Haber

Bülent Arınç'tan Bahçeli'ye: Öcalan'ın sözlerinin kabul edileceğini mi düşünüyorsunuz?

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin 'Öcalan' çağrısını değerlendiren eski TBMM Başkanı Bülent Arınç, "Sayın Bahçeli'ye nezaketle soralım; siz hala Öcalan'ın söylediği sözlerin aynen kabul edileceğini mi düşünüyorsunuz Kandil'de?" dedi.

MHP lideri Devlet Bahçeli'nin terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan için TBMM'de konuşma yapması çağrısı gündemdeki yerini korurken eski TBMM Başkanı Bülent Arınç dikkat çeken açıklamalarda bulundu.

"BAHÇELİ'NİN SÖZLERİNİ DUYUNCA ÖNCE İNANAMADIM"

T24'ten Cansu Çamlıbel'e konuşan Arınç Bahçeli'nin çağrısını şöyle değerlendirdi:

"Sayın Bahçeli, DEM Partililerin elini sıkmış. Akşam da resepsiyonda Özgür Özel'e, “Sabah söylediklerime bakmayın, bunları ben siyaset olsun diye söylüyorum” demiş. Güler yüzle herkesin çok mutlu olduğu bir gün yaşanmış. Demek ki herkes asık suratlardan, nobran ifadelerden bıkmış ve usanmış. Eski bir söz çok güzeldir; “Sıkılı yumrukla el sıkışılmaz.” Bahçeli el sıkışmak için elini açmış. Bu bile neredeyse bir bayram havasında kutlanıyor. Halbuki çok normal bir şey. Siyasetin dili nezakettir, şiddet değildir.

Fakat tabii Bahçeli’nin “Öcalan çıksın, tecrit kalksın, gelsin Meclis’te konuşma yapsın” sözlerini duyunca önce inanamadım. “Bu sözler gerçekten Bahçeli'ye mi ait? Nerede konuştu?” diye hemen danışmanlarımı aradım. Çünkü bu, ondan beklenecek bir şey değil. Her gün “o kapatılsın, bu kapatılsın, onu kapatmayanları biz kapatalım, asalım, keselim” bu havalarda olan bir insanın hiç olmayacak bir iddiayla konuşuyor olmasına herkes tabii şaşırdı. O nedenle de “Heralde yeni bir süreç başlayacak ve bu süreçte Türkiye'nin kadim bir sorunu olan -bana göre de bir beka meselesi haline gelen- terörünün tamamen bitirilmesini gündeme getirecekler” diye düşündüm. Arkadan gelişmeleri takip etmeye başladım. Sayın Cumhurbaşkanımız öncelikle bu konuların üzerine gitmedi. Hatta BRICS toplantısından dönerken uçakta böyle bir sorunun sorulmadığını düşündük."

"DİYELİM Kİ ÖCALAN'I KONUŞTURDULAR DEM PARTİ'YE KAPATMA DAVASI AÇILIR"

PKK lideri Öcalan'ın Meclis'te konuşmasının mümkün olmadığını ifade eden Arınç şunları söyledi:

"Bir defa baştan sonda söyleneceği söyleyeyim; bu haliyle Meclis’e gelip konuşma yapması mümkün değil. Hukuken de mümkün değil Meclis gelenekleri açısından da. Ben beş yıl Meclis iç tüzüğünü uygulamış bir insanım. Öcalan gibi bir insan nasıl gelecekmiş Meclis’e, özel izinle mi gelecek?

Bir defa, Meclis’in grup salonları Meclis faaliyetlerinden sayılır. Grup toplantısındaki konuşmalar da dokunulmazlık kapsamındadır. 125. maddeye göre mahkûm edilmiş bir insanın doğrudan gelip Meclis’te konuşmasına zaten hiç kimse izin vermez de diyelim ki bunu yaptılar…Diyelim ki Öcalan’ı getirip Meclis’te DEM Parti grubunda konuşturdular, hiçbir şey olmasa Cumhuriyet Başsavcısı ertesi gün o parti hakkında Öcalan’ı konuşturduğu için doğrudan kapatma davası açar."

"KANDİL ÖCALAN'DAN GELENİ DOĞRUDAN ALIP HİÇBİR ZAMAN UYGULAMADI"

"İmralı'ya üçer kişi giderdi. Onlar Öcalan'dan aldığı mesajları onun mesajı olarak Kandil'e götürürlerdi. Kandil bunları çoğu zaman kabul etmezdi. Mesajı götürenler değiştirerek götürürlerdi, avukatları marifetiyle veya bir başka şekilde" diyen Arınç'ın şu ifadeleri dikkat çekti:

"Kandil, Öcalan'dan geleni doğrudan alıp hiçbir zaman uygulamadı. 'Silahlarınızı alın, dışarı çıkın' dediği zaman bile az sayıda adamı kör topal zor çıkardılar sınırların dışına. İçeride kalmaya devam ettiler, hem de içerde kalırken aşağıda da silahlandılar. İhanet gününe hazırlandılar."

"ÖCALAN'IN NE POPÜLARİTESİ NE ETKİNLİĞİ VAR"

Arınç şunları söyledi:

"Şimdi aradan bu kadar zaman geçmiş, Öcalan'ın ne popülaritesi ne o ölçüde etkinliği var. Sayın Bahçeli'ye nezaketle soralım; siz hala Öcalan'ın söylediği sözlerin aynen kabul edileceğini mi düşünüyorsunuz Kandil'de? Bu birincisi.

Türkiye'de bunların sayısı düştü ama zaman zaman dışarıdan gelerek veya içerideki kriptolarla eylem yapabiliyorlar. TUSAŞ saldırısı, belki de böyle bir eylem. Allah cezalarını versin. Ama içerideki o eylemciler çoktan dışarı çıktılar ve dışarıda peşmergelerle de birleşerek PYD/YPG'yi meydana getirdiler. Amerika silah verdi, savaş eğitimi verdi, araç gereç verdi ve öncelikle dört kantonu ilan ederek başladılar. Ayrı bir bölgenin neredeyse altyapısını hazırladılar. Yani terör artık içeride olmaktan çıktı, dışarıya, güçlü bir şekilde müdahale edemediğimiz bir alana taşındı. Bu noktada artık Öcalan'ın “şunu yapın” demesiyle bu sürecin başlayacağını, biteceğini düşünebiliyor musunuz? Ne olur bizi de ikna edin veyahut da bizi de rahatlatın.

Hayatım Kürtlerle birlikte siyaset yaparak geçti. Kürtler temiz insanlardır. Özellikle muhafazakâr Kürtleri tanırım. Bunlar dinlerine, inançlarına bağlıdırlar. Memleketlerine bağlıdırlar. Mesela bizimkilerin hiç akıl emredemediği bir şey var. Her zaman ne derlerdi? “Teröristin cenazesine filan milletvekili gitti taziyeye.” Kürtleri birleştiren şey, mağduriyetin yanında ölüm hadisesidir. Ölümde bazen üç gün, bazen beş gün, bazen on beş gün taziye yaparlar. Bu batıda yoktur. Ama orada taziye yapmazsan seni tard ederler. Ve o taziyeye kan düşmanları bile gelir. Bizim AK Partili milletvekilleri de kendini gitmek mecburiyetini de hisseder, DEM’li milletvekilleri de gider, CHP'li milletvekilleri de gider, gitmiştir. Çünkü cenazeye gitmek ve taziyede bulunmak o bölge için mutlak yapılması gereken bir iştir."