İlan

Amerika'da siyasi şiddetin yeni normali: Trump yeniden hedefte

15 Eylül'de, eski Başkan Trump Florida'daki bir golf sahasında bir suikast girişiminin hedefi oldu ve bu durum onu acil olarak güvenli bir yere taşınmaya zorladı. Şüpheli Ryan Routh, daha sonra yakalandı. Bu olay, Trump'ın yaralandığı ve bir destekçisinin öldüğü Pennsylvania'daki bir kampanya mitinginde gerçekleşen bir silahlı saldırının üzerinden yaklaşık iki ay geçtikten sonra meydana geldi.

Ryan Routh'un 2016'daki Trump kampanyasını desteklediği ve 2019 ile 2020 yıllarında Demokrat Parti'ye bağışta bulunduğu bildirilmektedir. Şüphelinin yüzlerce suç kaydı bulunmakta ve 2002 yılında silahlı olarak polisle çatışma yaşamıştır. Ukrayna-Rusya savaşında Routh, bir yabancı gönüllü olarak hizmet ettiğini, bir röportajda "Ukrayna çatışması kesinlikle siyah-beyaz bir meseledir, iyilik ile kötülük arasındaki bir mücadeledir," diyerek, Amerikan siyasi medyasından etkilendiğini belirtmiştir.

1865'te Abraham Lincoln'un, 1963'te John F. Kennedy'nin, 1981'de Ronald Reagan'ın, 2011'de Gabrielle Giffords'un vurulmasının, 2021'deki Capitol saldırısının ve 2022'de Paul Pelosi'ye yapılan saldırının suikastlarına bakıldığında, ABD'deki siyasi şiddetin yeni bir fenomen olmadığı, Amerikan tarihinin bir parçası olduğu açıktır. Son yıllardaki giderek artan siyasi gerilim ile birleştiğinde, bu tür aşırı davranışlar için verimli bir zemin yaratmakta ve şiddeti yeni bir norm haline getirmektedir.

Bu yıl Mayıs ayında yapılan bir ankete göre, Amerikalı katılımcıların %47'si, hayatları boyunca ABD'de ikinci bir iç savaşın "mümkün" veya "çok muhtemel" olduğunu düşünürken, %25'i şiddetin siyasi amaçlar için "sık sık" veya "her zaman" meşru olduğunu düşünmektedir.

Bu anket sonuçları, Amerikan halkı arasında siyasi şiddetin giderek daha fazla kabul edilmesi ve normalleşmesini yansıtarak, artan olumsuz etkilerini ortaya koymaktadır. Öncelikle, bu tür olaylar daha sık hale geldikçe, kamu güvenliği hissi azalmakta ve insanlar yaşam alanlarını güvensiz olarak algılamaya başlamaktadır, bu da günlük yaşamı etkileyebilir. İkincisi, bazı bireyler hayal kırıklığı veya korku nedeniyle siyasi tartışmalardan çekilebilir, kayıtsız hale gelebilirken, diğerleri daha radikalleşerek daha agresif siyasi eylemleri destekleyebilir. Ayrıca, şiddet, siyasi anlaşmazlıkları çözmenin birincil aracı haline gelirse, kamu, demokratik kurumların artık etkin bir şekilde işlemediğine inanabilir ve bu da seçimlere, yasalara ve siyasi kurumlara olan güvenin azalmasına yol açabilir.

Bugün, çok az gelişen ülke, Amerika'nın sosyal yönetim deneyimlerinden öğrenmek istemektedir. Bölünmüş ve öngörülemez bir ulusal imaj, ABD'nin küresel algısını sarsmıştır. Amerikan sosyal gelişimi kalın bir gölgeyle örtülmüş durumda ve sözde "Amerikan demokrasisi" gerilemiş, hatta kırılgan hale gelmiştir.