Amerikalıların neyin peşinde olduklarını bilmeyen yok.
Arap medyasına göre Amerikalılar PYD/YPG kamplarında esir tutulan binlerce IŞİD artıklarını kullanmayı planlıyor. Aynı Amerikalılar İdlib, Afrin ve çevresini kontrol eden NUSRA teröristleriyle diyaloğu sürdürüyorlar.
Her zaman ve her yerde olduğu gibi Amerikalılar tezgah peşinde. Türkiye çoğu zaman olduğu gibi şimdi de bu tezgahların hedefinde çünkü bölgede olup biten her şey dolaylı-dolaysız Türkiye’yi ilgilendiriyor.
Son örnek ..
Üç gün önce Çin’in arabuluculuğu ile bölgenin en keskin iki düşmanı Suudi Arabistan ile İran barışma karar aldı. Sekiz yıl önce kesilen diplomatik ilişkiler iki ay içinde yeniden kurulacak ve iki ülke ikili ve bölgesel sorunları çözmek için diyaloglarını sürdürecek.
1979 ‘Şii’ İran Devriminden bu yana Tahran’a karşı bölgesel tüm kirli oyunların başını çeken Vahabi mezhepli Suudiler İkinci Dünya Savaşı sonrasında emperyalizmin hizmetinde Sovyetler Birliği, Komünizm ve sol olan her şeye düşman olmuş ve kanlı tezgahların baş oyuncusu olarak İslamcı terör örgütlerinin kurucu ve finansörü olmuşlardı.
Çin’in imkansız gibi görünen bu başarısı önümüzdeki dönemin en önemli konusu olacak.
70-80 yıldır ABD ve Batılı müttefiklerinin cirit attığı Ortadoğu’da şimdi artık Ruslardan sonra Çinliler var.
Hem de çok önemli ve hassas bir alan ve konuda.
İran ve Suudi Arabistan Ortadoğu’dan batıya giden petrol ve doğal gazın yaklaşık yüzde altmışını kontrol ediyor.
8-9 Aralık’ta önce Suudi Kral sonrasında Körfez’in liderleriyle toplanan Çin Devlet Başkanı Şi Cinping daha sonra 10 kadar Arap ülkesinin liderleriyle de bir araya geldi.
Rusya ile paralel Afrika’da da varlığını güçlendiren Çin’in Ortadoğu açılımı bundan sonraki bölgesel ve uluslararası gelişmelerin en önemli unsuru olacaktır. Tam da Suudi Arabistan başta olmak üzere petrol ve doğal zengini Körfez ülkelerinin Rusya ile ilişkilerini geliştirdiği ve ABD’den hafif uzaklaştığı bir dönemde. Böyle bir dönemde Arap ülkelerinin Suriye açılımı gelişmeleri daha da anlamlandırmaktadır.
Bu ise Ankara’nın bölgesel politikalarını yakından ilgilendirmektedir. Belki de bunun için Cumhurbaşkanı Erdoğan bir an önce Esad’la barışmak istiyor. Esad’ın ne diyeceği henüz belli olmamakla birlikte bu hafta Moskova’da bir araya gelecek olan Suriye, Türkiye, İran ve Rus yetkilileri dışişleri bakanlarının bu ay sonu yapılması beklenen toplantısının gündemini belirleyecek. Dışişleri Bakanları anlaşırsa bu kez dört ülkenin liderleri Nisan ortalarında yine Moskova’da bir araya gelerek Esad-Erdoğan barışmasını sağlayacaklardır. Bu da gerçekleşirse bölgemizde çok ilginç yeni bir dönem başlamış olacaktır.
Bu yeni dönemin iki baş aktörü ABD’nin düşmanı Rusya ve Çin. Ve bu dönemin en önemli vurgusu ‘Siyasal İslamın çöküşü’ olacak. Çünkü Suudiler ve Körfez’in Sünni yönetimleri 1979’da İran’da gerçekleşen Şii Humeyni Devriminin önünü kesmek için her yola başvurmuştu. Baş vurulan bu yollarda her türlü ılımlı ve radikal İslamcı grupları kurmak, silahlandırmak ve finanse ederek Müslümanları birbirine kırdırmak vardı. Bunun son provasını kanlı ‘Arap Baharı sürecinde yaşadık. ‘Bahar’ın senaryosunu yazanlar AKP yönetiminde Ankara’ya başrol oynaması için yeşil yakmıştı. Perdenin arkasında Suudiler ve Katarlılar vardı. Bu da doğal çünkü parası olan düdüğü ya çalar ya da çaldırır.
Özetle Şii İran’ın Sünni Suudi Arabistan’la barışması süreci aksamadan devam ederse Suriye, Irak, Lübnan, Yemen, Libya ve bölgenin tüm sorunları çözülür.
Geriye Filistin konusu kalır o da Sünnilerle Şiilerin anlaşmasıyla çok kolay çözülür.
Biz burada 14 Mayıs seçimlerine hazırlanırken 14 Mayıs’a kadar bu bölgede ve dolaysıyla dünyada çok önemli gelişmeler yaşanacak.
İzlemede kalın.