Call of Duty: Black Ops Cold War ‘un ilk duyurusu geldiğinde kendi kendime, “O ne kadar da uzun bir isim öyle” demiştim. Oyunun uzun listeye sahip bir diğer yönü ise, yapımcı kadrosu. Zira baş geliştirici Treyarch ve yardımcısı Raven Software olsa da; High Moon Studios, Beenox, Activision Shanghai ve Sledgehammer Games gibi stüdyolar da sürece katkı sağlayan isimler.
Black Ops Cold War ‘un duyurusunun ardından ilgimi çeken ilk konu, Trabzon görevi olmuştu. Gerçek olaylara dayanan bir senaryoyu işliyor oyunumuz. 80’li yıllarda gerçekten de Trabzon’da “bi’şiyler olmuş” idi. Detayları bilmiyorsanız Google’da ufak bir arama yapabilirsiniz. Peki bu görev, gerçekten de heyecanla beklemeye değecek bir görev mi, onu da birazdan kısaca anlatacağım.
Single Player mı istiyorsunuz yoksa online mı? Hangisini istiyorsanız onu indirin
Dedik ya oyunun ismi uzun, geliştirici stüdyo listesi de uzun. Bitti mi, bitmedi tabii. Uzunluk cinsinden değil, ama büyüklük cinsinden belirtirsek oyunun kapladığı alan da bir hayli fazla. Hal böyle olunca, internet bağlantı hızlarını da göz önünde bulundurursak, oyunu part – part indirebiliyor olmamız güzel düşünülmüş. Yani ilk etapta sadece senaryo modunu oynamak istiyorsanız, sadece bu modu indirebilirsiniz. Böylece daha kısa bir indirme süresi olacaktır.
Black Ops Cold War, aslına bakarsanız bazı yönleri itibarıyla şimdiye dek hazırlanmış en detaylı ve farklı Call of Duty oyunu
Önce bir karakter oluşturuyoruz, ki geçmişi hakkında bile bazı seçimler yapabiliyoruz ve bu seçimler doğrultusunda oyunda değişkenlikler bizi bekliyor.
Oyunumuz, 1980’li yıllarda, adından da anlaşılacağı üzere Soğuk Savaş döneminde geçiyor. Almanya’dan Rusya’ya, Vietnam’dan Türkiye’ye kadar pek çok ülke geziyor ve seriden tanıdığımız karakterlerle yol alıyoruz. Hatta sürpriz bir isim de var, ama spoiler vermek istemiyorum.
Oyunun ilk yarısı, deyim yerindeyse durağan bir film, keyifsiz bir futbol maçı gibi geçti benim için. Serinin önceki oyunlarında defalarca gördüğümüz, klişe olarak nitelendirebileceğimiz ve
“Aha, şimdi şöyle olacak,” diye tahminler yürüttüğümüz sekanslar var. Klişe sahneler tabii ki her zaman kötü değil, ama bazen de daha farklı detaylar bekliyorsunuz.
Yeri geliyor bir keskin nişancı tüfeğiyle yol alıyor, yeri geliyor bir helikopterdeki MiniGun ile düşmanları avlıyorsunuz. Arabayla kovalamaca sahneleri de var haliyle. Açıkçası WW2 dönemindeki Call of Duty’lerde olduğu gibi bir de tank görevi var mıdır diye düşünmedim değil.
Klasik çatışmaların dışında, yine serinin önceki oyunlarında yer verilen “gizlenerek ilerleme” öncelikli görevlerimiz de var. Hatta bu kez işin içine biraz Hitman, Splinter Cell sosları da dökülmüş gibi. Senaryo detaylarını iyice anlayabilmek için kanıt da toplayabiliyoruz. Lakin bu sekanslar daha profesyonel hazırlansın isterdim. Gerçekten de gizli bir ajanı yönetiyormuşuz gibi, Sam Fisher gibi, Hitman gibi.
Gelelim Trabzon’a…
Beklediğimize değmemiş açıkçası, kısa ve öz. Bu bölümü sadece birkaç dakikada bitirebiliyorsunuz, ki bölümün Trabzon olduğunu gösterir, bizi orada hissettirecek önemli bir detay da yok. Havaalanı asfaltında biraz aksiyon, birkaç bomba ve hoop bölüm bitti. Bu muydu yani o kadar yaygara? İnsan önce göreve hazırlık ve şehrin tanınabilmesi için ufak bir ön tanıtım da yapardı. Niye hep yabancı ülke barlarında oturup sohbet ediyoruz? Bi’ kere de Trabzon sahillerinde, balıkçı tezgahlarını gezerken yapsaydık ya şu sohbeti?
Ve fırtına gibi bir ikinci yarı!
Oyunun ilk yarısı için keyifsiz demiştim ya, ikinci yarısı da bir o kadar keyifli ve sürprizlerle dolu. Hele bir Vietnam görevi var, hafıza ile oynanan oyunlar neticesinde bölümde birkaç kez değişiklikler oluyor ve her seferinde
“Ne güzel düşünmüşler yahu!” diyorsunuz. İşte o görev, hem görsellik hem de işleniş anlamında beni çok etkiledi.
Final değil, finaller
Oyunumuzda zaman zaman diyaloglara girdiğimiz, sorular sorduğumuz ve sorulan sorulara cevaplar verdiğimiz oluyor. Haliyle bunlar göstermelik hareketler değil, gerçekten de işleyişe etki eden, farklılıklar getiren ve finali değiştiren detaylar. Oyunun üç farklı sonu bulunuyor ve açıkçası üçünü de pek beğenmedim. Bir tanesi fazla saçma geldi hatta. Spoiler vermemek adına detaylara girmiyorum, ancak devam niteliğinde olduğu belli. Zaten Call of Duty serisinin bitmesini de kimse bekleyemez, değil mi?
Ya grafikler ve işitsel detaylar nasıl?
Oyunun grafikleri gerçekten başarılı, ancak çok iyi bir sisteme sahip olmanız gerekiyor. Eskiden Call of Duty oyunları için
“Sistem dostu bir oyun. Düşük sistemlerde bile hem güzel performans sunuyor hem de güzel grafikler sunuyor,” denirdi. İşte bu söylemler eskide kaldı. Nvidia’nın RTX 3000 serisi bir kartınız varsa, gelişmiş kaplama desteği ve ışın izleme teknolojisi sayesinde etkileyici görseller sizi bekliyor. Karakter detayları, animasyonlar ve çevre tasarımları genel olarak beğenimi kazandı.
İşitsel tarafa geldiğimizde; diyaloglar, sesler ve ortam detayları etkileyici. İyi bir sisteminiz varsa, kendinizi çatışmanın içinde hissedebilirsiniz. Müzik tarafında ise ne yazık ki akılda kalıcı bir unsur olmadı benim için. Hatırlıyorum da, ilk Call of Duty ve Call of Duty 2’de ne güzel orkestra müzikleri vardı. Hatta Modern Warfare 2 için Hans Zimmer gibi bir efsane ile çalışılmıştı. Keşke hâlâ bu konulara çok önem verilse.
Toparlamak gerekirse
Başta da belirttiğim gibi, oyunun senaryo modunu indirdim ve üç farklı son ile tamamladım. Güzel görsellere sahip, profil oluşturmadan diyaloglara kadar pek çok yönden farklı bir Call of Duty oyunu var karşımızda.
Trabzon görevi bence hayal kırıklığından başka bir şey değil. İlk yarısı sıkıcı, ikinci yarısı da çok keyifli.
Kaç saatte mi bitiyor? Hızlı oynarsanız yaklaşık 5 saatte bitirmeniz mümkün. Eh, haliyle bu oyunu alıyorsanız, online modlarına ve zombi modlarına da göz atmalısınız. Böylece daha uzun bir oyun deneyimi mümkün olacaktır. Yoksa sırf senaryo modu için yüzlerce lira vermek pek akıl kârı olmaz.