Ankara Gar Katliamı davasında itiraf: İlhami Menzil tarikatına gidiyordu

Yayın tarihi: 13 Şubat 2020 Perşembe 11:43 am - Güncelleme: 13 Şubat 2020 Perşembe 5:49 pm

10 Ekim Ankara Katliamı’yla ilgili firari sanıklar açısından açılan davanın dördüncü duruşması Ankara 4.Ağır Ceza Mahkemesi’nde başladı. Avrupa Parlamentosu Milletvekili Özlem Alev Demirel, 10 Ekim Katliamının firari sanıklarının yargılandığı davaya alınmadı.

10 Ekim Ankara Katliamı’nın firari sanıklar yönünden tefrik edilen davası devam ediyor. Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada IŞİD’li 16 firari sanığın yanı sıra örgüt yöneticiliğinden hapis cezası alan Erman Ekici de insanlığa karşı suç işlemekten yargılanıyor. Bugün görülen duruşma için yine Türkiye’nin birçok yerinden katliamda yakınlarını yitirenlerin aileleri ve yaralılar Ankara’ya geldi. Ankara Adliyesi önünde yapılan basın açıklamasında bu kez basın emekçileri için bir polis barikatı alanı kurulduğu görüldü. Polisin basın açıklaması yapan aileler ve avukatlar ile gazeteciler arasına koyduğu barikatı kaldırmama ısrarı tepki çekti. Tepki sonrası gazetecilerin ailelerin yanına gitmesine dönük engel kaldırıldı.

Avrupa Parlamentosu Milletvekili Özlem Alev Demirel de polisin engellemesine takıldı. Davaya girmesine izin verilmeyen Demirel’e Türkiye vatandaşı olmadığı ve Adalet Bakanlığının kendilerine bilgi vermediği gerekçe olarak gösterildi. İtirazlarına karşın çeşitli gerekçeler ileri sürülerek Demirel’in içeri girmesi engellendi.

İLHAMI BALI’NIN EŞİ DİNLENDİ

Duruşmada katliamın planlayıcısı olan İlhami Balı’nın eşi Hülya Balı SEGBİS ile dinlendi. İlhami Balı’nın aniden 2014 yılında IŞİD’e katıldığını söyleyen Hülya Balı, “Suriye’ye gitti ve benim de gelmemi istedi” dedi. “Eşinle Suriye’ye gitmedin mi” diye soran mahkeme heyetine Hülya Balı, “Aradı beni tehdit etti. Çocuklarını alırım dedi. Çocuklarımdan ayrı kalmamak için ben de gittim. Suriye’ye kaçak yolla gittim. Ben dönmek istiyordum ama beni bırakmıyordu. Zorla tutuyordu” yanıtını verdi.

‘KAÇAKÇILARA 2 BİN DOLAR VERDİM’

Mahkeme heyetinin, “DEAŞ’ın oradaki evlerinde eğitim aldınız mı?” sorusuna, “Kadınlara böyle bir eğitim verilmiyordu orada” yanıtı veren Hülya Balı 10 Ekim katliamına ilişkin ise “Duymadım herhangi bir bilgim yok. Türkiye’ye geldikten sonra öğrendim. Hiçbir şekilde de duymadım” dedi.

Suriye’de bombalamalar yüzünden dayanamadığını söyleyen Hülya Balı 2018 yılında Türkiye’ye geldiğini söyledi ve “İlhami 10 gündür yoktu” ifadelerini kullandı. Türkiye’ye geliş sürecini anlatan Balı, “Kaçakçıya para verdim. Türkiye’den giderken yanımda para vardı. 2 bin dolar verdim. Ben eşimden kaçarak Türkiye’ye geldim” dedi.

Eşinin örgüt içerisindeki konumunun ne olduğunu bilmediğini söyleyen Hülya Balı, “Eşimin kod adı Ebubekir’di” dedi ve şunları söyledi:

“Eşim örgütle ilgili bir şey anlatmazdı. Ben sürekli gelmek isterdim. Suriye’de telefon kullanmıyorduk, çekmiyordu. Türkiye’ye gelince eşimden hiç haber almadım. Deniz Büyükçelebi’nin (firari sanık) öldüğünü orada duymuştum. Türkiye’ye gelince Suriye’den kimseyle temas kurmadım.”

İLHAMİ BALI MENZİL TARİKATINA GİTMİŞ

Mağdur avukatlarından Tonguç Cankurt, tanık Hülya Balı’ya sorular yöneltti. Cankurt’a yanıt veren Balı, “Eşim Hayır ve Ensar Derneği’nde çalıştığını söylüyordu. Suriye’de beni aradı ben de gittim” dedi.

“Reyhanlı’da ev sohbetlerinde kimlerle sohbet ettiniz” sorusuna Balı, “Şu an aklıma hiçbir isim gelmiyor ama teşhis etmiştim. Bir kitap vardı onu okurduk çay falan içerdik. Erkekler siz oturun toplanın derdi. Ayda bir falan tesadüfen toplanmalar olurdu” yanıtını verdi. Eşi İlhami Balı’nın Adıyaman’a Menzil tarikatına gittiğini söyleyen Hülya Balı avukatların saydığı birçok ismi tanımadığını söyledi.

‘ASKERLERİ YAKAN HASAN AYDIN’

Suriye’de yakılarak öldürülen Türk askerlerini yakan kişiyi bildiğini, kod adının Abu Ramazan gerçek adının ise Hasan Aydın olduğunu ifade eden Hülya Balı, “Ben de videoyu orada izledim. Suriye’de kaldığımız eve geldiğinde gördüm” dedi. Mağdur avukatlarından Murat Cemal Gündüz’ün, “Eşiniz hiç gözaltına alındı mı” sorusuna Balı, “2012 yılında 6 ay yattı. O zaman El Kaide idi. Adana’da yattı” dedi. “11 Mayıs 2013 Reyhanlı patlamasında eşin ne yapıyordu” sorusuna Hülya Balı, “Biz Reyhanlı’da oturuyorduk. İlhami evde hasta yatıyordu. Evimiz basılmadı polis ifademizi almadı” dedi.

KAYIN BABASI İFADEYE MÜDAHALE ETTİ

Hülya Balı’nın ifade verdiği sırada SEGBİS’de bir erkeğin “Cevap verme” dediği duyuldu. Duruşma salonunda kimsenin olmaması gerektiğini belirten mahkeme heyeti “Orada kim var” diye sordu. Reyhanlı’daki görevli ise “Kayınbabası var” dedi. Salondaki kayıp yakınlarının “Bu sanığı duruşma salonuna getirin. Burada cevaplasın soruları” tepkilerinin üzerine mahkeme heyeti Hülya Balı’nın kayınbabası Fevzi Balı’nın SEGBİS salonundan çıkarılmasını istedi.

‘İLHAMİ MENZİL TARİKATINA GİDİYORDU’

10 Ekim davasının avukatlarından Tonguç Cankurt’un sorularını yanıtlayan Balı, “Eşim Antep’te Hayır ve Ensar Derneği’nde çalıştığını söylüyordu” dedi.

Antep’e taşınmadan önce Reyhanlı’da yaşadıklarını belirten Balı, “Reyhanlı’da ev sohbetlerinde kimlerle sohbet ettiniz?” sorusuna “Şu an aklıma hiç isim gelmiyor ama teşhis etmiştim. Bir kitap vardı onu okurduk çay falan içerdik. Erkekler siz oturun toplanın derdi. Ayda bir falan tesadüfen toplanmalar olurdu” yanıtını verdi.

Eşi İlhami Balı’nın Adıyaman’a Menzil tarikatına gittiğini söyleyen Hülya Balı, 10 Ekim katliamından yargılanan birçok isim söylendiğinde tanımadığını ifade etti.

Balı’nın ardından söz alan avukat Tonguç ise,Hülya Balı’nın karakolda verdiği ifade ile duruşmada verdiği ifadenin çelişkili olduğunu söyledi. Tonguç, Balı’nın kaçarak geldiğini ve görümcesinin Bursa’da aradığı komser vasıtası ile teslim olduğunu belirtmesine karşın sınırda yakalandığına vurgu yaptı.

Balı, karakoldan sonra otele götürüldüklerini söyleyerek, Suriye’de Rakka da dahil olmak üzere bir çok şehire gittiğini belirtti. Avukat Tonguç, Hülya Balı’nın IŞİD toprak kaybedene kadar Ilhami Balı’nın peşinde olduğunu belirtti. Hülya Balı, eşinin El kaide’den tutuklanmasına karşın Reyhanlı katliamı sonrasında hiçbir şekilde polis sorgusuna alınmadığını belirtti.

Duruşmaya 13.30’a kadar ara verildi. Aradan sonra aralarında Şengül Büyükçelebi’nin de bulunduğu tanıklar dinlenecek.

‘MÜSLÜMAN GENÇLER DERNEĞİ’NDE DERS ALIRDIK’

Duruşmaya verilen aranın ardından devam edildi. Nizip Ağır Ceza Mahkemesi’nden SEGBIS ile bağlanıldı. “Kırmızı bülten” ile aranan Deniz Büyükçelebi’nin eşi Şengül Büyükçelebi dinlendi.

Mahkeme heyetinin sorularını yanıtlayan Büyükçelebi şunları söyledi:

“2002’de Deniz Büyükçekmece ile evlendim. Antep’teki C derneği’ne gittim ama bana bir şey anlatılmadı. Kuran dersi anlatıldı. Bana bir şey anlatmazdı. IŞİD’e katıldığını Suriye ‘ye gittiğimizde öğrendim. Antep’te Nusret Yılmaz ile kaçakçılık yapıyordu. Evlerimize gelenler yabancı oldukları için dillerini anlamıyordum, bizim evimizde bir kaç saat kalıyorlardı. Sonrada Suriye’ye gidiyorlardı. Suriye’ye Kilis tarafından geçtik. O zaman geçmek çok kolaydı. Kaçakçılar götürdü bizi 2014 yılı olması lazım. Müslüman Gençler Derneği’ne Esra ders veriyordu. İlhamı Balı ve eşi Hülya Balı da kaçakçılık yapıyordu. Bizim evde sohbet toplantısı olmadı. Dini derslere katılıyordum. 2014’te Suriye’ye giderken IŞİD örgüt olarak bu kadar şey değildi.

Erman Ekici’yi tanıyorum. Derneğe derse giderdi. Suriye’ye kadın erkek birbirini görmezdi ama Erman Ekici geldi diye söylendi. Ilhami Balı’nın eşi ile kaldık Suriye’de. Belirli evler vardı orada kalıyorduk. Sınırda da kaçakçılık işine devam ettiler. Hep sınır bölgesinde kaldık. Gidip sınırdan alıp getiriyorlardı.

‘ETKİN PİŞMANLIKTAN YARARLANDIM’

Deniz Büyükçelebi öldükten sonra geldim. 6 yıl oldu. Enkaz altında kalmış. Kendisi ile beraber 7-8 kişi öldü. Yunus Emre Alagöz’ü tanımıyorum. Türkiye’ye gelirken kaçakçılara para verdim. Ben gelmeden babam emniyete haber vermişti. Geldiğimde de ifade verdim. Suriye’de eşim sınırda kaçakçılık yaptığından ve sürekli gelen giden olduğundan bir yere gitmezdi. Suriye’de Türkmen bir ailenin evinde kalmıştım, hala onlarla görüşüyorum. IŞID’le bağlantıları yok. Eşim Antep’te yaşarken fırıncıydı. Kaçakçılık işi için 100 Dolar aylık alıyordu. 100 Dolar bana, 100 Dolar kendisine veriliyormuş. Kaçakçılara gelmek için 500 Dolar verdim. Sınırda iki köy değiştirerek geldim. Hakkımdaki dava bitti ve etkin pişmanlıktan yararlandım.”

‘ŞEHİR DEĞİŞTİRİR GİBİ SINIRI GEÇTİK’

Büyükçelebi, mağdur avukatlarından Murat Kemal Gündüz”ün sorularını yanıtladı.

Eşinin IŞİD’e katılacak insanları kaçak yollardan Suriye’ye götürmeye 2013,2014 gibi başladığını belirten Büyükçelebi, “Eşim hakkında yakalama kararı olduğunu söyledikten sonra çok kalmadan gittik. Evimize hiç polis gelmedi. Biz Suriye’ye geçtikten sonra polis evi basmış. Sınırdan başka bir şehre gider gibi kolay geçtik. Zeytin ağaçlarının içinden geçtik. Karakol falan yoktu.

Nusret Yılmaz yardımcı oldu. O zaman birlikte kaçakçılık yapıyorlardı. Antep’e dönerek özel bir hastanede ameliyat oldum sonra Suriye’ye geçtim. Orada hayat normaldi. Eşim Suriye’de kalaşnikof ile geziyordu. Orada bana bir sıkıntı yameliyat oktu. Oturduğumuz köye yakın savaş vardı. Erman Ekici Suriye’deki evimize birkaç kez geldi ve gitti. Eşim Çobanbey Köyü’ nde bulunduğu binayı uçak vurduğu için ölmüş. Öldüğünü arkadaşları söyledi” diye konuştu.

‘EŞİM ENKAZ ALTINDA MESAJ ATTI’

Büyükçelebi, eşinin kendisine enkaz altından mesaj attığını belirterek, bu mesajlaşmanın olduğu telefonu Nizip Emniyeti’ne teslim ettiğini söyledi. Örgut evi olarak tanımlanan Makar’a gitmeme sebebini orada başkası ile evlendirilecek olma sebebi olarak bildiren Büyükçelebi, “Eşim öldükten sonra Türkmen bir ailenin yanına kaçtım. Arap bir kaçakçı ile anlaşarak da Türkiye’ye döndüm. Deniz maaşını İlhami Balı’dan alıyordu” dedi.

‘SURİYE’DE TERK EDİLEN EVLERE YERLEŞTİK’

Üçüncü tanık olarak da firari sanık Ersel Ocak’ın eşi Ayşenur İnci, Adıyaman’dan SEGBİS aracılığıyla dinlendi. İnci’nin adı, ‘arananlar listesinde’, “1 milyon 500 bin lira ödülle bulunuyordu. İnci, 15 Aralık 2018’de Habur Sınır Kapısı’nda teslim olduktan sonra götürüldüğü Adıyaman’da mahkemece serbest bırakılmıştı.

İnci, mahkeme başkanının soruları üzerine şunları anlattı:

“Ersel Ocak dini nikahlı eşim. Eşimi Erman denilen adam alıp götürüyordu ve silahli eğitim aldıkları yere götürüyordu. Biz bayanlar bir aradaydık. Beylerimizin hizmetini yapıyorduk. Ahmet Güneş’in eşi Esra da bize geliyordu. Suriye’de savaş olmuş insanlar evlerini terk etmiş, bizi boş evlere yetiştiriyorlardı. Tel Abyad’ta 6 ay kaldık sonra Tabka’ya geçtik. 2,5 ay silahlı eğitim aldı ve eşimin uzun namlulu silâhı vardı. Eşim Araplarla beni yolladı. Kendisinin farklı bir yoldan geleceğini söyledi. Ben esir düştüm. O kampta DEAŞ bölgesinden tanıdığım isimler vardı. Kaçakçı aradım o süreçte, babamla konuştum. Adam beni çıkardı ve Irak’a geçtim. Babam Adıyaman Emniyeti’ne haber vermiş. Fırat Bey bana çok yardımcı oldu.10 Ekim’i haberlerden duydum. Patlamayı hiç konuşmadık eşimle. Erman Ekici’nin oğlu Talha idi, kendisine Ebu Talha deniliyordu.”

ADIYAMAN LİDERİNİ TANIYOR

Katılan vekillerinin sorularını da yanıtlayan İnci, Adıyaman yapılanmasının lideri olan Mustafa Dokumacı’yı tanıdığını, Turkiye’de dini nikâhını kıyan kişi olduğunu belirtti. İnci, Dokumacı’yı Tel Abyad’a geçince orda da gördüğünü söyledi. Adıyaman ekibinin canlı bomba olduğu bilgisi sorulduğunda, inci, “Bende duyduğumda şok oldum. Neden sadece biz dedim? Mavi listede adınızın olduğunu öğrendim” dedi.

Eşinin İslam Çay Evi’ne gitmeden önce serseri olduğunu sonrasında çok değiştiğini belirten Inci, “Eskiden serseriydi, el ele gezerdik. Bizim böyle olmamız caiz değil demeye başladı. Daha uzun giyin diyordu” diye konuştu.

ERMAN EKİCİ’Yİ TEŞHİS ETTİ

Davanın savcısı İnci’ye “Erman Ekici olarak belirttiğiniz kişi duruşma salonunda bulunan kişi mi?” diye sorduğunda, “Erman Ekici evet, kesin eminim. Gözleri de renkli” yanıtı verdi.

Sanık Erman Ekici’nin “gözlerimin rengini dahi belirttiniz. Bedensel özürüm nedir dediğinde” İnci, bilmediğini belirtti. İnci, Erman Ekici’nin eşinin silahlı eğitimine götürmek icin geldiğindeki arabayı dahi belirtti.

‘ALLAH-U EKBER SESLERİYLE KARŞILANDIK’

Firari sanık Mehmet Taşar”ın eşi olan ve canlı bomba listesine adını yazdıran Demet Taşar da SEGBIS ile bağlandı.

İçişleri Bakanlığı tarafından Terörden Arananlar Listesi’nde mavi kategoride 1,5 milyon TL ödül ve kırmızı bülten ile ‘IŞİD üyesi olmak’ suçundan aranan Demet Taşar, 22 Ocak 2018’de Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesinde güvenlik güçlerine teslim olduktan sonra getirildiği Adıyaman’da adli kontrol şartı ile serbest bırakılmıştı.

Taşar, mahkeme başkanının sorularına şu şekilde yanıt verdi:

“Eşime ‘Suriye’ye gel rahatca dinini yaşarsın’ denilmiş. 2 aylık evliydim. Kendisi ile Suriye’ye gitme kararı aldım. Eşimin derneklere gittiğini bilmiyorum, İslam Çay Ocağı’na gittiğini sonradan öğrendim. Orayı beğenmezsek geri dönmek üzere gittik. Antep’te bir eve götürüldük önce. Merve Dündar vardı. Yaklaşık 4-5 gün orada kaldık. Suriye’ye büyük bir araba ile geçtik. Bayanlar önden erkekler arkadan tren rayından geçtik. Sonra ellerinde silahlarla bazı erkekler eşlerimizi karşıladı. Yaklaşık 80 kişi ‘Allahu Ekber’ diyerek bizi karşıladı. Bir gece okul gibi bir yerde kaldık. Sonra Tel Abyad’da bir eve geçtik. Esim bana Arap kimliği çıkarttı ve kaçakçılar aracılığı ile geldim. Sınırda beklerken babama haber verdim.”