Ankara Barosu, 23 maddeden oluşan Noterlik Yasa Teklifi’nde “Etki ajanlığı” düzenlemesi olarak nitelendirilen ve Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) "Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk" bölümüne, "Devletin güvenliği veya siyasal yararları aleyhine suç işleme" başlığıyla yeni suç tanımı ekleyen 16’ıncı maddesiyle ilgili yazılı açıklama yaptı.

Teklifin geri çekilmesi çağrısında bulunulan açıklamada, teklifin 16’ncı maddesi ile kanun düzeyinde yeni bir norm ihdas edildiği belirtilirken, "Bu ceza normunun yasalaşması hâlinde Türkiye Cumhuriyeti’nin, Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan ‘demokratik bir hukuk devleti’ olma niteliği bir kez daha ağır bir tahribata uğrayacaktır" denildi. Teklif ile TCK’nın 339’uncu maddesinden sonra gelmek üzere 'Devletin güvenliği ve siyasal yararları aleyhine suç işleme' başlıklı 339/A maddesinin eklendiği kaydedilerek, "Teklifin gerekçesinde Devlet’in iç ve dış siyasal yararının ‘Bu kapsamda iktisadi, askeri, haberleştirme, ulaştırma, siber alan, kritik altyapılar ve enerji gibi yararlar da devletin iç ve dış siyasal yararları kapsamı içine girer' şeklinde örneklendirildiği görülmektedir" ifadeleri kullanıldı.

"BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ TEHDİT EDİYOR"

Hukuk tekniği açısından madde düzenlemesinin değerlendirmesinde, söz konusu düzenlemenin başta temel ilke olan suç ve cezada kanunilik ilkesine aykırı olduğu ifade edildi.

ABB'nin ardından İBB'ye de inceleme ABB'nin ardından İBB'ye de inceleme

Düzenlemenin hukuki güvenlik amacına hizmet ilkesini açıkça tehdit ettiği vurgulanan açıklamada, “Düzenlemenin basın özgürlüğü, haber verme ve alma hakkı ve ifade özgürlüğü gibi toplum için vazgeçilmez olan ve demokrasinin de temelini oluşturan anayasal hakları tehdit ettiği açıktır. Bireyler ve basın mensupları, bu belirsiz kanun hükmü karşısında, suçlamaktan korkarak kamunun bilmesi gerekenleri araştırmaktan ve yazmaktan kaçınacaklardır. Bu, AİHM kararlarında pek çok kez ifade edilen caydırıcı etkinin ta kendisidir” değerlendirmesi yapıldı.

Açıklamada, teklifteki “stratejik çıkarları ... doğrultusunda” ibaresinin soyut ve özgürlüğü kısıtlamaya yönelik yorumlanmaya elverişli olduğu kaydedilerek, “Demokrasinin insan hakları ve ifade özgürlüğü gibi kavram ve tecrübelerini yerle bir edecek kadar ağır sonuçları olacak uygulamalar ile karşılaşılacağı tahmin edilmektedir” ifadeleri kullanıldı.

Ceza sorumluluğunun şahsiliği ve kusur sorumluluğu ilkeleri uyarınca, amacına yönelik bir eylem olmadan suç olmayacağı ifade edilerek, bir kişinin faaliyeti soyut olarak birinin çıkarına uygun diye ona ceza vermenin bir hukuk devletinde kabul edilemez olduğu vurgulandı.

"DEMOKRASİ SALDIRISIYLA KARŞI KARŞIYAYIZ"

Hukuk tekniği açısından yapılan değerlendirmede şu noktalara işaret edildi:

“Casusluk Türk Ceza Kanununda zaten suç olarak kabul edilen bir faaliyet iken; suç işlemeye yönelik talimat vermek, azmettiren bakımından da zaten suç olarak kabul edilmişken yeni bir suç tipi yaratılmasının amacı ve hangi düzenlemelerin yeterli olmaması nedeniyle yeni bir düzenlemeye ihtiyaç duyulduğunun kamuoyu ile paylaşılması gerekmektedir.

Tüm bunların ötesinde asıl önemli olan ‘stratejik çıkarlar’ ifadesinin arkasına saklanmaya çalışılan bir demokrasi saldırısıyla ve Anayasa’nın başlangıç hükümlerinin yasal bir düzenleme ile alınması sonucunu doğuracak bir girişimle karşı karşıya olmamızdır.”

“Vatandaşların teşebbüs ve sorumluluk hisleri ne kadar gelişirse, devlet için o kadar iyidir” denilen açıklamada, yöneticilerin vatandaşlarına bu hissi vermesi, Türkiye’nin güvenliğini sağlaması ve bunu yaparken de özgürlüklerden geri adım atılmaması gerektiğinin altı çizildi.

“Demokratik bir hukuk devletinde geçerli olan temel anayasal güvencelere aykırı düşen ve ceza hukukunun ilkeleriyle çelişen bu düzenlemenin Teklif’ten bir an önce çıkartılması gerekmektedir” denien açıklamada, ''Kişilerin ifade, haber alma ve bilgi edinme haklarını ellerinden alan ama aslında demokrasiden vazgeçmek anlamına gelen” bu düzenlemeden dönülmesi talep edildi.

Kaynak: ANKA