Binlerce madencinin sağlığı tehlikede! ‘Sesimizi duyuramıyoruz’

Yayın tarihi: 22 Mart 2020 Pazar 3:21 pm - Güncelleme: 22 Mart 2020 Pazar 3:21 pm

Zonguldak’ta işçiler salgına rağmen madenlerde çalıştırılmaya devam ediyor. Kronik göğüs hastalığı bulunan maden işçileri, ocaklarda hiçbir şey olmamış gibi üretime devam edildiğini, alınan önlemlerin göstermelik olduğunu, seslerini kimseye duyuramadıklarını belirtiyor.

Yeni koronavirüs (KOVİD-19) salgını nedeniyle her gün işe gitmek zorunda olan, kalabalık ortamlarda çalışan milyonlarca işçinin sağlığı tehlikede.

Yeraltında çalışan madenciler için ise tehlike daha da büyük. Tıklım tıklım kafeslerle ocağa inen, yeraltında zaten sınırlı olan havayı birlikte soluyan, aynı banyoları ve soyunma odalarını kullanan, yoğun kömür tozu nedeniyle akciğerleri zarar gören madenciler, virüs karşısında korunmasız bırakılmış durumda. Kamu madenlerinde çalışan işçiler bile ocaklarda hiçbir şey olmamış gibi üretime devam edildiğini, alınan önlemlerin göstermelik olduğunu, seslerini kimseye duyuramadıklarını söylüyor.

Birgün’den Sevgim Denizaltı’nın haberine göre, Zonguldak’taki TTK Kozlu Taşkömürü İşletme Müessesesi’ne ait maden ocağında çalışan işçiler söz konusu madende bin 500’den fazla kişinin çalıştığını söyledi. İşçilerin anlattığına göre ocakta salgına karşı alınan önlemler her yerin dezenfekte edilmesinden, çeşitli noktalara el dezenfektanlarının konulmasından ve işçilere eğitim verilmesinden ibaret. Bir de madene inmek ve yeryüzüne çıkmak için kullanılan kafeslerin daha az kişiyle hareket etmesi planlanmış ancak bu önlem pek işe yaramamış.

“Burada Zonguldak’ın her yerinden insan var. Salgın burada başlarsa tüm kente yayılır” uyarısında bulunan işçiler, hiç değilse kritik evre atlatılana kadar üretim faaliyetlerinin durmasını ve kendilerine ücretli izin verilmesini istiyor.

‘BURADA SALGIN OLURSA TÜM ŞEHRE YAYILIR’

Bir TTK işçisi, Kozlu’daki durumu şu sözlerle anlatıyor: “Çok endişeliyiz. Zaten yeraltında steril bir ortam yok, bütün gün toz içindeyiz, bir de kalabalık… Kafeste dip dibeyiz, tertip alanlarında toplu şekilde bekliyoruz, aynı banyoları, aynı soyunma odalarını kullanıyoruz. Ocağa bir kuyudan hava giriyor, tüm alanları dolaşıyor, dolayısıyla hepimiz aynı havayı soluyoruz. Tek bir kişide virüs olsa bu koşullarda hızla yayılır salgın, diyelim ki bize bir şey olmadı, ama yaşlı anne babalarımız, çocuklarımız var. Burada Zonguldak’ın her yerinden, her ilçesinden, köyünden insan var. Yalnızca biz değil, bu şehirde yaşayan herkesin sağlığı tehlikede.”

Ocakta salgına karşı alınan önlemlerin ise son derece yetersiz olduğunu belirten işçi, “Ben hiç ateş ölçüldüğünü görmedim. Maske ve eldiven zaten veriliyordu. Her yeri dezenfekte ettiler, banyolar ilaçlandı vs. ama yüzlerce insan dip dibeyken bunlar ne işe yarayacak? Tek çare ücretli izin. Bir süre üretimi değil, bizim ve halkın sağlığını düşünecekler, bu salgını önlemenin başka yolu yok” diye konuşuyor.

‘KİMSE SESİMİZİ DUYMUYOR, HAYATIMIZ HİÇE SAYILIYOR’

Bir diğer işçi de “En yüksek risk burada ama kimse görmüyor, kimseye sesimizi duyuramıyoruz” diye başlıyor sözlerine, şöyle devam ediyor:

“1 metre kuralından söz ediyorlar, burada herkes dip dibe. Lavabolar, hamamlar, soyunma odaları… Hepsi ortak kullanım. Zaten havasız ortam, birbirimizin nefesini soluyoruz. Biri meyveli sakız çiğnese tüm ocağa yayılıyor kokusu. Kafeslerde sıkış tepiş çıkıyoruz yukarı, bazen ayaklarım yere değmiyor. Aksıranlar, öksürenler… Kımıldayamıyorlar ki ağızlarını kapasınlar. İnsanlar virüse karşı eldivenle araba kullanıyor, bir de bizim halimize bakın! İnsan hayatı bu kadar hiçe sayılamaz!”

‘EVE GİDİYORUM, ÇOCUKLARIMA SARILAMIYORUM KORKUDAN’

İşçinin anlattığına göre, virüsten korunmak için yıllık izin hakkı olan işçiler bu haklarını kullanıyor. Ücretsiz izin alabilecek durumda olanlar da ücretsiz izin alıyor:

“Ben yeniyim henüz, yıllık izin hakkım yok. Borcu harcı olan, zaten geçinemeyen işçi nasıl ücretsiz izin alsın? Virüs kontrol altına alınana kadar ücretli izin vermeliler hepimize. Bayram seyranlarda 9-10 gün kapatıyorlardı ocağı, neden şimdi kapanmıyor? Kömür koyacak yer yokmuş sahalarda, stoklar doluymuş, iki ay üretim dursa bile stoktaki kömür yeter. Ama üretim aynı şekilde devam ediyor. Hiçbir şey olmamış gibi… Ben eve gidiyorum, çocuklarıma sarılamıyorum korkudan.”

‘ÖNLEMLER YETERSİZ, ÇOK ACİL ÇÖZÜM İSTİYORUZ’

Bir diğer işçi ise madenciler olarak zaten riskli durumda olduklarına dikkat çekiyor. “Bütün gün kömür tozu soluyoruz, akciğerlerimiz zarar görüyor. Pnömokonyoz gibi birçok meslek hastalığına yakalanma riskimiz var” diyen işçi, önlemlerin yetersiz olduğunu vurguluyor: “‘Dezenfekte ettik’ diyorlar ama bu virüs solunum yoluyla bulaşıyor. ‘Kafeslere 20-25 kişi binecek’ dediler ama yine 30-40 kişi biniyor, insanlar bir an önce yeryüzüne çıkmak istiyor çünkü, yığılma oluyor. Eğitim yapıyorlar, 60-70 işçiyi bir yerde topluyorlar, bu da risk. Biz çok acil çözüm istiyoruz.”

‘SENDİKA HİÇBİR ŞEY YAPMIYOR’

İşçiler sendikadan da şikâyetçi, “Hiçbir şey yaptıkları yok” diyorlar. Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) yetkililerine tüm şikâyetlerini, taleplerini ilettiklerini ama karşılığında yalnızca “Görüşmelerimiz, yazışmalarımız sürüyor” yanıtını aldıklarını söylüyor. Dediklerine göre, bir haftadır sendika “görüşüyor” ancak değişen bir şey yok.