“Meclis açılırken muhalefet Can Atalay yemin etmeden yemin etmemeliydi”, “Muhalefet Can Atalay’ı Meclis Başkanlığına aday göstermeliydi” gibi haklı eleştiriler yapılıyor olsa da Kemal Kılıçdaroğlu’nun Can Atalay’ı CHP Genel Başkanı olarak Silivri Cezaevi’nde ziyaret etmesi önemlidir.
Umarım bu ziyaret yeni bir bakış açısını ve yeni bir muhalefet etme biçimini öne çıkarır. CHP’de değişim tartışmaları örgütsel ve düşünsel açıdan henüz ete kemiğe bürünmemişken, ciddi bir seçim değerlendirmesi yapılmamışken, “tartışmayın yönergeleri” yayınlamak yerine değişim için iki önemli hamleye ihtiyaç var: Birincisi, tartışmalarının önünü kesmek yerine değişim tartışmalarını ve seçimlere yönelik değerlendirme sürecini iyi yöneterek, değişim tartışmasını ve iktidar olmayı partinin mahalle, ilçe, il ya da Genel Merkezi’ni “ele geçirme” tartışmalarına indirgemeden, siyasi ve ideolojik tartışmaları yapıp tüketmek ve sonuçları kamuoyu ile paylaşmak, ikincisi de muhalefeti yeniden toplumsallaştırmak!
İster CHP’nin 1 milyon 300 bin üyesini, ister 14 milyon seçmenini, isterseniz Kılıçdaroğlu’na verilen 25 milyon 500 bin oyu kriter alın, seçmendeki depresyonu, moral bozukluğunu, umutsuzluğu ve tabi biriken öfkeyi yenmenin en önemli yollarından biri siyaseti toplumsallaştırmak geçiyor. Bu nedenle Can Atalay’la başlayan ve kamuoyuna açık yapılan bu dayanışma süreci, Cumartesi Anneleri’nden Boğaziçi Üniversitesi’nde “demokratik Üniversite” diye direnen öğretim üyelerine, Feshane’de basılan sergiden 18 Temmuz’da bir hafta süreyle karartılacak TELE1 önüne, Merdan Yanardağ’dan Osman Kavala’ya ve Selahattin Demirtaş’a doğru kitlesel bir dayanışmayla büyütülmelidir! Çünkü ancak cesaret ve yeni bir siyaset tarzı 25 milyonun yeniden ayağa kalkmasını sağlar!