Alp Yanardağ uzayın merak edilenlerini astronotlara sordu!

Yayın tarihi: 22 Kasım 2023 Çarşamba 3:04 pm - Güncelleme: 22 Kasım 2023 Çarşamba 3:08 pm

Bilimin ve teknolojinin bilinmeyenlerine Alp Yanardağ ışık tutmaya devam ediyor. Alp Yanardağ, Bursa’da düzenlenen ’34. Gezegensel Kongre’ye katıldı. Yanardağ kongreye katılan astronotlara uzayın merak edilenlerini sordu

TELE1 ekranlarında yayınlanan ve Alp Yanardağ’ın hazırlayıp sunduğu Bilim Teknoloji Evreni, Bursa’da düzenlenen ’34. Gezegensel Kongre’de astronotlar Bill McArthur, Tony Antonelli, Oleg Artemiev, Michael Baker, Andrei Kuipers ve Victor J. Glover’e uzayın bilinmeyenlerini, uzayla ilgili merak edilenleri sordu.

Prof. Dr. Fuat İnce: Uzay aracımız çarparak parçalanacak

Alp Yanardağ’ın soruları ve astronotların cevapları şöyle:

Alp: Eğitimlerinizdeki en zorlu deneyim hangisi oldu? Ayrıca uzaydaki en heyecanlı anlarınızda neler yaşadınız?

Bill McArthur: İlginç bir şekilde belki de…Eğitimimdeki en zorlu deneyim son görevimde Soyuz roketiyle uluslararası uzay istasyonuna yapacağım yolculuktu. Bunun için 6 ay çalıştık ve benim mürettabat arkadaşım bir kozmonottu. Bu yüzden Rusça öğrenmem gerekiyordu. Açıkçası benim için Rusça öğrenmek, uzay mekiğini uçurmaktan çok daha zor oldu.

Alp: Rusça zor bir dil tabiki…

Bill McArthur: Öyle ama bana yeni bir dil daha öğrenmemin kazancı çok büyük oldu. Böylelikle başka kültürleri ve gelenekleri de öğrenebildim. Bunula beraber görevimde Japon bir astronot ile de uzaya gitmem gerekiyordu. Bundan dolayı Japonyaya gidip oradaki muhteşem kültürü ve gelenekleri öğrenmek de bana çok şey kattı. Ayrıca Kanadalı astronot ile de uçtum. Yani bu kültürel farklılık çok iyiydi, zordu ama harika bir deneyimdi.

Bill McArthur: Peki… Şimdi diğer sorunuza gelecek olursak… Uzayda olduğum sürede en heyecan verici olan ilk olarak, roketin o kalkış anında uzaya çıkmakta olması ve benim sonunda başardık diye sevinmem. Ancak bir o kadar da inanılmaz ki olan bir şey daha var ki, sonunda uzaya varıyorsunuz ve havada bir anda süzülmeye başlıyorsunuz. Bu çok heyecan verici. Ve bir anda durup uzay mekiği penceresinden dışarı bakıyorsunuz ve Dünya’yı görüyorsunuz… Ve bu size aslında bireyler olarak aslında ne kadar önemsiz olduğumuzu… evimizin gezegeni olarak da dünyanın da, ne kadar değerli olduğunu gösteriyor.

Alp: Tam o anda, o durumda düşünceleriniz ne oldu?

Bill McArthur: Bizim çok küçük olduğumuzu ve gezegenimizin nasıl devasa olduğunu düşündüm. Yani aşağıda milyarlarca insan var ve sen o gezegende olmayan birkaç insandan birisin o anlarda…

Alp: Son olarak şunu sormak istiyorum. İnsanlığın uzay bilimi, çalışmaları ve astronomideki ilerleyişini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bill McArthur: Bu oldukça engin bir soru. Çünkü insanlığın bu alandaki ilerleyişindeki gelişmeler çok geniş kapsamda. Teknolojideki ilerlemeler… bütün dünya üzerindeki insanlığa katkı sağlar düzeyde. Ancak bununla beraber bu ilerleyişin birbirimizle olan bağlantısı da çok önemli. Bu organizasyonla, uzay kaşifleri programlarıyla 30 yıl önce başladı. Bunu başlatanlar bir grup astronot ve kozmonottu. Eğer ki uzayı keşfetmede başarılı olacaksak bizim yeryüzünde yaşanan pek çok politik fikir ayrılığının, çatışmanın üzerine çıkmalıyız dediler. Ve bu 34. Gezegensel Kongrede’de böyle bir anlayış hakim. İşte bu yüzden bunca uzay insanı bir araya geliyor çalışıyor. Çünkü bizim dünya için bir hedefimiz bir hayalimiz var. Daha az çatışmayla daha çok çalışma ve problemlerimizin çözümü.

Alp: Soğuk savaş döneminde uzay alanındaki ilerleme hızının azaldığı yönünde çok fazla eleştiri var. Bunlara katılıyor musunuz?

Bill McArthur: Hayır katılmıyorum. Hiç katılmıyorum. Çünkü soğuk savaş döneminde belli ülkeler arasında bir yarış söz konusuydu. Ve bu tarihimiz boyunca görüldü ve geride kaldı. Ancak biz şuan mesela hava araçları konusunda gelişen teknolojiye bakarsak eğer, bizim gördüğümüz bu büyük teknolojik ilermeler ülkeler tarafından savaş zamanı yapıldı maalesef. Sonrasında büyük şirketler bu hava taşıtlarını iş amaçlı kullanmayı fark ettiler. Şuan bu sayede dünyanın pek çok yerine makul bir fiyatla uçabiliyorsunuz. Ve bizim şu zamanda gördüğümüz ise ülkeler arasındaki çatışma değil, özel şirketler arasındaki rekabet üzerine. Space-X, Virgin Galactic, Blue Origins ve Sierra Space bunlardan sadece bazıları. Aslında isim vermeyi kessem iyi olacak çünkü bazılarını unutabilirim : D

Yani bizim gördüğümüz bu teknoloji daha fazla ilerlemeye devam ediyor. Ve insanlar uzaya uçabiliyorlar. Bunu yaparken ABD, Rusya, Avrupa ülkeleri gibi belli bir takım ülkeleri veya diğer ülkeleri temsil etmeden de yapabiliyorlar.

Alp: Çok teşekkür ederiz verdiğiniz bilgiler için ve bizi aydınlattığınız için… Bay Arthur sağ olun…

Bill McArthur: Büyük bir zevkle…

Röportaj2

Alp: Sayın Antonelli, sizinle tanıştığımıza memnun olduk. Astronotlarla tanışmak çok keyifli bizim için. İlk sorum, basitçi merak ettiğim Neden astronot olmayı seçtiniz?

Tony Antonelli: Öncelikle bu kongrede olmaktan burada olmaktan dolayı memnunum. Bursa Business School’a da teşekkür ediyorum ev sahipliğinden dolayı. Benim için işin esprisi, ben okuldayken bütün havalı çocuklar uzaya uçuyorlardı. Ben keşfetmeyi severim. Çok daha fazla şey öğreneceğime ikna olmuş durumdayım. Açıkçası bir takım farklı yollar var öğrenmek için ve bunlardan bir tanesi gezerek görmek. Ben de gezmeyi severim. Örneğin ilk defa Bursa’da buradayım. Buradaki kongrede de pek çok şey öğrendim. İşte bu yüzden tercihim uzayda uçmak oldu.

Alp: Bize uzaydaki ilk görevinizi anlatabilir misiniz?

Tony Antonelli: Uzay mekiği ile uçma programında, STS1-19 isimli uzay aracı ile gittik. Biz bu araç ile uluslararası uzay istasyonuna gittik ve bu uzay istasyonunun inşasını yaptık.

Alp: Uzayda gördüğünüz en enteresan şey neydi?

Tony Antonelli: Az önceki arkadaşım Billy için bu zor bir soruydu ama benim için kolay bir soru. Benim için uzayda gördüğüm en ilginç, en güzel, en enteresan şey uzaydan gördüğüm dünyanın kendisiydi.

Alp: Dünya…

Tony Antonell: Yani iyi veya kötü hava fark etmeksizin dünyanın görünümü hep çok güzeldi, uzaydan çok harika gözüküyordu. Umarım herkes bir gün uzaydan dünyanın ne kadar olağanüstü gözüktüğünü kendi gözleriyle görebilir.

Alp: Bu zamalarda tam da bu konuda uzay turizmi gelişmeleri yaşanıyor günümüzde. Belli başlı büyük şirketler bu işi yapmaya başladılar. Şuan henüz emekleme aşamasında diyebiliriz bu programlar için şimdilik. Peki siz bu uzay turizmi için ne düşünüyorsunuz?

Tony Antonelli: Ben süper heyecanlıyım bu konuda aslında. Umarım ilerleme daha da hızlanacak bu alanda ve insanlar daha sık bir ve yaygın bir şekilde uzaya gidebilecekler. Tıpkı dünya üzerinde tatile gider gibi gidebilmelerini isterim. Çünkü tam da bu yüzden insanlar uzaya çıkıp dünyaya baktıklarında bu gezegende yaşadıkları için ne kadar şanslı olduklarını hissedebilecekler. Bu yüzden hızlı bir şekilde bu sürecin yol kat etmesini umuyorum.

Alp: Sayın Antonelli yanıtlarınız ve zamanınız için teşekkür ederiz. Sizin tanıştığımıza çok memnun olduk.

Röportaj3

Alp: Merhaba Oleg Bey, birkaç soru sormak istiyorum. Öncelikle, eğitimlerinizde ve sonrasında ilk görevinizde karşılaştığınız en büyük zorluk neydi?

Oleg Artemiev: En zor kısmı uçuş için beklemek. Çünkü beklerken birçok şey ters gidebilir. Bunlardan biri sağlık sorunları. Belki teknik sorunlar çıkabilir. Bundan dolayı son dakika iptal olabilir roketin kalkışı. Eğer ki sorun çıkmazsa gerçekten şanslı sayabilirsiniz kendinizi. Bununla beraber ilginç olan ise, astronotlar ve kozmonotlar açık uzaya çıkmayı çok severler. Bu keyifli ve zorludur.

Alp: Son sorum, açık uzaydayken sizi en çok heyecanlandıran şey ve an ne oldu?

Oleg Artemiev: En etkileyici ve heyecanlandıran şey dünyaydı. Çünkü hiçbir fotoğraf veya video dünyanın o uzaydan gözlerimizle gördüğümüz halini size tam olarak veremez. Konuştuğumuz astronotlar en çok dünyanın uzaydan görünüşünden etkileniyorlar. UmarımTürk astronotlar da uzaya başarıyla giderek bu tecrübeyi yaşayabilirler. Özellikle Türkiye’yi görmek uzaydan hoş olur.

Alp: Çok teşekkürler Sayın Artemiev, sağ olun(Rusça)

Röportaj4

Alp: Sayın Baker, sizinle tanıştığımıza ve burada sizi gördüğümüze memnun olduk. Bu kongre etkinliği hakkındaki düşünceleriniz neler?

Michael Baker: Bunlar hakikaten güzel etkinlikler. Hepimiz uzay insanları olarak farklı yerlerden geliyoruz. Mesela bu benim Türkiye’deki ilk seferim. Sadece birkaç gündür buradayım. Gerçekten sevdim burada olmayı. Ağaçla ve dağlar her şey güzel. Bana California’daki evimi hatırlatıyor. Bizim için dünyanın dört bir yanından gelmek ve çeşitli ülkelerde tecrübelerimizi, deneyimlerimizi insanlarla paylaşmak son derece önemli. Biz de topluluk olarak, konuşmalar yapıyoruz.

Alp: Sizin için burada 70’in üzerinde kozmonot, astoronottan oluşan meslektaşlarınızla olmak nasıl bir duygu?

Michael Baker: Benim için çok hoş bir şey. Adeta tekrar birleşmemiz gibi bir şey. Dünyanın pek çok farklı ülkesinden gelen meslektaşlarımla bir arada olma imkanı sağlıyor bize. Ben bütün uluslararası iş arkadaşlarımızla, bilim insanlarıyla çalışıyordum. Çoğunlukla 1995’ten beri Rus partnerlerimizle. Bu yüzden onları yüz yüze görmek son derece güzel benim için. En son uzay programıyla, uzay mekiğine binerek uçtuğumda ana plan dahilinde MİR’e gittik.. Biz o görevde, Rus uzay istasyonuna ulaştık. Ve mürettebattaki arkadaşlarımla MİR uzay istasyonuna girdik.

Alp: Peki sizin son görevinizde yaşadığınız en heyecanlı durum, gelişme ne oldu?

Michael Baker: En heyecanlı görevimiz işte o Rus uzay istasyonu MİR’in limanına uzay mekiği ile bağlandığımız ve MİR’e çıktığımız görevdi.

Alp: Bu süreçte tehlikeli herhangi bir engel ile karşılaştınız mı?

Michael Baker: Ben çok çok talihliydim bu konuda. Şans benden yanaydı ve hiçbir sorun yaşamadan, tertemiz bir şekilde görevlerimizi tamamladık.

Alp: Bu son derece iyi efendim. Çünkü güvenlik her şeyin başında gelir öyle değil mi?

Michael Baker: Evet, kesinlikle.

Alp: Son sorum, siz uzun yıllardır astronomide, astrofizikte, uzay mühendisliğinde ve uzay biliminde gelişmelere tanık oldunuz. İnsanlığın bu alanlardaki gelişme hızını, özellikle soğuk savaş dönemi sonrası ilerlemeleri nasıl buluyorsunuz? Neler düşünüyorsunuz?

Michael Baker: Buradaki en önemli nokta aslında bizim güzel gezegenimize olan bakış açısı. Yukarıdan baktığınızda özellikle ne kadar evrende ufak ve kırılgan olduğunu görebiliyorsunuz. Her şeyin aslında içten bağlantılı olduğunu fark edebiliyorsunuz. Ve sadece bizim için olan büyük güzel bir gezegenimiz var elimizde. Ve sadece bunda yaşayabiliriz. Tam da işte bu bakış açışı çok önemli, bunu insanların kazanması ve fark etmesi lazım. Biz gelişmeye ve ilerlemeye devam ediyoruz. Uzaya gitmek için yapılan reklamlar da, daha fazla insanın uzaya gitmesini teşvik ediyor. Belki bu sayede bu kavrayışa daha fazla insan sahip olabilir. Çünkü bu anlayış gerçekten çok önemli.

Alp: Uzay istasyonun yaşamanın en zor tarafları neydi sizin için?

Michael Baker: Benim en uzun kalışım uzay mekiğinde 11 gündü ve aşırı zorlanmadık. Bu yüzden 11 günlük süreç devasa bir zorluk yaratmadı. Eni iy şey hiç sıkılmadan dünyayı izlemek ve yer çekimsiz ortamda yaşamaya çalışmak. Havada süzülmek çok eğlenceliydi…
Tabi bu aynı zamanda en ufak bir işi bile daha zor bir hale getiriyordu.

Alp: Adeta bu süreçten bir uzay tatili gibi söz ediyorsunuz. Sizin için bu kadar kolay mıydı efendim?

Michael Baker: Aslında böyle söz ettiğime bakmayın yapılacak pek çok iş vardı. Ancak her şeye rağmen muhteşem bir şey uzayda olmak ve gezegenimizi çıplak gözle görmek.

Alp: Uzay istasyonunuzdaki işlerinize bir örnek verebilir misiniz?

Michael Baker: Biz MİR Uzay istasyonuna 10. uzay mekiği olarak gittik. Benim asli görevim, uzay mürettabatındaki değişimleri yapmak 2.5 ton kargomuz vardı ve bunları indirip, yüklemek ile uğraşıyordum. Bunlar içinde giysiler, yiyecekler, deney eşyaları ve uzay istasyonu için yedek parçalar vardı.

Alp: Hayati şeyler kısaca…

Michael Baker: Aynen ve bu işlerle ilgilenmek benim öncelikli görevimdi bu süreçte.

Alp: Sayın Baker, bize ayırdığınız zaman için teşekkür ederiz, tanıştığımıza çok memnun oldum.

Michael Baker: Ben teşekkür ederim, tanıştığımıza ben de memnun oldum.

Alp: Sağ olun…

Röportaj4

Alp: Size şunu sormak istiyorum. Bu etkinlik hakkındaki düşünceleriniz neler, sizin için ve tüm astronot meslektaşlarınız için ne anlam ifade ediyor?

Andrei Kuipers: Uzay Kaşifleri Topluluğu, bence bütün herkese daha iyi bir dünya için beraber çalışılması gerektiğini gösteren çok iyi bir organizasyon. Bu birlik Soğuk Savaş döneminde başladı. Bu organizasyon bir devlet ajansı veya hükumet kontrollünde değil. Buradakiler ayrı ayrı bireyler. Hepimiz yukarıdaydık(Uzayda) ve birbirimizi kolladık, birbirimize değer verdik. Çünkü birbirimizden sorumluyduk. Ve biz gezegenimizle ilgileniyorduk. Bu başka ülkelerden ve farklı geçmişlerden pek çok farklı insanı bir araya getirmek için iyi bir topluluk. Bizim yegane amaçlarımızdan biri gezegenimizin ne kadar güzel olduğunu ve bilim-teknolojinin ne kadar önemli olduğunu göstermek. İşte bu yüzden bu Gezegensel Kongre herkes için çok önemli.

Alp: Bu emekli ve aktif Astronotlar oluşan eşsiz birliğin spesifik olarak en öncelikli amacı nedir?

Andrei Kuipers: Evet, dünya üzerindeki bütün herkes bu oluşumun gönüllü bir üyesi olabilir. Bu üyeler arasında Ay’da yürüyenler de var, o uzay mekiklerini ve platformlarını yapanlar da var. Uzak ve yakın yörüngede görevlerini gerçekleştiren ya da özel görevleri yerine getiren bilim insanları, pilotlar bunlardan bazıları. Ve hepimiz farkındayız ki bu gezegenin parçasıyız ve buraya aitiz. Tek bir gezegen, üstelik evrenin tarihinde çok yeni oluşmuş bir gezegen dünya. Biz tüm dünya çapında insanlarla konuşmaya ve onlara göstermeye çalışıyoruz. Ve tabi ki biz birbirimizi yeni gelişmelerle ilgili bilgilendirmeye çalışıyoruz.

Alp: Belki insanlara bu konuda cesaret vermek de buna dahil diyebilir miyiz?

Andrei Kuipers: Kesinlikle. Biz insanlara cesaret veriyoruz. Tam da işte bu yüzden, bizim bir Topluluk Günü’müz var. Çarşamba günü biz ülke çapında çıkıyoruz. Böylelikle çocuklarla, öğrencilerle konuşuyoruz. Onları teknoloji ve bilim alanında heveslendiriyoruz. Ayrıca dünya hakkında da bilgilendiriyoruz.

Alp: Siz insanlara ilham kaynağı oluyorsunuz bu şekilde.

Andrei Kuipers: Kesinlikle, bütün ana fikir bu işte. Biz insanları sadece astronot olmaları için cesaretlendirmiyoruz, aynı zamanda bu uzay çalışmalarının, uzay uçuşlarının bir parçası olmaları için insanları dahil etmeye çalışıyoruz. Çok fazla astronot uzayda çalıştı çünkü bunun için tutkuları vardı. İşte bu bizim başarmaya çalıştığımız şey.

Alp: 2 yıl önce sizinle yaptığım röportajda, sizin ilham kaynağınızın ünlü yazar Jules Verne olduğunu söylemiştiniz ve şimdi sizin gibi olmak isteyen insanlara ilham veriyorsunuz.

Andrei Kuipers: Evet çünkü insanların önce hayal kurmaya ihtiyaçları vardır, sonrasında bunu mümkün kılmak için üzerine düşünmeye ve çalışmaya…. Tutkularını takip ederek insanlar, çocukar bunu başarabilirler. Her kimin bir tutkusu varsa bunu başarmak için elini taşın altına koyması, peşinden gitmesi, gerçekten yapması gerekir. Bilirsin… Bu kararları vermek, onlara yön vermek için cesarete ihtiyaç vardır.

Alp: Özellikle Ay’a ayak bastıktan sonra, Soğuk Savaş’ın bitmesiyle bir duruklamaya, yerinde sayma dönemi olduğunu düşünüyor pek çok insan. Şimdi ise günümüzde tekrardan hareketlendi büyük projeler ve sanki yeni bir döneme giriyoruz bu alanda

Andrei Kuipers: Aslında bu doğru, evet.

Alp: Aktif bir astronot olarak gelecek görevlerden ve Perseverence, Mars gibi uzay çalışmalarından bekletiniz nedir? Bu benim son sorumdu.

Andrei Kuipers: Çok fazla derinlikler, iniş-çıkışlar oldu. Ancak günümüzden 200-300 yıl önceye varan bir süreç içinde Yuri Gagarin, Sputnik, Neil Armstrong’u içeren bir çizgi var. Ve biz Ay’a gittik, yine gideceğiz ve Mars’a gitme planları yapıyoruz. Bu olacaktır da. Yavaş ilerliyor… Çünkü biz tam olarak ortasındayız. Buradan bakıldığında sanki olmuyormuş gibi görünüyor. Ama yavaşça bunu aslında yapıyoruz. Biz insanlar, yayılacağız git gide hem Ay’a hem de Mars’a gideceğiz. Hatta ötesine bile…

Bizim yeni teknolojilere ihtiyacımız var vs. ama ortada bir sınır yok. Biz ilerlemeye ve gelişmeye devam edeceğiz. Bizim daha bilge olmaya ihtiyacımız var. Bunu hep beraber yapacağız ve bu anlamda sahip olduğumuz bilgiyi, gezegenimizin yararına kullanacağımıza emin olacağız. Ve uzay da bunun bir parçası. Biz uzaydan kaynaklar toplayacağız. Enerjiye veya özel minerallere ulaşacağız. Geleceğimiz parlak…

Alp: Yanıtlarınız için çok teşekkür ederim. Tekrardan sizinle konuşmak benim için bir şeref.

Andrei Kuipers: Aynı şekilde. Benim için bir zevkti.

Alp: Bir fotoğraf lütfen…

Andrei Kuipers: Lütfen…

Alp: Sizin gibi aktif görevdeki bir astronotla konuşmak çok memnuniyet ve onur verici bizim için.

Victor J. Glover: Teşekkürler. Burada olmak onur verici ve benimle bugün söyleşi yaptığınız için ayrıca teşekkür ederim.

Alp: Tabi ki efendim. Benim ilk sorum. Biz yeni göreviniz konusunda ve Artemis projesi hakkında son derece merak içindeyiz. Uzay madenciliğinin ilk adımı. Ve siz bu tüm bu olayların tam ortasındasınız. Düşünceleriniz neler?

Victor J. Glover: Artemis-2 programı gerçekten çok azametli görevleri var. Biz insanları tekrardan aya geri gönderiyoruz. 50 yıldan fazla bir süre sonra Artemis-2 projesi ile aya tekrardan gidecek mürettebatın içindeyiz. Görev kapsamında aya iniş yapacağız. Astronotlar olarak ayın yüzeyine tekrardan ayak basacağız. Bizim bir geçiş kapımız, uzay istasyonumuz olacak orada. Ve bu görev aslında insanlığın Mars’a gidişindeki ilk adım. Aynı teknoloji, aynı yöntemler, aynı sistemler, aynı uçuş kontrolleriyle Mars’a da gideceğiz eninde sonunda. Artemis programı pek çok harika şey yapıyor. Aralarında en muhteşem olanlarından bir tanesi, benim özellikle heyecan duyduğum dünyanın pek çok yerinde bu konuyu insanlara da anlatıyor olmamız. Tıpkı şuan Türkiye’de olduğu gibi. Biz partnerlerimiz olmadan gitmiyoruz. Şirket partnerlerimiz olduğu gibi uluslararası partnerlerimiz de bizimle. İşte bu yüzden Artemis-2, “İnsanlığın gerçek anlamda Ay’a geri dönüşü!” yani sadece Amerikalıların değil.

Alp: Bu görevinizde karşılaşabileceğiniz en zorlu engel ne olabilir?

Victor J. Glover: Bu “Zorluk” konusunu gündeme getirdiğiniz için teşekkür ederim. Bu konuda çünkü yeterince konuşmuyoruz. Çünkü herkes ay ve bilim hakkında konuşuyor. Ve tabi ki bu yolculuğun getireceği faydalardan, yararlardan. Anca uzay’a gitmek…Herhangi bir görev için…Nereye giderseniz gidin…Alt yörüngesel uçuş veya kısa yörüngesel uçuş ya da 6-1 yıl arası uzay istasyonu görevi fark etmez bir risk getiriyor beraberinde, gerçek bir risk.

Alp: Evet bazı insanlar uzay yolculuklarında hayatını kaybetmişti zaten…

Victor J. Glover: Evet insanlar hayatları kaybetti daha önce, kesinlikle.

Yani bu son derece ciddi bir iş…

Örneğin bu konuda size 10 şey söylesem, orada hesapta olmayan 11. aksilik başınıza gelebilir. Ben endişeli değilim ama bazı kaygılarım var tabi ki parçaların bütününe baktığımda. Ancak bizim işimiz bu, biz bunu yaparız. Oradaki riskleri görürüz, yüzleşiriz, anlarız ve bunların üstesinden geliriz.

Ancak her ne kadar görev öncesi sıkı hazırlık yapsan da, roketin tepesine oturduğunuzda ve sizi uzaya fırlattıklarında ve eve bir alev topu içinde döndüğünüzde bu bazı riskleri tabi ki beraberinde getiriyor.

Ben uzay keşifi yapabilir miyim, insanlı uzay keşifi risksiz olmaz ama evet yapabiliriz. Ancak ben çok kaygılı değilim çünkü bu zorlukları aşmamızda bize destek olacak çok fazla insan var. Bununla beraber mürettebatıma ve dünyadan bize destek olacak üsteki ekibe güvenim tam.

Alp: Peki NASA’nın sizden bu görevde başarmanızı beklediği en büyük birincil hedefiniz nedir?

Victor J. Glover: Harika bir soru. Artemis-2 görevi Orion Uzay Aracını öncelikle güvenli bir şekilde uçurmak ve aya ulaştırmak. Bu aşama geçildikten sonra, daha komplike olan uzay istasyonuna veya ay limanına yanaşmak gibi zorlu görevlere geçeceğiz. Sonrasında daha uzağa gidecek ve yeni yörüngelere ulaşacağız. Nihayetinde Ay’ın Güney Kutbu tarafına gitmek istiyoruz. Ve bu da insanlık tarihinde daha önce başarılmamış bir olay olacak. Bu olaya “Near Relectanial Heilo Orbit” deniyor. Bu bizi Güney Kutbu tarafına ulaştıracak kilit nokta. Bu sayede biz de Ay’ın Güney Kutbu tarafına inmiş olacağız. Biz Artemis-2 göreviyle, hayat destek ünite sistemlerinin tam fonksiyonel çalıştığından emin olacağız. Orada yeme, içme, uyuma, tuvalet gibi hayati aşamalarda sorun olup olmadığını test edeceğiz. Ayrıca ayın fotoğraflarını da çekeceğiz. Yani biz orada Ay’da 10 gün hayatta kalmaya çalışacağız ve sonrasında dünyaya döneceğiz. Bu görevdeki en önemli olaylardan bir tanesi “Isı Kalkanları”nın giriş ve çıkışlarda uzay araçlarımızı koruması. Devamında paraşütlerin devreye girmesiyle uzay aracı süzülerek aşağı inecek ve son bulacak.

Alp: Yani temelde asıl göreviniz Ay’da yaşamak, hayatta kalmak.

Victor J. Glover: Evet biz ay’da uzay aracında yaşayacağız ve evet yaşamak öyle bir ortamda hayatta kalmak… işte bu bizim misyonumuz. Bu bizim görevimiz.

Alp: Ve tarihte daha önce yapılmamış bir şeyi yapacaksınız.

Victor J. Glover: Orion uzay aracı içinde daha önce yapılmadı, Apollo’da astronotlar gitti Ay’a ancak şimdi daha modern üretim ve ileri teknolojiye sahibiz. Donanım ancak oldukça benzer Apollo’ya kıyasla. Şimdi sadece geriye bu jenerasyonun donanımı, Artemis’in donanımının insanlar için güvenli olup olmadığından emin olmak kalıyor.

Alp: Benim son son uzay madenciliği üzerine olacak. Bu projenin devamında uzay madenciliği konusunda insanlık ne gibi bir kazanım elde edecek. Çünkü bizim bildiğimiz kadarıyla pek çok bilim adamı bu işin aşırı düzeyde yüksek maliyetli olacağını söylüyor. Bu yüzden ne gibi ve nasıl bir fayda sağlanacak bu konuda merak ediyoruz.

Victor J. Glover: Ben tabi ki bu konunun uzmanı değilim, Jeofizik ve Jeoloji alanında yetkin mühendis arkadaşlarımız var. Bu konunun detayları hakkında daha net şeyler söyleyebilirler. Ancak size şunu söyleyebilirim ki, bir güç kullanımı ortaya koyduğunuzda ve depoyu da madencilik yapacağınız kaynağın yanına koyduğunuzda bu en basitinden para ve zaman kazandıracaktır. Bu nedenle oraya gidip kaynakları bulup, her neredeyse orada kullanmaya başladığımızda mesela Ay’daki su gibi…. Yani sadece herkesin konuştuğu gibi roket yakıtı değil, sıvı oksijen, sıvı hidrojen bunlar roket yakıtı yapar. Ama kimin suya ihtiyacı vardır biliyor musunuz? Senin ve benim.

Alp: Aynen öyle.

Victor J. Glover: Çünkü su hayattır ve insanları hayatta tutan en temel kaynaktır. Ve biz su bulabilirsek, biz madenciliği, egzotik kimyasalları çıkarmayı yapabiliriz. Bu sayede orada da hayatta kalabiliriz. Ve bize daha güneş sisteminde daha ileri noktalara gitmek için güç sağlar. İşte bu yüzden kaynaklar bulmamız bizim açımızdan çok önemli. İlerlemek için temel kaynaklara ihtiyacımız var.

Alp: Sayın Glover, cesaretinze hayranız. Bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz.

Victor J. Glover: Ben de tanıştığımıza gerçekten çok memnun oldum.

Alp: Kamera için bir poz…
Teşekkür ederim efendim

Victor J. Glover: Seninle konuşmak çok keyifliydi

 

Kaynak: TELE1