Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, “Radikal ve Ayrılıkçı İslam’la Mücadele Planı" yapıyor. Bu planla önce Fransa’da, daha sonra da giderek diğer Avrupa ülkelerine yayılacak bir ‘Avrupa İslamı’ yaratılmak amaçlanıyor. Macron’un derdi, kısa vadede önümüzdeki ay Fransa’da yapılacak olan yerel seçimlerden önce bu planı hayata geçirmek ve seçmenin karşısına, bu konuda ‘iki çift laf söyleyecek’ somut bir adımla çıkabilmek. Uzun vadede ise ülkenin ‘Fransavari bir İslam’ anlayışına sahip olması…
Fransa topraklarında yabancı öğretmenlerle imamların görev yapmasına ve yabancı ülkelerden gelen finans akışına son vermeyi amaçlıyor. Dün hemen ilk adım geldi ve Diyanet İşleri Türk İslam birliği’nin (DİTİB) banka hesaplarını kapattı. Daha da önemlisi, elçilikler ve konsolosluklarda görevli olan ve Diyanet ile çalışan ‘Din Ataşelikleri’nin de banka hesaplarını kapattı.
Cumhurbaşkanı seçilmeden önce, göreve geldiğinde "Fransa İslamını" yeniden tanımlayacağını söylemişti Emmanuel Macron. Ülkeye has bir ‘İslam anlayışı’nın yeni nesile aktarılacağını, radikal İslamın önüne ancak bu şekilde geçilebileceğini düşünüyor. Fransa'da polisin dahi giremediği mahalleler var. Burada ‘terör hücreleri’ olduğu, Avrupa’nın çeşitli ülkelerine yapılan Radikal İslamcı’ saldırıların buralarda planlandığı düşünülüyor. Macron buralara, "Cumhuriyet'in yeniden kazanması gereken kentler" diyor. Hayata geçirmek istediği bu yeni reform planıyla Cumhuriyet yasa ve ilkelerinin tüm ülkede egemen olmasını sağlamayı hedefliyor.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron, "Müslüman toplumu değil, ayrılıkçı İslam" ile mücadele ettiklerini, bundan böyle, Fransız Müslümanları üzerindeki yabancı ülkelerin etkisini ise tümüyle kesmekte kararlı olduklarını söylüyor. Tabii amaçlarının başında, ‘Aşırı Sağ’, ‘İslam Karşıtı’ ve ‘Irkçı’ kesimin beslendiği bu ortamı da mümkün olduğunca ortadan kaldırmak. Yani ‘İslamofobizm’i’ en alt seviyeye indirmek. Olur mu? Epey zor. Ama bir yerlerden başlamak gerekiyor.
Uzun yıllar, din adına, toplum yasalarına karşı gelindiğini, buna ses çıkarılmadığını düşünüyor. Bunlar arasında kadınlarla el sıkışmamak, cumhuriyet okullarında eğitim almamak, hastanelerde erkek doktora muayene olmamak, evlilik öncesi bekaret kemeri istemek ya da din kurallarının Cumhuriyet yasalarından üstün olduğunu söylemek gibi uygulamalar var. Cumhuriyetçi ve laik bir ülkede bu gibi uygulamaların ve davranış biçimlerinin var olması, Fransa’da en çok karşı çıkılan unsurlar.
Macron, öğretmenlerin ve imamların yabancı ülkelerden gelmesini engelleyeceklerini ve din ve dil eğitimlerinin Fransa’da yetişmiş insanlar aracılığı ile verileceğini söylediğinde bir gazeteci şu soruyu sordu: “Bütün bu uygulamalarla Türkiye’yi kızdırmaz mısınız?”… Fas kralıyla benzer bir uzlaşı yapıldığını örnek gösteren Macron, ‘uzlaşma’ gerektiğini dile getirdi ve Fransa’da yaşayan ‘Çifte vatandaş’ Türklere de seslendi. “Burada, Türk değil, Fransa yasaları geçerli”...
Üç yıl önce Montaigne Enstitüsü, Fransa İslamı’nın teşkil edilmesi yönünde bir öneri sunmuştu. Macron bu öneriyi benimsedi ve şimdi de somut adım atıyor. Din eğitiminde tek tipliliğin benimsenmesi, eğitimde radikal unsurların temizlenmesi öngörülüyor.
Fransa adım atıyor ama mutlaka bu ülkeyi, Almanya, Belçika, Avusturya ve Hollanda takip edecektir. Yani artık Avrupa’da amaç, ‘Avrupa İslamı’ adı altında, din adamlarının süzgecinden geçmiş, laik ülkelerde uygulanabilen bir din anlayışı yerleştirmek.