Bu seçimde Cumhur İttifakı oylanıyor

İktidar bloğu, “mevcudu korumaya” yönelik bir seçim kampanyası yürüttü. Kendi “yüzde 50+”sını korumayı hedefledi. Bu hedefe ulaşabilmek için toplumun yarısını düşman ilan etmeyi bile göze aldı. Kendisine verilmeyecek her oyu, vatan hainliğiyle, terörizm destekçiliğiyle ilişkilendirdi.

Riskli ama mecburi bir stratejiydi bu. Çünkü kendi tabanı içinde, iktidara bir uyarı (ders verme, kulak çekme vb.) yapmak isteyen ve bunu da iktidarı değiştirmeyecek bir yerel seçimde yapmayı uygun gören bir kesim oluşmuştu. Aslında iktidarın bütün stratejisi bu kesimi ikna etme ve yeniden kenetlenmesini sağlama hedefi üzerine kuruluydu: Bu bir beka seçimiydi, ders vermenin sırası değildi, bunu anlamayanlar olur ve olumsuz bir sonuç çıkarsa elbet devlet devreye girecekti vs.

Bu strateji ister istemez bir çıta oluşturdu. Bu çıtanın öne çıkan iki unsuru var. Birincisi yüzde 50. İkincisi ise Ankara ve İstanbul Büyükşehir belediyesini kimin kazanacağı. İktidar bloğunun yani Cumhur İttifakı’nın toplam oyu yüzde 50’yi geçerse başarılı, geçemezse başarısız olacak; Ankara ve İstanbul’u tekrar alırsa başarılı, ikisinden birini dahi kaybederse başarısız olacak. Çünkü bu hedeflere varılamazsa mevcut korunamamış olacak. Sonucu önemli olan başka bazı büyük şehirler de var ama bu iki unsur çıtayı belirliyor.

Muhalefet bloğu ise durumu normalleştirmeye çalıştı ve yapılanın alt tarafı bir yerel seçim olduğu fikrini işledi. Böylece ders vermeye niyetlenen yarı-AKP’li kesimi rahatlatmayı, kendilerinden bir zarar gelmeyeceğini göstermeyi hedefledi.

Yani oyun, eski AKP’li kararsız kesim üzerinde oynanıyor. Bir taraf onları tedirgin edip zinde tutmaya çalışırken, diğer taraf gönüllerini ferah tutmaya ve rahatlatmaya çalışıyor.

Kısacası seçimin sonucunu, “bu iktidara bir uyarı yapmanın sırası geldi ve bu dersi vermekte bir sakınca yok” diyenlerin oranı belirleyecek.

Aslında herkes, bizzat iktidar tarafından konulmuş bu çıtanın farkında ve ona göre oyunu verecek. 31 Mart güncelinde esas mesele AKP-MHP iktidar bloğunun zayıflatılmasıdır; hem oy oranı açısından hem de -başta Ankara ve İstanbul olmak üzere- belirleyici kentlerde kimin kazanacağı açısından.

31 Mart’ta Cumhur İttifakı oylanıyor.

Toplam oy oranı yüzde 50’nin altına düşmüş ve Ankara ile İstanbul’u kaybetmiş bir iktidar mı, oy oranı yüzde 50’nin üzerinde ve Ankara ile İstanbul’u almış bir iktidar mı? Bu iki sonuç arasında fark var. Çok büyük bir fark olmadığı söylenebilir, doğrudur. Ancak işte bu seçimde bu fark oylanıyor, başka bir şey değil… Öte yandan bu farkın etkisi seçim sonrası süreçte büyüyebilir de.

***

Şu anda toplum seçimlere odaklanmış durumda. İktidar da var gücüyle birikmiş sorunları seçim sonrasına erteleme peşinde. Ama seçim biter bitmez gerek ülke gerekse emekçi halk dağ gibi sorunlarla karşı karşıya kalacak: Ekonomik kriz (daha da artacak hayat pahalılığı ve işsizlik), Suriye sorunu vb. İktidar bu krizi emekçilerin sırtına yüklemeye ve gelecek tepkileri zor kullanarak bastırmaya çalışacak.

Seçim sonuçları ne olursa olsun istikrarsız ve zorlu bir süreç bekliyor Türkiye’yi. 31 Mart akşamı oluşacak olan tabloyu göreceğiz ve bu sürece nasıl göğüs gerebileceğimizi tartışmaya başlayacağız.