Bir yüzyıl artı üç gün

Yayın tarihi: 2 Ocak 2024 Salı 1:58 pm - Güncelleme: 2 Ocak 2024 Salı 1:58 pm

Menzildeki uzaklık görünmez oldu
Dudaklardan dökülen ıslıklar sustu
Sokaklarda başı boş renkler, evvelce bildiğim
Varı yok, izi kum sildi geçti

Burhan Şehit

Yaklaşık yüz yaşında bir çam ağacının altında oturuyorum. Rüzgâr kaydedilmiş hatıraları bir bir anlatıyor gibi ona. Biraz uzağımda bugünlere nasıl gelindiğini bilmeyen çocuklar gündelik yaşama oyun çığlıklarıyla eşlik ediyorlar.

Elimde Sevim Kahraman’ın kaleme aldığı “Avcıların Üç Günü”* kitabı var. Biraz önce sesini duyduğum rüzgâr ritmini artırıyor sanki kitabı bitirişimle. O günlerden sesler duyuyorum boşlukta sallanan. Yalancı bir gülümseme yalayıp geçiyor suratımı, kitapta Doğan Avcıoğlu’nun yüzünden geçer gibi. O üzgündü ben de üzgün hissediyorum. Bir zamanlar milyonlarca insanın hayali olan “bu yaşadığımdan daha iyi bir yaşam var” inancı ve itirazıyla ürperiyorum ve elden kayışını yaşıyorum yine yeniden. Bir ülkenin yönünün o üç günde nasıl devşirilmiş olduğunu, akan ırmağa nasıl bent çekildiğini tüm canlılığıyla okuyorum. Hemen akabindeki günler çocukluğumla tanış çünkü. Bu yüzden bu kitapla da uzunca bir süredir tanışıklığımız olduğunu anlayıveriyorum. “Hiç bilmeseydim” diyorum “o günleri” bu kez kitaptaki dilin serüven tadının “tanışıklığımın” önüne geçtiğini hiç yadsımıyorum. Okuma sürecinde sanki ayrı bir odada kişiye özel sunumlar gerçekleştiriliyor. O dönemi duyumsayan, duyumsamak isteyen herkese dokunuşlarla ulaşılıyor. Belgesel olmanın yanı sıra üç boyutlu anlatım özelliği her bir karakterin, mekanın, hareketin hologram titizliğiyle sahnelendirilmesi sağlanıyor.

“Avcıların Üç Günü” ülkenin geleceğini belirleyen 9 -12 Mart 1971 tarihleri arası üç günün belgesel romanı. Bu üç günün kahramanları arasında kimler yoktu ki, “Yön” hareketinin kurucu lideri Doğan Avcıoğlu, İlhan Selçuk, Mihri Belli, Hikmet Kıvılcımlı, devrimci-cumhuriyetçi askerler Cemal Madanoğlu, Celil Gürkan, Vedii Bilget akla gelen ilk isimler. Bir de meşhur yolundan dönenler vardı; Muhsin Batur, Faruk Gürler, ya da daha devrim yoluna girmeyenler; Cevdet Sunay, Memduh Tağmaç, Atıf Erçıkan..

Cumhuriyet devriminin geniş perspektifinin daraldığı günlere gelinmiş. Bu günlerden yeni bir ivme ile ya geleceğin genişleyen perspektifine, ya da gittikçe küçülen ve ufukta kaybolan günlere gidilecek. İşte anlatılan o üç gün bu perspektifin kesişim noktasıdır. Ülkenin yarı feodal ve yarı bağımlı yapısı, sanayi devriminin kaçırılması, geri bıraktırılmışlığına karşı öncelik anti-emperyalist mücadele, ulusal demokratik bir atılımla gerçekleşecektir. Jöntürk, Kuvayi Milliye ve Cumhuriyet devrimi geleneğiyle bir anlamda onun devamı ve yeni bir yorumu niteliğinde devrimci, sosyalist hareketin gelişmesi ülke için en iyisi olacaktır. O üç günlük sürece nasıl bir yüz yılın sığdığı karakter analizlerine kadar anlatılmıştır.

“Avcıların Üç Günü”, aynı anda “yüzleşmeler” kitabıdır da. Türk solunun kendi içindeki ideolojik çatışmaları, yöntem tartışmalarını ön yargıdan uzak tamamen gerçekliğiyle ortaya koyuşu da rehber sayılabilecek niteliktedir.

Şunu da görüyoruz. “Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok” dünya tarihine malolacak kadar toplumsal veriyle donanımlıyız. Bu veriler, hiç inşa edilmemiş bir ülkenin inşası halinde, yüzlerce yıllık yön bulma uğraşına kılavuz olacak kadar konsantre ve bir o kadar da gerçek. Öyle gerçek ki sadece “o üç gün” den emperyal güçlerin nasıl da notlar aldığını bu günlere geldiğimizde görmüş oluyoruz. Anti feodal ve anti emperyalist mücadelecilerin uğraşlarının emperyal güçlerin tutanaklarına nasıl geçtiğini açıklıkla anlıyoruz. Onlar bu durumdan daha iyi vazife çıkarmış gözüküyorlar. Fanatik yobazlığın yükseltilmesi, din referansının resmi politikada kullanılması, gitgide gericileştirme çabaları bu tutanakların kendileri için ne kadar okunaklı not edilmiş olduğunu gösteriyor. Ne yazık ki emperyal güçlerden daha iyi not tutan aydınlık ve devrimci aydınlarımızın sırtından bıçaklanışını da görüyoruz.

Her yaşanana rağmen umutlu olmak, ileriye bakmak bile o devrimci insanların aziz hatıralarına ve inanmışlıklarına saygı duruşudur. Sevim Kahraman’a bu saygı duruşunda önde durduğu için teşekkürler.

*Sevim Kahraman, Avcıların Üç Günü, Destek Yayınları, İstanbul, Mart 2023

Kaynak: TELE1