DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, DEM Partili belediyelere atanan kayyumları protesto için düzenlenen basın açıklamasında konuştu. Koçyiğit, ‘’Ülkenin neresinde yaşanırsa yaşansın haksızlığa, hukuksuzluğa, demokrasinin askıya alınmasına karşı, bizler tek yürek olacağız. Kayyuma karşı, hukuksuzluklara karşı direneceğiz. Meşru, demokratik, anayasal protesto hakkımızı sonuna kadar kullanacağız’’ dedi.
DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, DEM Partili Mardin, Batman ve Halfeti belediyelerine atanan kayyumları protesto için Ankara Emek ve Demokrasi Güçleri tarafından Sakarya Caddesi’nde düzenlenen protesto ve halk buluşmasında konuştu.
Koçyiğit, ''Yine meydanlardayız. Çünkü şunu çok iyi biliyoruz. Bu ülke ilk kurulduğu günden bugüne kadar hiçbir zaman toplumu gözetmedi. Halkları gözetmedi. Demokrasiyi gözetmedi. Hukuku gözetmedi. Her zaman ama her zaman hakkın, hukukun, halkın karşısında bir yönetim aklıyla yönetildi'' dedi.
"KENDİ BEKALARI İÇİN DEMOKRASİYİ RAFA KALDIRMIŞ DURUMDALAR"
‘’Çok uzun süredir AKP'nin kendisi bizzat demokrasiye kasteden, temel hak ve özgürlükleri askıya alan bu ülkede demokrasi adına ne varsa yok etmeye çalışan iktidarın bizzat kendisidir’’ diyen Koçyiğit, şöyle konuştu:
"2015’ten bugüne kadar yani biz onları tek başına iktidar olma yeteneğinden düşürdüğümüzden beri, 7 Haziran 2015 zaferimizden beri bu ülkede Kürt halkına, demokrasi güçlerine, HDP'ye, DEM Parti’ye, kadınlara, gençlere, işçi sınıfına ellerinden gelen her türlü haksızlığı yaptılar. Her türlü zoru kullandılar. Her türlü hukuksuzluğu yaptılar. Tek bir amaçları var. Kendi iktidarları için dikensiz bir gül bahçesi inşa etmek istiyorlar. Kendi bekaları için toplumu, demokrasiyi, hukuku, rafa kaldırmış durumdalar.
"KAYYIM KÜRT HAKLARINA ZULÜM ETMENİN YENİ BİR ARACIDIR"
Bugün Türkiye halklarının, Türkiye demokrasisinin elindeki her imkanı yok etmeye yeminli bir iktidar gerçeğiyle karşı karşıyayız. Yerel yönetim seçimleri oldu 31 Mart'ta. AKP büyük bir hezimet yaşadı. Birinci parti olma yeteneğini kaybetti. Türkiye nüfusunun yüzde yetmiş, sekseninin yaşadığı kentlerin yönetimi muhalefetin eline geçti. Türkiye halkları, AKP'ye kırmızı kart gösterdi. Ama dönüp dediler ki o zaman ‘biz mesajı aldık’ Biz de dedik ki herhalde hukuka dönecek AKP. Herhalde demokrasiye dönecek AKP. Ama çok kısa bir süre sonra anlaşıldı ki hiçbir şey anlamamışlar. Baskıyı, zoru, kayyumu kendisi için bir yöntem belleyen, hukuksuzlukları her türlü hukuksuzluğu kendisi için bir yöntem belleyen bir iktidar aklıyla karşı karşıyayız. İşte seçimden çok kısa bir süre sonra 3 Haziran'da Hakkari Belediyemize haksız, hukuksuz atanan kayyumda, İstanbul'da Esenyurt Belediyesi'ne atanan kayyumda ve en son 4 Kasım sabahı, yani 2016 4 Kasım’ının olduğu gün siyasi soykırım operasyonunun tarihinde, yıl dönümünde AKP'yi yine 3 belediyemize kayyum atadı. Çok açık ve net söylüyoruz. Kayyum, hukuksuzluktur. Kayyum, halkın iradesini çalmaktır. Kayyum, demokrasiye darbedir. Kayyum, iradeye kastetmektir. Kayyum, seçme ve seçilme hakkını yok saymaktır. Kayyum, sistematik olarak Kürt halkına aslında zulüm etmenin yeni bir aracıdır.
"BUGÜN AKP TOPLUMSAL MUHALEFETİN YAN YANA DURUŞUNU BÖLMEK İSTİYOR"
Kayyum uygulaması, OHAL rejiminin devamıdır. Adı konmamış bir OHAL rejimidir. Hep söyledik o zamanlar. Bugün Diyarbakır'a, Mardin'e, bana kayyum atanması yarın İstanbul'a, İzmir'e, Adana'ya kayyum atanacağının da göstergesidir dedik. Ne yazık ki haklı çıktık. Esenyurt Belediyesi'ne de kayyum atadılar. Kent uzlaşısıyla kazanılmış o kentte yaşayan, Esenyurt'ta yaşayan en geniş kesimlerle kazanılmış, belediyeyi de gasp ettiler. O nedenle bir kez daha söyleyelim. Ülkenin bir bölgesinde, Kürdistan'da yaşanan haksızlıklar, Kürdistan'da yaşanan zulüm, Kürt halkına dayatılan işkenceler, yok saymalar, irade gaspları asla orayla sınırlı kalmıyor ve kalmayacak. Bunun iyi anlaşılması gerekiyor. Bunun iyi görünmesi gerekiyor. Zulüm bir yerde varsa, ülkenin dört bir yanında o zulme, o hukuksuzluğa, o demokrasi gasbına birlikte karşı çıkarsak yeni zulümlerin, yeni hukuksuz önüne bent çekebiliriz. Bugün AKP toplumsal muhalefetin yan yana duruşunu bölmek istiyor. Bugün AKP herkesi bölerek, herkesi parçalayarak zayıflatmak istiyor. Bugün AKP gelecek seçim için yol yürüyüşünü sağlamlaştırmak adına toplumun yükselen umudunu baltalamaya çalışıyor. Bugün AKP işçi sınıfının mücadelesini, kadınların özgürlük ve eşitlik mücadelesini, gençlerin mücadelesini, Kürt halkının mücadelesini, emek, demokrasi güçlerinin mücadelesini kayyum rejimiyle boğmak istiyor. İşte buna izin vermemeliyiz. Her zamankinden fazla, her zamankinden daha öncelikli olarak yan yana durmaya ihtiyacımız var. Bugün toplumsal barışımızı inşa edeceksek de kayyum rejimini bu topraklardan def edeceksek de bugün işçi sınıflanan haklarını alacaksak da kadın özgürlük mücadelesini ilerleteceksek de bunun yolu yan yana durmaktan. Omuz omuza mücadele etmekten faşizme karşı dik durup yol yürümekten geçiyor.
"KAYYIM AKLINDAN VAZGEÇİN"
Günlerdir alanlarda olan Batman, Mardin, Halfeti, Esenyurt'ta ülkenin dört bir yanında kayyuma karşı söz söyleyen, kayyuma karşı ses çıkaran kayyuma karşı anayasal, demokratik, protesto hakkını kullanan bütün halklarımızı buradan, Ankara'dan selamlıyoruz. İşte yolumuzu açacak tam da bu mücadele hattıdır. Biz mücadele edersek, biz direnirsek bu ülkede toplumsal barış da inşa edilir. Kürt sorunu demokratik barıçıl çözülür. Bu faşizmi de tarihin çöp sepetine göndeririz. Bu köhnemiş zihniyetine elbette yeneriz. Onun için bugünden yarına yolu yok, mücadele birliğimizi güçlendireceğiz. Toplumsal ittifakımızı geliştireceğiz. Nerede olursa olsun. Ülkenin neresinde yaşanırsa yaşansın haksızlığa, hukuksuzluğa, demokrasinin askıya alınmasına karşı, bizler tek yürek olacağız. Bize bu kazandıracak demokrasiyi savunacağız. Kayyuma karşı, hukuksuzluklara karşı direneceğiz. Meşru, demokratik, anayasal protesto hakkımızı sonuna kadar kullanacağız. Bu süreci bir taraftan ‘barış’ deyip, bir taraftan kayyum atayanlara şunu söyleyeceğiz. Kayyumla gidilecek bir barış yolu yoktur. Kayyumla ilerlenecek bir çözüm yolu yoktur. Çözüm isteyenlere, barış isteyenlere bu konuda söz söyleyenlere çağrımız nettir. Buradan, bu yoldan dönün. Kayyum aklımdan vazgeçin hukuksuzluklarda ısrar etmeyin.’’
"BASKI VE SİNDİRME POLİTİKALARI İLE BİR ŞEHRİ VE BİR HALKI YÖNETMEK MÜMKÜN DEĞİLDİR"
Ankara Emek ve Demokrasi Güçleri'nin ortak açıklamasında ise şu ifadelere yer verildi:
''AKP-MHP iktidarının yıllardır sürdürdüğü faşist politikaların sonucu olarak geldiğimiz noktada, seçimler artık tanınmaz hale gelmiştir. Başta Kürt halkı olmak üzere bütün halkların seçme ve seçilme hakkını yok sayarak getirilen bu kayyım düzeni halkların iradesine vurulmuş siyasi bir darbedir. Bütün olanak ve imkanlarını kendi iktidarını korumak için kullanan AKP-MHP ittifakı buna rağmen seçimlerde kaybetmiş, bunun sonucunda siyasi darbe ile, zor kullanarak iktidarlarını devam ettirmeye çalışmaktadır. Ancak bilinmelidir ki zor ile, baskı ve sindirme politikaları ile bir ilçeyi, bir şehri ve bir halkı yönetmek mümkün değildir. Bunun mümkün olmadığı, kayyım atanan yerlerdeki direnişlerde görülmektedir. Esenyurt’ta, Batman’da, Mardin’de ve Halfeti’de halk sokağa çıkmış, verdiği oylara, kendi iradesine sahip çıkmak için demokratik protesto haklarını kullanmıştır. Buna bile tahammül edemeyen iktidar, polis şiddetine başvurmuş, yüzlerce insan gözaltına almış, tutuklanmıştır. Buradan söylüyoruz ki, kendi oyunu, iradesini korumak için gösterilen demokratik tepkilerin hiçbiri tutuklama gerekçesi olamaz, bu kapsamda alınan herkes derhal serbest bırakılmalıdır. Görevlerinden alınıp tutuklanan Mehmet Sıddık Akış ve Ahmet Özer derhal serbest bırakılmalı, görevlerinden uzaklaştırılan Viyan Tekçe, Gülistan Sönük, Devrim Demir, Saniye Demir, Ahmet Türk ve Mehmet Karayılan derhal görevlerine iade edilmelidir. Eğer iktidar iflas etmiş bu yöntemlerle başarılı olacağını düşünüyorsa çok büyük yanılacaktır. Halklarımız bu hukuksuzluk karşısında demokratik zeminde hak, hukuk ve adalet arayışına devam edecek, kendi iradesine sahip çıkacaktır.”