Almanya’da Müslümanlara cami vergisi hazırlığı!

Yayın tarihi: 28 Kasım 2018 Çarşamba 3:12 pm - Güncelleme: 28 Kasım 2018 Çarşamba 3:25 pm

Almanya’da son günlerde birçok tartışmayı tetikleyen Alman İslam Konferansı (DİK) bugün Berlin’de başladı.

 

TELE1 ve ABC Almanya Muhabiri Işın Toymaz  gelişmeleri aktardı. Almanya Başbakanı Angela Merkel’in önerisi ile ve dönemin İçişleri Bakanı Wolfgang Schäuble’nin himayesinde ilk kez 2006 yılında toplanan DİK’in dördüncü buluşması ise çok sayıda tartışmayı da beraberinde getirdi. Almanya gündeminde “Alman İslam’ı”, “İslam’ın Alman hukukuna entegre edilmesi,  “Seküler İslam, Alman makamların Müslüman örgütlere yönelik tutumları ve DİTİB’deki istifalar öne çıkan konuları arasında yer alıyor.

240 KATILIMCI

Toplam 240 katılımcının yer aldığı konferansa yaklaşık 2 bin 400 caminin bağlı bulunduğu Müslüman çatı örgütleri ve ilk kez bireyler davet edildi.
Konferansta geleneksel olarak Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB), Almanya Müslümanlar Merkez Konseyi (ZMD) ve Ahmadi (AMJ) temsilcileri de hazır bulunuyor.

İLK KEZ SEKÜLER İSLAM’IN TEMSİLCİLERİ DAVET EDİLDİ

Federal Almanya İçişleri Bakanı Horst Seehofer ilk kez seküler İslam temsilcilerini de davet etti.  İbn-i Rüşd-Goethe Camisi kurucusu liberal Seyran Ateş ile psikolog ve İslam uzmanı Ahmad Mansour da konuklar arasında yer alıyor. DİK’nın başındaki isim ise İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Markus Kerber.

Deutschlandrundfunk Kultur’a konuşan Alman İslambilimci Fabian Goldmann’a göre Alman İslam Konferansı (DİK), Alman entegrasyon politikasının şimdiye kadar ürettiği en büyük başarı öyküsü. Tam 12 yıl önce başlayan bu “başarı hikayesi” önceki yıllarda Müslüman yaşlıların, kadınların, kız çocuklarının konumunu, din eğitimini, İslam derslerinin eğitim sistemine dahil edilmesini, dini vecibelere göre hayvan kesimini, radikal İslam’la mücadeleyi  büyüteç altına alırken bugün uyum, mülteciler, imamların Almanya’da yetiştirilmesi, imam ve camilerin finansmanı gibi konular ele alınıyor.

MÜSTEŞAR KERBER ‘CAMİ VERGİSİ İÇİN YASAL ŞARTLARIN UYGULUNĞU BELGELENMELİ’

Ancak imamların, camilerin, cemaatlerin finansmanı konusu yeni tartışmaları da beraberinde getiriyor.  Bild’e konuşan  İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Markus Kerber, Almanya’daki camilerin yurt dışından finansal yardıma bağımlı olmamaları gerektiğini söylüyor.

DW Türkçe’den Cristoph Strack ise konuya ilişkin kalem aldığı bir analizde ise “Peki bu, Hristiyanların kilise vergisi ödemesi gibi Müslümanların da resmi bir vergi ödeyebileceği anlamına mı geliyor?” sorusunu yöneltiyor ve ve ekliyor “Kerber vergi konulabilmesi için ön şartın Alman yasalarındaki temel şartlara uygunluğun belgelenmesi gerekliliğinin altını çizdi.”

‘HEDEF ALMANYA İÇİN İSLAM’

Bu sorunun yanıtının ise İçişleri Bakanı Seehofer’in şu cümlesinin içinde saklı olduğunu söylemek hiç de yanlış olmaz: “İçişleri Bakanı olarak Alman Müslümanlarının çeşitliliğini, “Alman ve Müslüman kimliklerini güçlendirmeyi ve vatanları Almanya ile özdeşleşmelerini destekleyecek.” Hedef, “Almanya’da, Almanya’dan ve Almanya için bir İslam.”
Evet doğru okudunuz “Hedef Almanya için İslam”.

BASSAM TİBİ 26 YIL ÖNCE ORTAYA ATMIŞTI

Almanya’da neredeyse 26 yıldan bu yana “Avrupa’da İslam’a Batı değerlerinin hakim olduğu bir format atılıp atılmaması ve bu yöndeki reformlar’ tartışılıyor.  ‘Avrupa İslam’ı’ kavramını ilk dile getiren teorisyen, Suriye kökenli Alman düşünür Prof. Dr. Bassam Tibi. Afro İslam’ı ya da Hint İslam’ını örnek göstererek “Neden bir Avrupa İslam’ından söz edilemesin?’ düşüncesini yüksek sesle dile getiren Bassam Tibi,  ilk kez 1992 yılında Paris’te bu kavramı ortaya attı.

Tibi’ye göre “Avrupa İslam’ı’ Avrupa değerlerinin Müslümanlıkla sentezlenmesi anlamına geliyor. Ancak Türkiye’de de irili ufaklı üniversitelerde tezlere ve akademik seminerlere konu olan Avrupa İslam’ı hakkında farklı görüşler hakim.

ALMAN İSLAM’I SİYASİ KİMLİK PROJESİ Mİ?

Kimilerine göre Tibi’nin formülü siyasi bir kimlik projesi. Örneğin, Bassam Tibi’nin ‘Avrupa İslam’ı’ formülünün Almanya’da “demokratik olmayan güçlerin önderlik ettiği İslam topluluğunda kendiliğinden gelişemeyeceği ve tepeden inme bir uygulamayı gerektirdiği’ fikrine işaret eden bazı akademisyenler, bu nedenle Tibi’nin söz konusu formülünün sadece akademik çevrelerde sınırlı kalmadığını ve  Avrupalı siyasi liderlerden de destek gördüğüne işaret ediyorlar. ‘Euro-İslam’ anlayışına karşı çıkanlara göre, ‘Avrupa İslam’ı’ anlayışı, ‘asimilasyon’un ‘sinsice’ bir yeni versiyonu. Bu yönde iddiaların ardı arkası kesilmiyor.

IŞİD, SON GÜÇLÜ BAĞLARI DA ZEDELEDİ

11 Eylül saldırılarının ardından Avrupa’daki Müslümanlar ile yerli Hıristiyan toplum arasındaki ilişki büyük zarar gördü. O günden bu yana köktendinci terör tırmanırken, buna paralel olarak Avrupa’daki Müslümanlara yönelik önyargılı yaklaşımlar ve ayrımcı bakış pekişti. Sağ popülist politikanın yükseldiği Avrupa’da İslamofobik hareket de ivme kazandı.

Radikal İslamcı teröre karşılık, Almanya’da son dönemde camilere yönelik ırkçı saldırılar gündemden düşmezken, ibadet yerleri hakkında da “Camiler radikal ideolojilerin merkezleri oldu’ algısı yaratıldı. Radikal İslamcı terör örgütü IŞİD’in Avrupa ülkelerindeki kanlı eylemleri de ne yazık ki, o ülkelerde yaşayan Müslümanlarla aradaki son güçlü bağların zedelenmesine hizmet etti.

MÜSLÜMANLARIN KURTULUŞU AVRUPA İSLAM’I MI?

Müslümanların Avrupa’daki tek kurtuluşu gerçekten vikipedi’de tarif edildiği gibi “Avrupa’da gelişmesi gerektiğine inanılan varsayımsal yeni bir İslami mezhep’ olan Avrupa İslam’ı mıdır? Bu tarife göre “bu yeni tür İslami mezhep İslam’ın görevlerini ve ilkelerini insan hakları, hukukun üstünlüğü, demokrasi ve cinsiyet eşitliği gibi Avrupa’nın aydınlanma dönemi sonrası değerlerini ve geleneklerini de içeren çağdaş Avrupa kültürü ile birleştirir’ mi gerçekten?

DİTİB’İN DİKİŞLERİ PATLIYOR

Almanya’daki en büyük Müslüman çatı örgütü olan DİTİB ise Almanya’da eleştiri oklarının hedefinde olmaktan bir türlü kurutulamıyor.

DİTİB, DİK öncesi istifalarla gündeme geldi.
Casuslukla itham edilen, Alman iç istihbaratının ise “izlemeyi” gündemine aldığı DİTİB son olarak Aşağı Saksonya ve Bremen Teşkilatı’ndaki toplu istifalarla bir kez daha gündeme gelmişti.

Aşağı Saksonya ve Bremen Teşkilatı Başkanı Yılmaz Kılıç  Bremen Konsolosluğu Din Hizmetleri Ataşeliğinin ve Köln’deki DİTİB merkezinin artan müdahalelerini gerekçe göstererek istifa ettiğini açıklamıştı.
DİTİB çevrelerinde ise toplu istifaya yol açan gerekçeler ise destek görüyor.

DİTİB TEŞKİLATLARINDA ‘ATAŞE’ RAHATSIZLIĞI

ABC olarak görüştüğümüz teşkilatın ülke genelindeki bazı temsilcileri DİTİB’in Ankara’nın etkisi içinde hareket ettiğini onaylayarak özellikle bölgelerdeki teşkilatların iç işlerine, genel kurullarda yeni seçilecek yönetimlerin şekillenmesine önemli ölçüde müdahil olduklarını belirttiler ve DİTİB’lerin bir sivil toplum örgütü olduğunun sıklıkla Ataşeler tarafından göz ardı edildiğine dikkat çektiler.

‘HİÇBİR DERNEK İSLAM’I TEMSİL ETMİYOR’

Almanya Türk Toplumu (TGD) Genel Başkanı Gökay Sofuoğlu ise konuya ilişkin ABC’ye yaptığı açıklamada şu noktalara işaret etti:
“Almanya’da İslam’ı temsil ettiğini söyleyen derneklerin hiçbirisinin İslam’ı temsil etmediklerini düşünüyoruz. İslam Konferansı‘nda bu tartışmaların yürütülmesi gerekiyor.  Ayrıca konferanstaki tartışmaların  din temelli olması gerekiyor, konulara uyum, mülteci gibi maddeleri dahil etmemek gerekiyor.

‘TARTIŞMALAR SİYASETTEN  ARINDIRILMIŞ BİR ZEMİNDE GERÇEKLEŞMELİ’

Elbette bu bir süreç meselesi. Eski bir proje değil. Projenin oturması gerekiyor.
Politikadan arındırılmış tartışmalar ve faaliyetler olması gerekiyor. Almanya’nın İslam’ı yasal çerçevede tanıması ve ve resmi açıdan muhatap alabilmesi isteniyor. Ancak bu Türkiye’den atamalarla gelmiş kişilerle olmaz. Alman İslam’ı da tartışılıyor. Bu konular duygusallıktan öte olmalı. Bunlara çok fazla takılmıyorum.

Avrupa’da yaşadığımız ülkelerin anayasasıyla çelişkide olmayan toplumsal yapı ile uyum sağlayan zemin olması gerekiyor.
Buradaki Müslümanların ve bu ülkenin ihtiyaçlarına göre tartışmak gerekiyor. Örneğin kız çocuklarını  yüzme derslerine göndermeyeceğiz, okul gezilerine göndermeyeceğiz, diyememeli. Bunlar doğru değil. Onlara bakıp yasalar düzenlenemez. Katolik kilisesi de eşcinsellerin evlenmesine karşı çıkıyor ama Almanya’da eşcinsel evliliklere yasal düzenlemeyle izin verildi.