Haber

Yenidoğan Çetesinde kan donduran itiraflar: Bu bebek zaten ölecek. Çek fişini gitsin

SGK'dan daha fazla para kazanabilmek için 12 bebeğin ölümüne neden olan Yenidoğan Çetesi'nin yargılandığı davada ikinci duruşma üçüncü gününde görülmeye devam ediliyor.

İstanbul ve Tekirdağ'da SGK'dan günde 8 bin lira para kazanmak için 112 acil servisi manipüle ederek hastaları anlaşmalı hastanelere götüren ve 12 bebeğin ölümüne neden olan, 22'si tutuklu 47 sanığın yargılandığı Yenidoğan Çetesi davasında ikinci duruşmasının üçüncü günü Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmeye devam ediyor.

BEBEK ÖLÜMLERİYLE İLGİLİ İLK İTİRAF

Yenidoğan Çetesi'nin ikinci duruşmasının ikinci gününde bebek ölümleriyle ilgili ilk itiraf geldi. Tutuksuz sanık doktor Şeyhmuz Çelik, Serdarova bebeğin ilaç kesildiği için öldüğünü itiraf etti. Çelik, Serdarova bebekle ilgili, "Doğukan, Fırat Sarı'ya 'Bu hastayla ilgilenme, boşuna uğraşma' dediğini duydum. Doğukan Taşçı, 'Erkenden öldüreceksin, sorun çözülecek' diyordu. İlaçları vermeyen sorumlu hemşireydi" dedi.

MAHKEME BAŞKANI SİTEM ETTİ

Mahkeme başkanı, sanıkların sorulara verdiği 'bilmiyorum' cevaplarına sitem etti. Mahkeme başkanı sorduğu bir soru sonrası aldığı bilmiyorum yanıtı sonrası, "Herkes “bilmiyorum” diyor. Hemşire bilmiyor, doktor bilmiyor, başhekime sorun deniyor. Ne biçim hastaneler bunlar?" ifadelerini kullandı.

Yenidoğan Çetesi davasında ikinci duruşmanın üçüncü günü tutuksuz sanık Renginar Mola'nın savunmasıyla başladı.


Gazeteci Nagihan Yılkın'ın aktardığına göre, Molla, mahkeme başkanının sorularını yanıtlarken, daha önce sadece ismen duyduğu ve bir kez gördüğü Fırat Sarı hakkında bilgiler verdi.

Molla, mahkemede Hasan Basri ve Gıyasettin Mert Özdemir (Mert olarak tanıdığı) isimlerini de verdi. Hasan Basri'nin kendisine yönetim tarafından doktor asistanı hemşire olarak tanıtıldığını belirtti. Diğer hemşireler hakkında da bilgi veren Molla, Mehmet Salih isimli bir kişiyi çalıştığı süre boyunca tanımadığını ifade etti.

Mola'nın ifadesi şöyle devam etti:

Mahkeme Başkanı: “Abla, basamakları çek” diyor, öyle mi?
Renginar Molla: Evet, öyle diyordu.

Renginar Molla: Yönetim tarafından benden doğum sayılarını istediler, biraz da ondan…

Mahkeme Başkanı: Basamakları kim belirliyordu?
Renginar Molla: Fırat Sarı belirliyordu.

Mahkeme Başkanı: Fırat Sarı mı söyledi diye düşündünüz?
Renginar Molla: Evet, Fırat Sarı dedi diye düşündüm.

Mahkeme Başkanı: Normalmiş gibi konuşuyorsunuz. Doktorlar hiç basamak demiyor, hemşireler sürekli basamak diyor.

Renginar Molla: Hasan Basri aradığında düzeltme yaptım.

Mahkeme Başkanı: Değiştirdiniz mi yani?
Renginar Molla: Hasta dosyasında değiştirdim.

Mahkeme Başkanı: 3’ten 1’e çektiniz mi?
Renginar Molla: Çektik mi, çekmedik mi, orada biz bir çelişkiye girdik.

Mahkeme Başkanı: Denetim tapelerinde Hasan Basri’ye denetime geleceklerini söylediniz mi?
Renginar Molla: Denetime geldiklerinde epikrizleri görmek istediler. Ben de yazılmayan epikrizleri söyledim.

Mahkeme Başkanı: Epikrizler yazılmamış mıydı?
Renginar Molla: Yazılmamıştı.

Mahkeme Başkanı: Kim yazıyordu?
Renginar Molla: Hasan Basri. Tek başına mı, Fırat Sarı ile mi yazıyordu, bilmiyorum.

Mahkeme Başkanı: Hasan Basri size yardımcı olacaktı, değil mi?
Renginar Molla: Yönetimden söylediler.

Mahkeme Başkanı: Kim söyledi?
Renginar Molla: Başhemşire Ufuk. Yönetimde kim varsa bilgileri vardı.

Mahkeme Başkanı: Kaç yıllık hemşiresiniz?
Renginar Molla: 15.

Mahkeme Başkanı: Yenidoğan bölümünde ne kadar çalıştınız?
Renginar Molla: 10 yıl.

Mahkeme Başkanı: Neden Hasan Basri’ye sordunuz?
Renginar Molla: Doktorun yaptırdığı görevleri bilmiyordum.

FIRAT SARIYLA PARA TRANSFERİ

Mahkeme Başkanı: Fırat Sarı ile para hareketiniz olmuş. Nedir bu?
Renginar Molla: Yurtdışına çıkacaktım, ondan para istedim. O da sağ olsun verdi. Geri biriktirip ödemek istedim, ama kabul etmedi.

Mahkeme Başkanı: Gıyasettin Mert’i ne diye tanıyorsunuz?
Renginar Molla: Hemşire.

Mahkeme Başkanı: Hiç bebek sevkinde denk gelmediniz mi?
Renginar Molla: Hayır.

"NEDEN TEPKİ VERMEDİNİZ"

Mahkeme Başkanı: Basamaklara önem verdiklerini anladım. Siz ne düşünüyorsunuz?
Renginar Molla: Sorguluyorum ben burada da. Bir yönlendirme bekliyordum. Her konuşmamızda sorgulamıştım. “Neden böyle?” diye soruyordum.

Mahkeme Başkanı: Neden Hasan Basri, “Baskın yiyoruz,” diyor? “Basamaklarla ilgili,” diyor.
Renginar Molla: Basamaklarla ilgili bir işlem yapmadım.

Mahkeme Başkanı: Yapmadınız ama nasıl olduğunu biliyor musunuz?
Renginar Molla: Doktorların dediğini yapıyordum.

Mahkeme Başkanı: Hasan Basri’ye, “Bebeğin yatışından sana ne?” diye neden tepki vermiyorsunuz?
Renginar Molla: Orada anladığını düşünüyorum.

"BEBEK OKSİJEN ALIYORDU AMA ALMIYORUMUŞ GİBİ YAZ"

Mahkeme Başkanı: Fırat Sarı’ya, “Hocam, ben bu şekilde çalışmayacağım,” diyorsunuz. “Tamam, Hasan Basri’yi idare ediyorum ama bu bebekte kanama var,” diyorsunuz.

Renginar Molla: Nöbetçi arkadaş tedirgin olup beni arıyordu. Ben, “Beslemeyin,” diyordum. Sabah geldiğimde bebeğin kontrolünü kendim yapıyordum. Bebeklerle ilgili şeyleri Hasan’a iletmeyeceğim diyordum. Yönetime de söyleyeceğimi söylemiştim.

Mahkeme Başkanı: O bebeğe daha sonra ne oldu?
Renginar Molla: Fırat Bey geldi, tedavisini yaptı. Bebek toparladı, annesine teslim ettik.

Mahkeme Başkanı: Hiç hemşirelerle basamak muhabbeti yaptığınız bir şekilde çalıştınız mı?
Renginar Molla: Fırat Bey bana ulaşamadığında, “Hasan’la görüş, ona söyle, o bana iletecek,” dedi. Ben part-time çalışıyordum, o şekilde anlaşmıştık. “O iletişimi Hasan’la sağlayacaksınız,” dediler. Bir şey diyemedim. Yönetimden Hasan Basri’nin bilgisi vardı.

Üye Hakim: Denetime geldiklerinde hastalar 3. basamak mıydı?
Renginar Molla: Hatırlamıyorum.

Üye Hakim: 3’ten 2’ye, 1’e çek derken ne demek istiyordu?
Renginar Molla: Oksijenleriyle ilgili bir şeydi. Dosya üzerinde değiştirdim. Bebeğe herhangi bir şey yapmadım.

Üye Hakim: Hasan Basri’nin ciro hesabı yaptığını gördünüz mü?
Renginar Molla: Görmedim.

Üye Hakim: Dosya üzerinde tam olarak ne yaptınız?
Renginar Molla: Bebek oksijen alıyordu, ama almıyormuş gibi yaz dedi.

Üye Hakim: O anda oksijen alıyor muydu?
Renginar Molla: Alıyordu.

Üye Hakim: Amacı neydi peki?
Renginar Molla: Sorgulamadım.

OKSİJEN YAVAŞLATAN İLAÇ GETİRMİŞLER

Üye Hakim: Hastane evraklarını Hasan Basri dışarı çıkarıyor muydu?
Renginar Molla: Bizden alıyordu. Epikrizleri yazacağım diyordu. Dosyalar arşive gidiyordu.

Üye Hakim: Sisteme kaydetme işlemlerini kim yapıyordu?
Renginar Molla: Ben yapıyordum.

Üye Hakim: 10 yıllık hemşiresiniz. Hangi hastanın 3. basamak, hangi hastanın 2. basamak olduğunu anlarsınız.
Renginar Molla: Bana, bebeklere odaklan diyorlardı. Ben de bebeklere odaklanıyordum.

Üye Hakim: Yenidoğanın işleyişiyle başhekim ilgilenir miydi?
Renginar Molla: Evet, ‘Kaç hasta var, genel durum nasıl?’ diye soruyordu.


Savcı Kadir Koçakaya: Neden yenidoğan yoğun bakımın dolması için bir çaba gösteriyorsunuz?
Renginar Molla: Benim hiçbir zaman öyle bir çabam olmadı.

Savcı Kadir Koçakaya: Bana hasta gelmedi diyorsunuz. Bunu söylemekteki amaç ne?
Renginar Molla: Amacım yok.

Savcı Kadir Kocakaya: Şakasının bile yapılabileceğini düşünmüyorum. Sana, Bir ilaç getireceğim (oksijeni yavaşlatan bir ilaç), bunu ver, diyorlar. O sırada ne yaptınız?
Renginar Molla: O anda ne demek istediklerini anlayamadım. “Gayet iyi gidiyor bu bebekler,” dedim.

Savcı Kadir Kocakaya: Hesabınıza gelen para haricinde elden para aldınız mı?
Renginar Molla: Hayır.

Savcı Kadir Kocakaya: Hastane yönetimiyle Fırat Sarı’nın yaptığı anlaşmadan bilginiz var mı?
Renginar Molla: Hayır.

Savcı Kadir Kocakaya: Başhekim Yener Mansuroğlu mu?
Renginar Molla: Evet.

Savcı Kadir Kocakaya: Fırat Sarı, anlaşmayı kimle yapmıştır?
Renginar Molla: Bilmiyorum, ama başhekimle yapmıştır herhalde.


Sağlık Bakanlığı avukatı: 10 yıl yoğun bakım hemşiresi hastaların tedavisiyle ilgili bilgileri kime vermeli ve kendisi kime veriyordu.

Renginar Molla: Tedavileri doktordan alıyordum, hastaya uyguluyordum.

Avukat: Bilgiyi hekime mi vermeli sorumlu hemşire mi
Renginar Molla: Önce hekime bildirim yazarım sonra hemşireye

Avukat: Önceki beyanda hekime değil sorumlu hemşireye verdiniz

Renginar Molla: Yok yok hekim. Önce hekim.

Avukat: Her taburcu bebekte Fırat Sarı mı oluyordu?
Renginar Molla: Evet, geliyordu. Taburcu öncesi değerlendirme yapıyordu.

"HASTANEDE SÜREKLİ BİR KAOS VARDI"

Molla'nın ardından sanık kürsüsüne Mustafa Kazan geldi. Kazan savunmasında şunları söyledi:

"Bağcılar Şafak hastanesinde 2023’ün başları 2024’ün şubat ayına kadar çalışmışımdır. Bizzat kendim istifa ettim. Sürekli bir kaos vardı hastanede, sıkıntılı bir hastaneydi. Sonra Kızılay hastanesine geçtim.  Psikolojimiz bozuldu, memlekete taşındık. İdari personel olarak teknik işlere bakan biri olarak çalıştım. Tıbbi süreçlerde yetkim bulunmamaktadır. Örgüte ilişkin bir para alışverişim yoktur."

Mahkeme Başkanı: Bağcılar Medilife’ta çalıştınız mı?
Mustafa Kazan: 3 yıl önce çalıştım. Oradan da kendi isteğimle ayrıldım. Yabancı uyruklular almışlardı. Türkçe konuşamıyorlardı, anlaşamıyorduk. Bu yüzden ayrıldım.

Mahkeme Başkanı: Bağcılar Şafak’ta bir işletme var mıydı?
Mustafa Kazan: Benim bildiğim yoktu.


"KİMYA ÖĞRETMENİYDİM"

Mahkeme Başkanı: Fırat Sarı ile muhatap olmadınız mı?
Mustafa Kazan: Kendisiyle tanışmam. Sadece bir kere beni aramıştı. İki kere görüşmemiz oldu. Bana, Bir alacağım var, diyor ama içeriğini bilmiyorum. Bununla ilgili ne yapabiliriz, diyor. Bilmiyorum, diyorum. Ben çıkarttırayım, baksınlar, ona göre size bilgi versinler, dedim. Ertesi gün yeniden aradılar. Ben ilettim. İşin içeriğini bilmediğim için geçiştirdim.

Mahkeme Başkanı: Başhekiminiz kimdi?
Mustafa Kazan: Semiha Yavuz.

Mahkeme Başkanı: Siz gelmeden önce de Semiha Yavuz muydu?
Mustafa Kazan: Benden bir ay sonra gelmişti.

Mahkeme Başkanı: Hastane sahibi kim?
Mustafa Kazan: Ortaklık yapısını bilmiyorum ama benim muhatabım Cem Türker Öztürk’tü.

Mahkeme Başkanı: Siz ne mezunusunuz?
Mustafa Kazan: Kimya. Aslında kimya öğretmeniydim.

"BİRİ 10 BİN DİĞERİ 50 BİN"

Mahkeme Başkanı: Gıyasettin ile olan tapenizde, “İlk il dışımız da hayırlı olsun diyelim o zaman,” deniliyor. Bu ne anlama geliyor?
Mustafa Kazan: İl dışından gelen bir gebe olacaktı. Hatta durumu başhekime ilettim. Aciliyetle ilgili bir konuşmaydı.

Mahkeme Başkanı: “Bebek başı 10 bin lira vereyim,” deniliyor. Bu nedir?
Mustafa Kazan: İki görüşmem oldu. Görüşmelerim yönetimin bana ilettiği şeyler hakkındaydı. Biri 10 bin, diğeri 50 bin mi neydi, bir de hasta başı vardı. Benim bildiğim, bunu kabul etmemişti.

Mahkeme Başkanı: Sonradan kabul etmiş mi?
Mustafa Kazan: Etmiş galiba. Ben de tapelerden gördüm ama detayını bilmiyorum.


Mahkeme Başkanı: Gıyasettin ile olan tapenizde, “İlk il dışımız da hayırlı olsun diyelim o zaman,” deniliyor. Bu ne anlama geliyor?
Mustafa Kazan: İl dışından gelen bir gebe olacaktı. Hatta durumu başhekime ilettim. Aciliyetle ilgili bir konuşmaydı.

Mahkeme Başkanı: “Bebek başı 10 BİN lira vereyim,” deniliyor. Bu nedir?
Mustafa Kazan: İki görüşmem oldu. Görüşmelerim yönetimin bana ilettiği şeyler hakkındaydı. Biri 10 bin, diğeri 50 bin mi neydi, bir de hasta başı vardı. Benim bildiğim, bunu kabul etmemişti.

Mahkeme Başkanı: Sonradan kabul etmiş mi?
Mustafa Kazan: Etmiş galiba. Ben de tapelerden gördüm ama detayını bilmiyorum.

Mahkeme Başkanı: Fırat Sarı’yı arıyorsunuz ve, “Hocam, sizden destek isteyeceğim. Sayıyı artırabilir miyiz, 27 falan?” diyorsunuz. Bu ne anlama geliyor?
Mustafa Kazan: Hatırlamıyorum.

Mahkeme Başkanı: Neden Fırat Sarı ile böyle bir konuşma yapma ihtiyacı duydunuz?
Mustafa Kazan: Bilmiyorum.

Mahkeme Başkanı: Rabia Taşkın sizi aramış. Kimdi bu?
Mustafa Kazan: Muhasebe.

Mahkeme Başkanı: “Mert geldi, 50 bindi, değil mi?” diyor. Siz de “Evet,” diyorsunuz. Bu ne anlama geliyor?
Mustafa Kazan: Beni yönlendirmeleriyle söylediğim bir şeydir. Zaten parayı onlar soruyor.

Mahkeme Başkanı: Yönetim mi size, bu parayı ver, diyor?
Mustafa Kazan: Evet.

Mahkeme Başkanı: Kim söylüyor bunu?
Mustafa Kazan: Cem Bey.

Savcı: Cem bey genel bir talimat mı verdi, yoksa Mert ile mi görüş dedi?
Mustafa Kazan: Mert’le görüş dedi. Bunun karşılığında hasta başı 10 bin TL ya da 50 bin TL gibi bir şey söyledi.

Savcı: Cem, Mert’i tanıyor muydu?
Mustafa Kazan: Bilmiyorum.

Savcı: Demek ki tanıyordu. Peki, sen tanıyor muydun?
Mustafa Kazan: Tanıyordum.

Savcı: Neden kendisi doğrudan görüşmüyor da seni aracı koyuyor?

Savcı: Maaşını nasıl alıyordun?
Mustafa Kazan: Hastaneden alıyordum.

Savcı: Muhasebeden kim sorumluydu?
Mustafa Kazan: İsmini hatırlamıyorum.

Savcı: Neden para çıkışıyla ilgili seni arıyorlar?
Mustafa Kazan: Kimse bilmediği için beni arıyorlardı.

Savcı: Muhasebeden sorumlu kişiyi aramıyorlar mı?
Mustafa Kazan: İlk görüşmeyi ben yaptığım için.

Savcı: Neden bu görüşmeyi onunla değil de seninle yaptılar?
Mustafa Kazan: Sebebini bilmiyorum.


"BEBEĞİN MAL GİBİ ALINIP SATILMASI RAHATSIZ ETMEDİ Mİ?

Savcı Kadir Kocakaya: Ölüm tehlikesi olan bir bebeğin mal gibi alınıp satılması rahatsız etmedi mi seni?
Mustafa Kazan: Uygun değil doğru söylüyorsunuz. Çalışmam gerekiyordu, çünkü 3 çocuğum vardı.

Savcı Kadir Kocakaya: Aksiyon almadın mı?
Mustafa Kazan: İş arayışım vardı.


Avukat: Mal alışverişi gibi demeniz basında kötü yansıyor.

Savcı: Sanık diyor, dışarıya nasıl yansıyacağına ilişkin yargılama yapamam 

Savcı Kadir Kocakaya: Bu bebek ölürse sorumluluğun olur diye düşünmedin mi?
Mustafa Kazan: Aynen, benim de çocuğum var. Doktorların hastalarla çok ilgilendiğini düşünüyordum. Hastane doktorlarına güvendim içim o yüzden rahattı.

Avukat itiraz etti: Savcı mal gibi alınıp getiriyor diyor zaten kamuoyunda baskı var. Savcının yönlendirmesini kabul etmiyorum. Buralar hastanedir varoş bir yer değildir. Hastaneler tam teşekkürlerdir. Basın da şimdi böyle yayıj yapacak

Savcı Kadir Kocakaya: Sanık diyor ki biz para karşılığında alıyorduk diyor. Ben demiyorum ki. İkincisi dışarda bunun yansıyacağı beni ilgilendirmez. Nasıl yansıyacağına ilişkin ben bir yargılama yapamam.

"SAĞLIK BAKANLIĞI USULSÜZLÜK TESPİT EDEMEDİ"


Avukat: Hasta turizm gibi bir faaliyet var mı?
Mustafa Kazan: Evet oluyordu, yabancı uyruklular da geliyordu.


Fırat Sarı: Mustafa bey Gıyasettin Mert dışında başkalarıyla çalıştı mı?
Mustafa Kazan: Çalışmadım.


Murat Mantuş’un avukatı Burak Mengü: Sağlık Bakanlığı bu süreçte denetledi mi?
Mustafa Kazan: Denetlendi

Burak Mengü: Usulsüzlük tespit edildi mi?
Mustafa Kazan: Edilmedi.


Mustafa Kazan’ın avukatı duruşma savcısının bebeklerin mal gibi alınıp satılmasıyla ilgili sorduğu soruya karşı çıktı. 
Masumiyet karinesini ihlal ettiğini söyledi.

Soruşturma savcısı Yavuz Engin’in de iddianameyi kendisinin yazmadığını kolluk kuvvetlerine yazdırdığını iddia etti.

SEMİHA YAVUZ SANIK KÜRSÜSÜNDE

Kazan'dan sonra Şafak Hastanesi başhekimi Semiha Yavuz sanık kürsüsüne geldi.

Yavuz:

Üzerime atılı suçları kabul etmiyorum. Göçmen bir 7 çocuktan en büyüğüm. Evliyim 2 evladım var. Allah herkesin evladını bağışlasın.  Bizler başhekimleri olarak hasta haklarını maksimum düzeyde gözeterek işin ehli doktorlar ve hemşirelerle yaptık. Biz başhekimlerin mali süreçlerle hiçbir alakası yoktur. Saha içinde aktif bir başhekimiydim. 

Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan denetimlerden en iyi şekilde geçtim. Mustafa Kazan bilgi verirken tek uygunsuz hastane Bağcılar Şafak hastanesidir dedi. Şaşırdı herhalde. Kimse de düzeltmedi.  Olağan dışı denetimlerden birinde denetimdeki kişi ‘Semiha görüyorum ki çok iyi işler yapıyorsun. Her raporu gösteriyorsun’ dedi.
‘Sana ve ekibine çok teşekkür ediyorum. Ben Kadıköy’de oturuyorum ama bir hastam olsa sana yönlendiririm’ dedi. İşime daha çok sarılarak devam ettim.

Dinlemeden hüküm vermek bir yöneticinin yapacağı en kötü şeydir.

Yenidoğan ünitem çok ferahtı. İstanbul’un en iyisiydi belki de.
Bebeğin basamakları değişik kriterlere bağlıdır. Her hastayı ben karşılamaya dikkat ederdim. Hastada ne var, ne yok ben değerlendiriyordum. Aileyle de bizzat ben görüşürdüm. Yanımda da hemşire olmasına özellikle dikkat ederdim. Doğumdan sonra da ilk babayla muhattap oluyordum. Bütün iş yoğunluğuma rağmen anne kendi odasına geçtikten sonra yanlarına giderdim. Bizzat ben giderdim çünkü güven duymalarını isterdim. Hasta vizitlerini hasta başında işinin ehli hemşirelerle yaptım."


“İLK DEFA BURADA DUYDUM”

Mahkeme Başkanı: Medilife’ta da çalıştınız değil mi?
Semiha Yavuz: Evet

Mahkeme Başkanı: işletme var mıydı?
Semiha Yavuz: Benim olduğum dönemde yoktu. Ben çocuk doktoru olduğum için böyle bir şey olduğunu düşünmedim. 

Mahkeme Başkanı: Sizden önce Şafak’ta var mıydı?
Semiha Yavuz: Ben yok diye biliyorum.

Mahkeme Başkanı: Mustafa Kazan yönetim talebiyle konuştum diyor. Hatta para verildiği iddiası var. 

Semiha Yavuz: Ben bütün bu bilgileri ilk defa burada duydum. Savcı da sorduğunda ilk defa o tapelerde gördüm. Benim açıkçası böyle bir şeye ihtiyacım yoktu. Neden böyle bir duruma ihtiyaç oldu

“KAŞELER MAHREMİYETİMİZDİR”

Mahkeme Başkanı: Yönetim niye ihtiyaç duymuş?
Semiha Yavuz: Bilmiyorum ben de sormak istiyorum

Mahkeme Başkanı: Hiç denk gelmediniz mi?
Semiha Yavuz: Hiç kimseyle böyle bir muhabbetim olmadı.

Mahkeme Başkanı: Böyle bir uygulama var mı?
Semiha Yavuz: Çeşitli şekillerde duyumlar oluyordu. Başhekim olduğu için kimse benimle bu şekilde konuşamazdı.

Mahkeme Başkanı: Başka doktorun kaşeleri kullanılması olağan mıdır?

Semiha Yavuz: Ben camiada böyle konuşmalara şahit olmadım.

Mahkeme Başkanı: Burada tuhafına gitmedi mi?
Semiha Yavuz: Kaşeler mahremiyetimizdir.


Mahkeme Başkanı:  Denetim geldiğinde epikrizler ve dosyalar istediğinizde hemen verdiniz mi?

Semiha Yavuz: Verdim.

Mahkeme Başkanı: ‘Epikrizleri tamamlayın’ diye bir şey söylediniz mi?

Semiha Yavuz: Hayır. Demedim. Böyle bir şeye ihtiyacım yoktu.

Mahkeme Başkanı: Hemen nasıl verdiniz?
Semiha Yavuz: Ben çok disiplinli çalışan bir ekiptim. Bu duruma düşmemek için  zaten doğru bir ekiple çalıştım.

Mahkeme Başkanı: Gıyasettin Mert’i tanıyor musunuz?
Semiha Yavuz: Mert diye birini biliyorum 112’den hasta sunan ama gıyasettin olduğunu burada duydum.

Mahkeme Başkanı: Gıyasettinle bir konuşmanız var ‘entübe’ mi diye soruyorsunuz?
Semiha Yavuz: Hastayı soruyorum ki ona göre hazırlatacağım. İl dışından gelen bir hastaydım.

Mahkeme Başkanı:  Gıyasettin ‘Suriyeli bebek var alır mıyız’, diyor ‘alırız’ diyorsunuz?
Semiha Yavuz: Özellikle tc olmayan bebeğin İstanbul’da oturması gerekiyor. Benim para almam söz konusu değil zaten 

Mahkeme Başkanı: Hasta sayısının konuşulması abest değil mi?
Semiha Yavuz: Sıradan yapılan bir konuşma. 33 hastam var gece kabulü gelirse diye…

Mahkeme Başkanı: 112 ile konuşmanız saçma değil mi, sanane diye demiyorsun?

Semiha Yavuz: Hasta sayısını paylaşarak konuşmamda bir durum yok gerçekten çok yoğundum.


“BÖYLE KONUŞMASI İĞRENÇ”

Mahkeme Başkanı:  "Mehmet Halis’in Fırat Sarı ile bir konuşması var: 'İl dışından gelen bebekler ex oluyor, Semiha gözünü karartmış, ortalığın anasını s... Bu konuşmaya ne diyorsunuz?'"

Semiha Yavuz: Esefle kınıyorum. Benimle uzun yıllar çalışmış birinin arkamdan böyle konuşması çok iğrenç. Kesinlikle doğru değil. Benim bu kadar eks verdiğimle ilgili şeyler kesinlikle doğru değil. Denetimden geldiler tek tek incelediler. Bunların en büyük kanıtı bu denetimlerdi.

Mahkeme Başkanı Hakan Doğukan Taşçıyla ilgili bir soru sordu
Semiha Yavuz: Hayatımın hiçbir saniyesinde bu adamları görmedim. Niye bu şekilde konuşuyorlar sizin takdirinize bırakıyorum.

Mahkeme Başkanı: Fırat Sarı çalıştı mı hastanenizde?
Semiha Yavuz: Hiç çalışmadı.

“BİR DAHA ÇOCUK DOKTORU OLURDUM”

Mahkeme Başkanı: Ekleyeceğin bir şey var mı?

Semiha Yavuz:  Buradaki insanların hataya düştüğünü gördüm. Çok sevgi dolu bir ailede büyüdüm ben. Annem ve babam öleli çok oldu ama onların düsturuyla büyüdüm. 7 evlat yetiştirdiler. Kardeşim de diş doktoru. İnsan olmayı unutmayın. O sevgisizlik çok kötü bir şey tabii ki kendimi de seviyorum ailem de arkamda. Dünyaya bir daha gelsem doktor olurdum. Çocuk doktoru olurdum. Beni yetiştiren aileme, sevdiklerime teşekkür ederim.


Savcı Kadir Kocakaya: "Şafak Hastanesinde kaç müdür çalışıyordu?….
Semiha Yavuz: 3 müdür çalışıyordu….

Savcı Kadir Kocakaya: Sözümü kesme.  Benim niyetimi sorgulama, senin haddine değil. Neyi duymak istediğimi de sorgulama. Benim niyetimi sorgulama. Mustafa Kazan, işletme müdür yardımcısı olarak direkt size mi bağlıydı yoksa arada başka kişiler var mıydı?"

Semiha Yavuz: Bizim hastane konkordato olduğu için kime bağlı olduğunu bilmiyorum.

Tutuklu sanık İlker Gönenli’den Semiha Yavuz’a:  Kendisinin haberi olmadan hizmet alımı yapıldı mı?
Semiha Yavuz: Haberim yok.

İlker Gönenli: Hasta turizmi için hasta transferi yaparak geçimini bunla sağlayanlar var mıdır?

Semiha Yavuz: Resmi mevzuata uygun şekilde sağlayanlar vardı.

"SINIRLARINIZI BİLİN"

Semiha Yavuz’un avukatından Mahkeme Başkanına: Kendisinin sizinle birlikte kürsüde oturuyor olması mahkemeyi yöneteceği anlamına gelmez. Haddini bil diyor kendisi haddini bilsin.

Savcı Kadir Kocakaya: Benim şahsımla alakalı bir yorum yapmayın.

Avukat: Siz yaparsanız ben de yaparım.
Savcı Kadir Kocakaya: Sizin öyle bir yetkiniz yok.

Avukat: Sizin de öyle bir yetkiniz yok. Sınırlarınızı bilin.

Güney Hastanesinde hemşire yardımcısı olarak çalışan tuttuksuz sanık Batuhan Çetin, sanık kürsüsüne geldi. 

Batuhan Çetin: 2021 yılında Güney Hastanesine stajyer olarak başladım.
Stajım bittiği zaman bu hastanede yenidoğan yoğun bakım ünitesinde  hemşire yardımcısı olarak başladım

 Yapılan usulsüzlüklerden haberim yok. Damla Atak geldikten sonra yoğun bakım değişti. İşletme olduğunu biliyordum. İşletme gittikten sonra Ali Dirik işletiyor diye biliyorduk.

Mahkeme Başkanı: İşletme senin çalıştığın dönemde var mıydı
Batuhan Çetin: Vardı.

Mahkeme Başkanı: Kim ilgileniyordu?

Batuhan Çetin: Geceleri İlker Gönen geliyordu. Gündüz çok nadir Şeyhmus Çelik geliyordu. Hüseyin Günerhan ilgileniyordu. Hüseyin Günerhan kendini Şeyhmus olarak tanıtıyordu.


Batuhan Çetin: Kaya Bebek ölürken anestezi uzmanı bile elini sürmedi. Kimse ilgilenmedi. İkinci günün gecesinde bebek kanamaya başladı. Hemşire Damla Atak çağrıldığı halde gelmedi. 

Bebek gece 3 buçuk civarında daha da ağırlaştı. Rıza doktoru aradım, yardım istedim. Bana "500 gram, bu bebek zaten ölecek. Çek fişini, gitsin" dedi. Bebeğin ailesinden özür diliyorum. Ama Rıza hoca böyle dedi.  Bunlar böyle insanlar.

Kalp masajı yaptığım için şu an yargılanıyorum. Sanık olarak getirildim ama tanık olarak gelmeliydim.
Benim üstüm Damla Atak. Ben gidip başkasına soramam.

Denetim oldu. Müzeyyen hanım beni odasına çağırdı sorular sordular. 

Hastane avukatı, hastane müdürü, Damla Atak bir odaya aldılar. Beni tehdit eder tarzında üstüme iftira atar şekilde beni tehdit ettiler. Seni şikayet edeceğiz. Ben de ben kimseyi aramadım dedim. Kanıtlayamazsınız dedim. Savcılığa gidicez dediler. Ben de hasta bilgilerinin dışarda konuşulmasının yasak olduğunu bilmiyordum.

Nöbet listesini yapıp beni oraya bırakan yönetim suçludur.
Hastane yönetiminden gece amirine kadar herkesin bebekten haberi var. Bebeğin öleceği belli beni niçin oraya bırakıyorlar. Ben de merak ediyorum açıkçası.

Mahkeme Başkanı: Şeyhmus Çelik ne zaman oradan ayrıldı

Batuhan Çetin: Şeyhmus hoca bebeği hiç görmedi. Zaten çok gelip gitmezdi. Kaşesini kullandıran bir doktor.

Mahkeme Başkanı: Bebeğin geliş süresinde kim vardı?
Batuhan Çetin: Damla Atak biliyordu bebeğin 500 gram şeklinde geleceğini biliyordu.

  İl Sağlıkta ifade verdim. Ben il sağlığa gittiğimde neyin legal neyin illegal olduğunu bilmiyorum. Bunlar sadece sözlü olarak kaldı ama yazılı beyanımı almadılar.

Mahkeme Başkanı: Hilda Keykubad’ın kaşesi hastanede miydi?
Batuhan Çetin: Evet.

Mahkeme Başkanı: Hilda Keykubad gelmedi. Rıza keykubad geldi mi?
Batuhan Çetin: Bebeğin ölümünden önce de sonra da hastaneye geldi.

Yoğun bakımda kameralar var hatta kameralar var diye Hakan Doğukan’a seninle konuştuğumu kanıtlayamazlar kameraların olmadığı yerde konuştum dedim. Biri bacak bacak üstüne attığında arayıp bacağını indir derlerdi.


Mahkeme Başkanı: Kamera kayıtlarına ne oldu?
Batuhan Çetin: Bilmiyorum, kaybolmuş.

Mahkeme Başkanı: Kim erişiyordu?
Batuhan Çetin: Hüseyin Günerhan ve Doğukan Taşçı erişebiliyordu. Bunu da veren kişi Batuhan adlı bilişimci olan birisi.

Mahkeme Başkanı: Bana mobbing uyguladılar demişsin?
Batuhan Çetin: Damla atak geldikten sonra bana her gece nöbet tutturdular. Diğer hemşire yardımcılardan daha fazla çalıştırıldım. Bunun adı mobbing değil midir? Mobbingdir.

Mahkeme Başkanı: Kamera kayıtları var mıydı?
Batuhan Çetin: Kesinlikle çalışıyordu.


 


  DAVANIN GEÇMİŞİ  


19 HASTANE SORUMLU

Bin 400 sayfalık iddianamede, ölen 10 bebek maktul, 5 kişi müşteki, Sosyal Güvenlik Kurumu İstanbul İl Müdürlüğü suçtan zarar gören, 19 özel hastane ve sağlık şirketi 'malen sorumlu' olarak yer aldı.

582 YILA KADAR HAPİS İSTEMİ

Çete elebaşları Fırat Sarı ve İlker Gönen'in 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi. Gıyasettin Mert Özdemir hakkında ise 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis cezası istendi.
Aralarında doktor, hemşire ve sağlık görevlilerinin de bulunduğu 18 şüpheli hakkında da 10 ile 437 yıl 6 ay arasında hapis cezası talep edildi.

ESKİ BAKAN YARGILANACAK MI?

Çete'nin elebaşı olmak suçlamasıyla yargılanan doktor Fırat Sarı ilk duruşmanın 6'ncı gününde savunma yapmıştı. Sarı savunmasında özel hastane sahiplerinin yoğun bakım ünitelerinin dolması için kendisine baskı yaptığını, SGK'dan para kazanmak için 112 sistemini nasıl manipüle ettiklerinden haberdar olduklarını itiraf etti. 

Bu itirafın ardından, gözler soruşturmada adı geçen özel hastanelere ve soruşturma kapsamında kapatılan eski Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'nun hastanesi Avcılar Hospital'e çevrildi. Sarı'nın verdiği ifadeler doğrultusunda eski Bakan Müezzinoğlu ve diğer hastane sahiplerinin yargılanıp yargılanmayacağı bilinmiyor.