Enerji Bakanlığı’nın strateji planında Soma ve Ermenek’te yaşanan katliamlar için “Kazalar sonrasında yapılan kanuni düzenlemelerle yeraltı üretim maliyetleri bir anda artmış ve sektör açısından durgun bir sürecin başlamasına neden olmuştur” ifadesini kullandı.

Manisa’nın Soma ilçesindeki kömür madeninde çıkan yangın nedeniyle 301 madenci yaşamını yitirmişti. Katliam gibi kaza, Türkiye tarihinin en çok can kaybı ile sonuçlanan iş ve madencilik kazası olarak kayıtlara geçti. Cumhuriyet gazetesinden Şeyma Paşayiğit'in haberine göre; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, iş cinayetlerinde yaşamını yitiren madencileri görmezden gelerek yapılan kanuni düzenlemeler ile maliyetlerin artmasından yakındı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın 2019-2023 yıllarını kapsayan staretejik plan raporunda, geçmiş planların değerlendirmesi yapıldı. Soma ve Ermenek’te yaşanan katliamlar için “2014 yılında Soma ve Ermenek’te meydana gelen elim yeraltı kömür madenciliği kazaları sonrasında yapılan kanuni düzenlemelerle yeraltı üretim maliyetleri bir anda artmış ve sektör açısından durgun bir sürecin başlamasına neden olmuştur. Öngörülemeyen kazalar ve buna bağlı olarak yapılan kanuni değişikliklerden dolayı, plan hedeflerinde önemli sapmalar meydana gelmiştir” ifadeleri yer aldı.

AÇILIM SINIFTA KALDI

Daha önceki stratejik planda hedeflenen “yurtdışı açılımının” sınıfta kaldığı tespiti yapıldı. “Tesis yenileme” işlerinden “yeni ürünlerin pazarlama-satış çalışmaları sonlanmadığı” gerekçesiyle vazgeçildi. Yatırım bütçesinde önemli daralmalara gidilmesinin kurumun yeni üretim teknolojilerinin uygulanması konusunda sınırlı kalmasına yol açtığı belirlendi. Tasarruf tedbirlerinin makine alımlarına da yansıdığı açığa çıktı. Yeni makine alınmaması durumunda randımanı düşük makinelerin hizmet dışına çıkarılamaması risk faktörü olarak görüldü. Türkiye’nin enerji tüketiminin yüzde 24.3’ünü yerli kaynaklar; yüzde 75.7’si gibi önemli bir kısmını da ithal kaynaklardan elde ettiği kaydedildi. Birincil enerji arzının kaynaklara dağılımında yıllar içerisinde önemli değişiklikler söz konusu olduğu belirlendi. 1971 yılında arzın yüzde 46.5’i petrol, yüzde 29’u biyoenerji ve atıklardan ve yüzde 23.5’i yerli kömürden karşılanırken, 2017 yılına gelindiğinde en büyük payın yüzde 30.4 ile 1980’li yılların ortalarından itibaren ithalatına başlanan doğalgaz olduğu kaydedildi. Petrol ve petrol ürünleri yüzde 30,4 gibi az bir farkla doğalgazdan sonra yer alırken, ithal kömürün yüzde 17.1 seviyesine yükseldiği belirlendi.

TERMİK SANTRALLER İTİRAFI

Kömüre dayalı santrallara kamuoyunun da olumsuz baktığı belirtildi. Planda, yerli termik santralların filtre sistemlerinin hava kirliliğini önlemede yetersiz kaldığı itiraf edildi.
Muhabir: Oğuzhan Poyrazoğlu