Boğaziçili kadınlar, üniversitedeki erkek şiddetini ifşa etti

Yayın tarihi: 25 Mart 2019 Pazartesi 4:24 pm - Güncelleme: 25 Mart 2019 Pazartesi 5:02 pm

Boğaziçi Üniversitesi’nden feminist kadınlar çeşitli erkek şiddet biçimlerini ifşa ettikleri bir metin kaleme aldı. Kadınlar,  “Bundan sonra göz yummayacağız!” dedikleri açıklamasında kadın dayanışması çağrısında bulundu.

“Boğaziçi Üniversitesi, kamuoyuna ve cinsiyetçilik karşıtı herkese duyuruyoruz” diyen feminist kadınlar, yayımladıkları metin ile erkek şiddetini ifşa etti. feminist kadınlar

İşte metnin tamamı:

Biz kimiz ve bu metni neden/nasıl yazdık?

“Biz boğaziçi üniversitesinden bir grup kadınız. bu metni de içinde bulunduğumuz ortamlarda maruz bırakıldığımız eril şiddeti ifşa etmek için yazdık.
bu kararı vermemizdeki en önemli etken bir araya gelebilmemiz oldu. bir araya geldikçe birbirimizi tanıdık. hikâyelerimizi birbirimizden dinledik. aramıza üçüncü şahısların, ön yargıların ve çevremizin mahalleciliğinin/yeğenciliğinin girmesine izin vermedik. dedikodu üzerinden başka bir kadını tanıma, arkadaş gruplarındaki cinsiyetçi dışlamalara uyum sağlama, kadınlar arası düşmanlıkların politik yanlarını görememe gibi kadınları yalnızlaştıran, birbirine düşman kılan iletişim biçimlerini sorunlaştırdık. bu bize kadın düşmanı patriyarkal üniversite kültürünü güvenle analiz etme fırsatı verdi. böylece örgütlenme sürecimizde, hem kendi “mahallemizce” hem “karşı mahallece” manipüle edilmemiz zorlaştı. (hepimiz başka başka çevrelerden kadınlarız, birimizin “mahallesi”, ötekimizin “karşı mahallesi” olabiliyordu.) hem kendi “mahallemize” hem de karşı “mahallelere” bizi bu süreçte birbirimize karşı manipüle edemeyeceklerini ayrıca bir kere daha duyuruyoruz.

Bu şekilde bir araya geldiğimizde, maruz bırakıldığımız çeşitli şiddetlerin ve adaletsizliklerin aslında aynı ortamları paylaştığımız bir grup erkeğin sistematik olarak birçok kadına uyguladığı erillik olduğunu ve bunların politik olduğunu fark ettik. bu çürümüşlüğe, sahtekârlığa, ikiyüzlülüğe müsaade etmiyoruz. eril kültürün yalnızca sokak aralarında, kahvehanelerde, toplu taşıma araçlarında, geleneksel ailede sürdüğü yanılgısına karşı çıkma amacı taşıyoruz. üniversitelerin, bilhassa sosyal bilim fakültelerinin “entelektüel” çevrelerinde, bu gibi tartışmaların çoktan “aşılmış” olduğu ya da bu tartışmaları “aşmak için samimi bir çaba olduğu” kanısı hâkim. görüyoruz ki bu apaçık bir uydurma, bir yanılsama.

Biz bu metinde ne yazdık?

Biz bu metinde, üniversitede ortak alanlarımızda olan dört boğaziçili erkeğin hiçbir hesap verme korkusu olmadan, korunarak ve aklanarak icra ettikleri kadına karşı şiddet eylemlerini yazdık.

İfşa ediyoruz!

Politika bölümü mezunu ve gazetecilik yapan bir erkek, politik/kamusal ortamlarda kasti olarak ve ısrarla “anasını satayım.”, “a. koyayım.” şeklinde cinsiyetçi küfürler kullanması üzerine aynı ortamdaki bir kadın tarafından tecavüz kültürünü beslediğine dair uyarılıyor, ancak bu erkek bu uyarıları dikkate almamak ve hatta uyarılarla dalga geçmek gibi bir tutum takınıyor. bazı kadınları, bu kadınların yaşam tarzlarına dayanarak, nesne olarak gördüğünü söylüyor. söz konusu erkek, bir kadının rızası olmadan kadının memesine vuruyor ve kadını aşağılıyor. başka bir kadının, rızası olmadığı ve kadın ‘hayır’ dediği halde, ısrarla genital bölgesine ve kalçalarına dokunuyor. bu erkek, kendisiyle benzer davranışta bulunan erkek arkadaşlarını, kadının beyanını dinlemeye tenezzül dahi etmeden savunup bu davranışları meşrulaştırabiliyor.

Yine aynı erkek çevresinden psikoloji bölümünde okuyan bir erkek; bir kadına, cinsel birliktelik istemediği için “kezban mısın?” diye sorabiliyor. daha sonra, cinsel birliktelik sırasında, kadının ailesinin muhafazakar olduğu bilgisini tehdit unsuru olarak kullanıyor ve “seni ailene bunları anlatmakla tehdit edeceğim. istediğim zaman seni s.ceğim. ailene haber vermemi ister misin, ister misin?” diyor. kadın bu tehditler üzerine açıkça devam etmek istemediğini belirtince, ısrarla fiziksel güç kullanıyor ve cinsel birlikteliği zorla devam ettiriyor. aynı kadını hâlâ her gördüğünde dik dik bakıyor ve yanından geçerken ıslık gibi sesler çıkararak rahatsız etmeye devam ediyor. aynı zamanda bu erkek cinsiyetçi küfürler etmesine tepki veren başka bir kadına “duymak istemiyorsan defolup gidersin.” demek gibi hadsizce davranışlarda bulunuyor. çevresindeki kadınlara sürekli mansplaining yapmaya çalışıyor; kadınlar ona herhangi bir itirazda bulunduğunda, onu eleştirdiğinde – bazen bağırarak, bazen alay ederek, bazen de getirilen eleştirinin tek sebebinin karşısındaki insanın kişilik sorunları olduğunu ima ederek – itirazları/eleştirileri savuşturuyor.

Politika – sosyoloji bölümlerinde çift anadal yapan başka bir erkek ise kadınlara istemedikleri halde sözlü veya fiziksel şekilde temaslarda bulunmak için ısrar ediyor, kadınlardan onu istemediğine dair bir tepki geldiğinde onları “ahlakçı” ve “aşamamış” olmakla itham ediyor veya şaka yaptığını iddia ederek tacizlerinin altını boşaltmaya çalışıyor. aynı erkek, eski sevgililerine ısrarlı takip ve/veya flört şiddeti uyguluyor. örneğin kendisiyle görüşmek ve konuşmak istemediğini açıkça belirtmiş eski sevgilisine, görüşme bahanesiyle bir buçuk saat boyunca hiç durmadan mesaj atıyor; bir noktadan sonra kendisini engellemek durumunda kalmış olan kadına henüz engellenmediği yerlerden mesajlar atıp hakaret içerikli karakter analizleri ile taciz etmeye devam edebiliyor. kamusal hayatında pro-feminist iken “özel” hayatında binbir türlü erillik, taciz, saldırganlık sergileyebiliyor. trans kadınları kadın olarak görmüyor, örneğin bir kadının yüzüne karşı farklı davranırken arkasından dedikodu şeklinde “misgendering” yaparak kadınla dalga geçen sosyal medya paylaşımları yapıyor. tek eşli bir ilişki içindeyken, kadına, başka kadınlarla cinsel olarak birlikte olma “iznini” karşılıklı konuşma olmadan verebiliyor, kadın kadına cinselliği cinsellikten saymama cüretini gösterebiliyor. kendisine bunun homofobi ve de ahlakçılık olduğu söylendiğinde “olabilir.” deyip geçiştirmeye çalışıyor, kendi davranışları üzerine katiyen konuşmak istemiyor. ayrıca kadın kadına cinselliği erkek için bir fanteziden ibaret görerek ilişkide olduğu kadına, erkeklerle cinsel ilişkiyi “yasakladığı” halde üçüncü bir kadınla grup seks yapma konusunda yıldırıcı bir şekilde baskı uyguluyor.” eski sevgilisi kadının kadın arkadaşlarıyla birlikte olma ihtimalini fantezileştiriyor, üçüncü erkekler söz konusu olduğunda ise son derece eril ahlak kuralları işletiyor.

Gazetecilik yapan, sosyoloji bölümü öğrencisi yine başka bir erkek, çevresindeki kadınların özel hayatına dair bilgileri kadınların rızası olmadan dedikodulaştırarak kamusal ortamlarda ifşa ediyor, bu yolla kadının itibarını sarsmaya çalışıyor. kadınlara “kezban, türk kadını, ayşe, fatma” gibi kendince onları aşağılayan isimler takarak kadınları cinsiyetçi bir şekilde kategorize ediyor. kategorize ettiği kadınlara dair basmakalıp, cinsiyetçi tweet’ler yazıyor. kadınlarla herhangi bir sorun yaşadığında bütün sorunların kaynağını karşısındaki insanın kadın olmasına indirgiyor. feminist kadınlar eril şiddete karşı ses çıkardıklarında onları “drama yapmakla”, “duygusal olmakla” suçlayabiliyor. hareketlerinin, söylemlerinin kendi erkekliğinden bağımsız olmadığını ancak itibarı kamusal alanda sarsıldığında sorguluyor. yine çevresindeki başka bir kadına öz güvenini kırıcı cümleler kuruyor, onu güvensizleştirmeye, aşağılamaya cüret edebiliyor. kadın-erkek arasında yaşanabilecek türlü şiddet biçimlerinden sadece fiziksel taciz/tecavüz gibi belgelerle kanıtlanabilir olanlara “merak duyup” ilgileniyor, geri kalan şiddet biçimlerinin altını boşaltarak kadın düşmanlığını her alanda ısrarla üretmeye devam ediyor.

Sonuç yerine

Boğaziçi üniversitesi kamuoyuna ve cinsiyetçilik karşıtı herkese bir kere daha duyuruyoruz:

Bundan sonra göz yummayacağız! anında şikayet edeceğiz! susmayıp o an ifşa edeceğiz! unutulmamalı ki, burada anlatılanlar yaşadıklarımızın ve patriyarkal üniversite kültürünün sadece bir kesitidir. bu metni yazan kadınlar olarak üniversitenin bütün birimlerini dayanışmaya davet ediyor ve süreçlerimizle alakalı soruları cevaplamaya hazır olduğumuzu söylüyoruz.

Yaşasın kadın dayanışması!

Boğaziçi Üniversitesi’nden Feministler”