Bunu biliyor muydunuz? Atatürk’ün Fransızcadan çevirdiği şiiri Fikret Kızılok seslendirmişti

Yayın tarihi: 1 Mayıs 2021 Cumartesi 8:58 am - Güncelleme: 1 Mayıs 2021 Cumartesi 9:14 am

La vie est Breve… Fikret Kızılok’un Bir Devrimcinin Güncesi albümünden bir şarkı. Sözlerini Gazi Mustafa Kemal Atatürk bizzat Fransız şair Leon Montenaeken’ın La vie est bréve şiirinden çevirmiştir. Şarkının  sonlarında bahsedilen Dimitrina’nın ise Atatürk’ün Sofya’daki sevgilisi, bir Bulgar generalinin kızı Dimitrina Koçareva olduğu söylenmekte.

 

1913 yılı Kasımı’nda Sofya’ya askeri ataşe olarak atanan Mustafa Kemal, Bulgar ordusunun ünlü generali, Savunma Bakanı Stylian Kovaçeva’nın 20 yaşındaki kızı Dimitrina Kovaçeva’yla (Miti) bir
baloda karşılaşır.

Yabancı diplomatlar, İsviçre’de eğitim görmüş, üç dil bilen, piyano çalan ve dans pistlerinde paylaşılamayan güzel Miti’ye ”Balkan Gülü” adını takmıştır. Mustafa Kemal baloda Miti’yi dansa kaldırır.

O gece Strauss’un ”Güzel Mavi Tuna” valsi eşliğinde sabaha kadar dans ederler. Sofya’yı sarsacak aşk’ın ilk kıvılcımları başlamıştır.

Miti ve Mustafa Kemal sık sık görüşür, birlikte buz pateni yaparlar.

Ancak, ilişkileri 1914 Sofyası’na esrarengiz, mutlu ve umutsuz bir aşk çıkmazı olarak damgasını vuracak, Bulgar sarayından gelen baskılar ve general baba Kovaçeva’nın ”kızının Osmanlı’daki yaşama
uyum sağlayamayacağı” gerekçesi yüzünden görüşmeleri sona erecektir. Mustafa Kemal İstanbul’a döner. Babası Miti’yi derhal bir mühendisle nişanlar. Fakat Sofya’nın en güzel kızı Dimitrina, son nefesine kadar Mustafa Kemal’i sevecektir.

Dimitrina’nın kızı Anna Deyanova, yıllar sonra yapılan bir röportajda yaşam boyu sıkıntı çektiklerini, sürgüne gönderildiklerini ifade etmiş, “Şimdi Dolmabahçe Sarayı’nda olmak vardı,” diyerek sonu hüsranla biten aşk hikâyesini esprilerle yumuşattıklarını söylemiştir.

Sofya’ya yeni taşındığı günlerde henüz çevresi olmayan, Bulgaria Pastanesi’nde tek başına oturup etrafı tanımaya çalışan, mektuplar yazan, akşamları da operaya giden Mustafa Kemal, bir gün yine pastanede otururken, Türkçeye bizzat tercüme ettiği Fransız şair Leon Montenaeken’ın La vie est bréve adlı şiirini yaveri Salih Bozok’a yazdığı mektuba ekler:

la vie est bréve – hayat kısacık..
un pen de reve – azıcık hayal,
un oen d’amour – sevgi, azıcık..
et puis bonjour – derken merhaba…
la vie est vaine – hayat anlamsız..
un pen de peine – biraz ıstırap
un pen d’espair – ve umut yalnız
et puis bonsoir – derken elveda…

sofya’da hayat güzel geçiyordu
fransızcamı geliştirmiştim
ne de olsa davetli sürgün hayatı
diplomatik misyonların davetleri, ziyafetler, açılışlar, akşam yemekleri

memleketim için ne gerekiyorsa, buradan yapmaya çalışıyordum
arkadaşlarımla yazışmayı hiç aksatmadım
zaman, bizim zamanımızı bekliyordu

la vie est breve
un peu de reve
un peu d’amour
et puis bonjour
la vie est vaine
un peu de peine
un peu d’espoir
et puis bonsoir

bir gün, sofya’nın müzikli bir çay bahçesinde
birden yanıbaşıma bir bulgar köylüsü geldi
garson, onunla ilgilenmekten hoşlanmadı
köylü: “bulgaristan, benim çalışmamla yaşatılıyor
bulgaristan benim tüfeğimle korunuyor
verin çayımı pastamı, alın parasını” dedi
ben de köylüden yana çıktım
“benim de köylüm böyle olmalı,”dedim
“işte böyle olmalı!”

la vie est breve
un peu de reve
un peu d’amour
et puis bonjour
la vie est vaine
un peu de peine
un peu d’espoir
et puis bonsoir

dimitrina, general ratçov patrov’un kızıydı
onunla sık sık beraber olmak durumundaydık
babası bulgar müdafaa vekiliydi
davet eder, her seferinde gelirdim
kızıyla dans ederdik
ondan çok hoşlanırdım
konu dönüp dolaşıp siyasete gelince
“kadın erkek eşitliği” derdim dimitrina…
seçim hakkı, seçilme hakkı, kadınların her türlü özgürlüğü olmalı

dimitrina da “bu avrupa’da bile yok ki mustafa
türkiye’de ne zaman olur?”

“çok yakında,” derdim ” dimitrina…
hem de çok yakında…
kadınlar, yeniden doğuracaklar kendilerini.”

 

 

Şarkının tamamını dinlemek için tıklayın