Bahçeli, Yeni Zelanda’da yaşanan katliam için “Bir manyağı görevlendirmiş olabilirler, bunu bulmak lazım” açıklamasında bulundu.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, NTV ve Star TV ortak yayınında Nazlı Çelik’in sorularını yanıtlıyor.

Nazlı Çelik: Beka vurgusunu ilk açıklayan siz oldunuz. Beka ile kastettiğiniz nedir? Son dönemde hem içerde hem dışarıda birçok yeni gelişme meydana geldi. 

Beka kavramı Türkiye’de hem siyasi hayatımızda hem özel hayatımızda çok söylenen, üzerinde durulan bir kavramdır. İlk defa söylenmiş değildir. Uzun yıllardır beka meselesi üzerinde ciddiyetle durulmaktadır. Bekayı tehdit ve tahrip edecek konular üzerinde de hassasiyetle karşıt duruşlar sergilenmektedir. Beka en basit haliyle devletin varlığı, milletin birliği, ülkenin bölünmez bütünlüğünü koruma anlayışıdır. Bu konu üzerinde hiçbir tartışmaya gerek yoktur. Birçok olaylar buraya yönelikse Türkiye’de beka meselesi var demektir. Onun aşılması lazımdır.

Nazlı Çelik: Bu noktada Millet İttifakı karşıt bir söylem gerçekleştiriyor ve sadece yerel seçime gidiyoruz vurgusu yapılıyor. Hatta sürekli altınız Cumhur İttifakı’nın çizdiği beka vurgusunun ülkeyi kutuplaştırdığı ve ayrıştırdığını iddia ediyor. 

Bu çok yanlış bir değerlendirme. Özellikle Cumhur İttifakı’nın oluşumuna karşıt görüş beyan edenler sürekli olarak bu kavramın bir kutuplaşmaya vesile olabileceğini iddia ediyorlar. Ama zaman içinde kendileri gerçek büyük kutuplaşmaya doğru bir eğilim içerisine girdiklerini fark edemiyorlar. Türkiye’de bir süreç yaşanıyor. İyi analiz etmek iyi değerlendirmelerde bulunmak lazım. Cumhuriyetimizin 96. yıl dönümünü kutladığımız bir süreçte yeni bir sisteme geçiş olmuştu. Bu yeni bir evredir. Bu Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine yöneliştir. Böyle bir dönemde bu anlayışı hayata geçirebilmek için bir süreç yaşanmıştır. Anayasamızda var olan parlamenter sistem olarak nitelendirilen yapının zamanla çift başı görünümleri, aksayan yönleri dikkate alınarak Türkiye’de daha güçlü bir yönetim, daha güçlü bir devlet, daha mutlu bir millet oluşumuna katkı sağlayabilecek bir yaklaşım ortaya konulmuştur. Bu yaklaşımın ana kaynağı 15 Temmuz felaketidir. 15 Temmuz felaketi büyük bir tahribattır. Türkiye’yi önemli ölçüde sarsan Türkiye’yi beka meselesine kadar götürebilecek bir iddiayı taşıyan, geleceği ne olacağı belli olmaya bir darbenin niteliğidir. Böyle bir durum karşısında tabiatıyla devletin varlığı ve milleti üzerinde kararlı duruş sergilemek bir mecburiyet halini almıştır.

İşte 15 Temmuz sonrasında Adalet ve Kalkınma Partisi ile Milliyetçi Hareket Partisi 15 Temmuz’u iyi anlamış, iyi anlatmış, iyi yorumlamıştır. Böyle bir durum karşısında da ne yapılması gerektiği konusunda bir anlayış birliğine varmıştır. Bunun başlangıç noktası Yenikapı ruhudur. Yenikapı ruhundan hareketle Türkiye’de yeni bir Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçiş sürecini tamamlayabilmek için de bir araya gelmeyi ve bunun adına da Cumhur İttifakı demeyi prensip olarak benimsemişlerdir. Cumhur İttifakı olarak faaliyetler şu anda bu yönüyle devam ediyor. Bununla bir anayasa değişikliği yapılmıştır. Arkasından 16 Nisan’da bir halk oylaması olmuştur ve halkımız anayasa değişikliğini benimsemiştir. Dolayısıyla yeni bir dönemin ilk adımı atılmıştır. Sonra 24 Haziran seçimleri gerçekleştirilmiştir. Bu seçimle Cumhurbaşkanlığı ve Millet Meclisi yeniden seçilmiştir. Cumhurbaşkanlığı ise 9 Temmuz’da bir yemin töreni ile görevine başlamıştır. O günden bugüne kadar Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle Türkiye yönetilmektedir. Bugün için bu süreç devam ederken karşımıza yakın bir tarih olarak 5 yılda bir yapılan bir mahalli idareler seçimleri gelmiştir. Bu seçimlerle Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi özdeşleştirerek birbirlerini yıpratmadan, birbirlerini tahrip etmeden Türkiye’yi yönetebilme kabiliyetini kuvvetlendirmek açısından mahalli idareler seçimleri bizim açımızdan çok daha önem arz etmiştir.

Sadece bir büyükşehir belediye başkanını seçmek değildir, sadece il ve ilçe belediye başkanlarını seçmek değildir, muhtarları seçmek değildir. Bunların hepsini yapalım ama bir yerde de bir ters düşüş olmasın, bir karşı duruş olmasın. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini hayata tam anlamıyla geçirebilecek, istikrar sağlayabilecek, kalıcı kılabilecek bir başarının da tamamıyla desteklenmesini sağlamak lazımdır. Bu başarı mahalli idareler seçimleridir. İşte bunun için Cumhur İttifakı mahalli idareler seçimlerinde de aynısıyla devam ediyor. Birisinde yasal bir zemini vardır birisinde de Yenikapı ruhu ve Cumhur İttifakı anlayışıyla gerçekleştiriliyor. 31 Mart’ta inşallah hayırlı bir sonuç Cumhur İttifakı tarafından elde edilmiş olacaktır.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin açıklamalarından satır başları;

Bugün muhalefet tarihi bir hata yapmaktadır. Ekonomik karamsarlık yaratmaya çalışıyorlar. Beklenen netice olmazsa kimse endişe etmesin. İki parti artık kanka olmuştur. Kılıçdaroğlu sürekli bazı konuları tahrik ediyor. Bir uçağın kalkış-iniş maliyetini düşünen yok. Kılıçdaroğlu gerilimi artırmaya yönelik hareket ediyor.

(10 Mart iddiaları) Bu söylemler yanlıştır. Bunu denemek isteyenler varsa ortaya çıksınlar. Türk milleti 15 Temmuz’daki verdiği cevabı kat kat verecektir.

(Yeni Zelanda’daki terör katliamı) Bir manyağı görevlendirmiş olabilirler, bunu bulmak lazım. Müslüman toplulukları birbirine düşürmeye çalışıyorlar. Avrupa’dan hiç ses yok, liderlerin bir yürüyüşü de yok.

Hiçbir zaman idamın kalkmasından yana olmadık. Bir adım atılırsa biz destek veririz.

(Mansur Yavaş hakkındaki iddialar) Eski MHP’li olarak CHP’nin adayını tanımlamak yanlıştır. MHP’den oy çelmek için düşünülen bir kavramsa yanlıştır. Bir takım olaylar var. Yargı yolu sonuçlanıncaya kadar, Türkiye’nin gündemine oturdu. Kendilerinin yaptığı açıklamaların yetersizliği de dikkat alınırsa bu şahıs adaylıktan çekilmelidir. Bu şahsa da zarar verir. Siyasete de zarar verir. Kemal Kılıçdaroğlu bu şahsı getirdiği gibi siz buradan ayrılın da demelidir. Bir hukuki boyut var bir siyasi boyut var. Hukuki boyutu kısa sürede sonuçlandırmak mümkün değil gibi gözüküyor. Ama siyasi boyutu dikkate alınmalıdır.

Eğer seçilirse mahkeme de karar verdi, ne olacak? Mahkeme karar verirse mecburen ayrılacak. Yerine ne gelecek? Başkenti böyle bir sıkıntıya sokmak doğru mu? Bir adım atılmasının lazım. Getiren, Kemal Kılıçdaroğlu’nun partisindeki bu yanlışı düzeltmesi lazım.