Yeni açılım süreci tartışmalarına bir önceki çözüm sürecinde etkin rol oynayan eski TBMM Başkanı Bülent Arınç da dahil oldu.
Tartışmanın alevlenmesine neden olan MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin DEM Partili vekillerle el sıkışmasını 'önemli' görmeyen Arınç, "DEM’lilerle tokalaşan Bahçeli ve neden tokalaştığını da kendisi ifade ediyor. Ben bunu çok önemli de görmüyorum. Yani bir tokalaşmadan bu kadar sonuç çıkmaz" dedi.
"BİR TOKALAŞMADAN BU KADAR SONUÇ ÇIKMAZ"
Artı Gerçek'ten İrfan Aktan'a konuşan Arınç şunları söyledi:
"Yani bir tokalaşmadan bu kadar sonuç çıkmaz. Eski tabirle bir işin siyakı vardır, sibakı vardır. Başı vardır, devam eden süreç vardır, sonuç vardır. Siyasette bir nezaket göstergesi olarak kabul edilirse, Bahçeli Demirtaş’la da, Ahmet Türk’le de tokalaşmıştır. Ondan sonra söyledikleri de vardır. E, Bahçeli’nin benim hakkımda da söylediği çok ağır sözler vardır ve bundan dolayı da bugüne kadar herhangi bir özrü de olmamıştır. Ben siyaseten, işin AK Parti tarafında olan bir insan olarak bunu unutmam ama, her gün de gündeme getirmem. En uzak durduğunuz bir insan bile yanınıza gelip elini uzattığında, herhalde siz de uzatırsınız. Gönlünüzden ne geçtiğine, kalbinizi yararak bakamam. Fakat sadece bir el uzatma, tokalaştırma ritüeline bakarak, bunu çok amaçlı bir iş için kullanabilmek bana çok inandırıcı gelmiyor. Ama her şeye rağmen, evet, bu bir süreç olarak başlamalıdır. Buna ihtiyaç vardır diyorlarsa, bir fayda olabilir. Kilidi açmak için bir anahtara ihtiyaç var. Sıkılı yumrukla el sıkışılamaz. Sohbeti açmak için bir el sallamaya, bir merhabaya ihtiyaç var."
"İÇİNİ DOLRUMAK ZORUNDASINIZ"
"Mesele sadece buysa ve DEM Parti bundan memnunsa, mesele kalmamıştır. Ben işin çok derinliğine girmem. Ama “Öcalan çağrı yapsın” diyorsanız, bunun içini doldurmak zorundasınız. Öcalan bu çağrıyı 11 sene önce yaptı; sonra yaşadıklarımızı ise biliyoruz. Yeni şeyler söylemek lazımdır noktasına geldiysek, bugün başka türlü dinamiklere ihtiyaç var."
"KÜRT MESELESİ ÇÖZÜLECEK, UMUTLUYUM"
"Kürt meselesi çözülecek, ben umutluyum. Gecenin en karanlık anı, şafağın sökmeye en yakın zamanıdır. Kürt sorununu çözmek isteyen bir insan, her türlü tehlikeyi göze almak zorunda. Bir tarafta silahlı bir örgüt var, onu destekleyen dış güçler var. Parlamenterlikten sonra yurtdışına gitmiş olanlar var. Çözüm süreci esnasında yurtdışındakiler de, “yahu şu mesele çözülsün de, toprağımıza, ülkemize dönelim” diyordu. Onlar bile ümitliydi, biz de ümitliydik. Ama sonra araya başka olaylar girdi, başka bir siyasi terminoloji ortaya çıktı, güvenlik politikalarının yanında milliyetçi söylem giderek arttı. Tabii biz muhafazakâr-demokrat kimliğimizle yüzde 50 oy alabiliyorduk. Ben Kürt halkının Erbakan hocayı, Turgut Özal’ı desteklediğini biliyorum. E, AK Parti olarak bizi de desteklediler. 2014’te Tayyip Bey cumhurbaşkanı olurken de, Kürtlerin oylarıyla oldu. Peki ne oldu, niye aramıza kara kedi girdi? Olayları tek tek anlatmayayım ama bu iş çözülür. İçeride ve dışarıda Kürt meselesinin çözülmesini istemeyenler de var. Bunlara göğüs gerecek, ortak akılla bu işi götürebilecek, dünün acısını yaşamış, bugün bu acıları yaşamak istemeyen insanlarla bu süreç yürütülebilir. Tabii ifade özgürlüğünün tam anlamıyla sağlandığı bir ortama da ihtiyacımız var. Belki aklınızda kalmamıştır ama, biz çözüm sürecini yürütenleri koruyacak bir yasa çıkarmıştık."