Şehirlerde yaşanan bu fiili ittifakların belediyeleri kazanıp kazanmayacaklarının ise bir kaç önemli ayağı olacak. Bunlardan birincisi “kazanamayacak parti” seçmenin “kazanacak aday” etrafında birleşmesi. Diğeri ise “küçük partilerin” alacakları oylar belirleyici olacak. Örneğin YRP’nin alacağı her oy birçok şehirde AKP adaylarının kaderini belirlerken, aynı şey İYİ Parti ve DEM Partisi’nin, hatta Zafer Partisi ve sol partilerin alacağı oylar CHP adaylarının kaderlerini belirleyecek!
İkili yarışılan bir seçimde sonucu etkileyecek bir diğer faktör ise, gerekçesi ne olursa olsun bir biçimde küskün ay da kırgın olan seçmenin sandığa gidip gitmeyecek olmasıdır!
Seçim kaybetme yorgunluğunun siyasetten soğumaya dönüştüğü ve apolitikleşmeyi tetiklediği bir ortamda ülkenin kutuplaşmadan, bloklaşmadan kurtularak yeniden normalleşmesinin önünü açacak tek şey, muhalefetin hem 2019 kazanımlarını korumasından hem de Balıkesir, Bursa, Manisa, Niğde, Uşak, Giresun gibi yeni belediyeler kazanmasından geçiyor.
Bu nedenle Ekrem İmamoğlu’nun “yağmaya, ayrıştırmaya, düşmanlaştırmaya karşı birlik ve demokrasi hattı kurma çağrısı” da, “İstanbul kaybedilirse bu tüm Türkiye’nin direncinin çökmesi anlamına gelecek" uyarısı da yalnızca İstanbul için değil bütün büyükşehirler için geçerlidir!
Bu ülkede değişim isteyen herkes Pazar günü kazanılmış “kaleleri” kaybetmek bir yana “yeni kaleler” kazanmayı hedeflemeli!