Bilindiği gibi, AKP iktidarı ve Cumhur İttifakı, 31 Mart seçimlerinden büyük bir yenilgiyle çıktı. Hezimetin ardından Cumhur İttifakı önce CHP ile bir “normalleşme” süreci başlatmaya çalıştı. Ardından da MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli üzerinden beklenmedik bir çıkış yaptı.
İktidarın küçük ortağı MHP ve lideri Devlet Bahçeli, herkesi şaşırtan bir çağrı yaparak, terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan tecritin kaldırılmasını istedi. Dahası, Öcalan’ın Meclis'e gelerek konuşmasını, “Terör eylemlerine son verildiğini ve PKK’nın lağvedildiğini (tasfiye edildiğini) ilan” etmesini istedi. Bahçeli, Öcalan’ın böylece hukukta ömür boyu ağır hapis cezasına çarptırılan ve cezasının büyük bölümünü çeken iyi halli mahkumların yararlandığı “umut hakkı” ilkesinden yararlanarak özgürlüğünü kazanabileceğini de belirterek, çağrısını bir üst aşamaya taşıdı.
Ancak, kamuoyu Bahçeli’nin çağrısını ve arkasında yatan nedenleri tartışırken, iktidar önce CHP'li Esenyurt Belediyesi'ne kayyım atadı ve Belediye başkanı Prof. Ahmet Özer’i tutukladı. Ardından da DEM Partili Mardin, Batman ve Halfeti Belediyelerine İçişleri Bakanlığı kararıyla “terör örgütü ile ilişkili” oldukları gerekçesiyle peş peşe kayyım atanarak, başkanlar görevden alındı..
Herkes açılım süreci tartışmalarının sona erdiğini düşünürken önceki gün MHP Lideri Devlet Bahçeli grup konuşmasında Öcalan'dan bahsetti ve sözlerinin arkasında olduğunu söyledi. Öcalan'a bir kez daha çağrı yapılması gerektiğini söyledi.
Tunceli Munzur Üniversitesi Öğretim Üyesi, sosyolog Prof. Dr. Ali Kemal Özcan AKP iktidarı tarafından 23 Haziran 2019’da tekrarlanan İstanbul belediye başkanlığı seçimlerinde devreye sokulmuştu. Özcan kendisine sağlanan özel bir izinle İmralı adasına gidip Öcalan ile görüşmüştü. Özcan’ın bu izni nasıl aldığı, avukatları ve akrabaları ile bile görüşmesine izin verilmeyen Öcalan ile neden görüşmesinin sağlandığı kapalı bir bilgi olarak kalmıştı. Özcan ise görüşme gerekçesi olarak Öcalan ve PKK konusunda kitap yazdığı daha önce Adalet Bakanlığı’na başvuru yaptığını belirtmiş ve böylece izin verildiğini ileri sürmüştü.
İktidarın özel kararıyla İmralı’da Öcalan ile görüşme yapan Özcan, çıkışta Öcalan’dan bir mektup getirdiğini belirterek bir açıklama yayınladı. İktidar bu açıklamayı hemen seçim öncesinde yaymaya çalıştı. Açıklamada Öcalan'ın Ekrem İmamoğlu ile Binali Yıldırım’ın yarıştığı İstanbul seçimleri için HDP'nin tarafsız kalması yönünde çağrı yaptığı ileri sürülüyordu.
tele1.com.tr'den Fırat Yeşilçınar, şimdi profesör olan Özcan'a ulaşarak, hem son gelişmeleri hem de Öcalan ile daha önce yaptığı görüşmeyi sordu. Özcan, Öcalan ile yeniden görüşme için de başvurusunun devam ettiğini söyledi.
"ÇÖZÜMSÜZLÜK ÖNÜNDEKİ EN BÜYÜK ENGELLERDEN BİRİ AHMET TÜRK"
-Ali Kemal Bey, Öcalan ne zaman gündeme gelse sizin adınız geçiyor. Son görüşen sizdiniz ve kritik bir dönemde görüştünüz. Siz bu dönemdeki görüşmeleri neye bağlıyorsunuz, nasıl yorumluyorsunuz?
"Bu konuda çok görüş belirttim, size de özetleyeyim; önce pis kullanılan bir şeyi düzelterek başlayayım. Devlet sıkıştı, Bahçeli sıkıştı, hükümet sıkıştı.. Yani sıkışabilir sonuca baksanıza. Yani bütün savaşlarda taraflar sıkışınca gayet normaldir. Burada ne var tuhaf olan? Benim çözümsüzlük önündeki en büyük engellerden birisi olarak gördüğüm Ahmet Türk. Sırrı Süreyya Önder ile birlikte gidiyorlar Mardin'e. Bir yerde galiba aşiretleri barıştırıyorlar, birbirinden onlarca insan öldürmüş iki aşireti barışa getiriyorlar.
Bunlar tokalaşırken öbürü "Ha sen çok sıkıştın onun için buraya barışa geldin değil mi?" derlerse barış diye bir şey olur mu? Taraflardan biri, öbürü elini uzatırken "ha seni gidi, çok sıkıştın onun için benimle tokalaşıyorsun değil mi" diyebilir mi? İşte böyle komik duruma düşüyorlar. Kaybedecekler.
"ÖCALAN'IN ETKİSİNİ BİLMESE BAHÇELİ TEK MUHATAP İLAN ETMEZ"
-Yani siz diyorsunuz ki; taraflardan biri diğeriyle görüşürken sonuca odaklanın...
E tabii ki... yani herkes kendi hesabını yapar. Kendi hesabını yapmayan kim var? Yani adam bir işi çözerken iktidarda kalmak isterse kötü mü? Önemli olan yaptığı işe bakmak lazım. Anlatabiliyor muyum? Ha tehlike şurada. Ben dedim ki devletin bir tane muhatabı var. Karıştırmaya gerek yok. İşi curcunaya çevirmeye gerek yok. Davul zurna ile yapmaya gerek yok dedim. Tek muhatap Abdullah Öcalan. Örgütünde etkili olup olmadığını dünya alem biliyor. Bazıları bilerek de olsa ya işte etkisi kaldı mı yaşlandı falan deseler de bunların devlet nezdinde fasa fiso olduğu, kimsenin ciddiye almadığını bana göre Allah da kul da biliyor. Öcalan'ın etkisini bilmese Bahçeli gibi biri tek muhatap ilan etmez. DEM.. DEM dedi. DEM konusunda da iki ihtimal var. Ya Bahçeli manipüle ediliyor yanlışa inandırılıyor ya da bir garnitür sosdur. Yani ne derler formalite. DEM diye bir örgütlenme yok. Senelerdir bu örgütlenmenin Kandil tarafından falan kurulduğunu herkes biliyor söylüyor. Ama şu anda fiili manada bu ova örgütlenmesi dediğim, ova eliti dediğim, Ahmet Türk, Remzi Kartal. Onun için Erdoğan veya Bahçeli üzerinden gelişecek bir çözüme hiçbir zaman evet demezler.
Yıkmak için ellerinden geleni yaparlar. DEM de bu işin bir parçası. İşin Kürt tarafı boyutu. Ama devlet bu yanlışlığını da düzeltir kanaatindeyim. Metotta yanlışlar yapıyor. Mesela DEM hakkında bir arkadaş sordu sizin gibi bir arkadaş.. Cevap cümlem aynen şöyle;
"Ova örgütü dediğim yasal parti alanının bütün yöneticileri, bütün belediye başkanları ve bütün vekilleri çözümün önünde engeldirler. Zira bunlar 15 yıldır çözüme karşı bir örgütlenme geleneği olarak geldiler. Çözümde hiçbir zaman rol almalılar. Çünkü bu işten Erdoğan'ın ifadesiyle beslenen, bu işten ekmek yiyen kadrolar bütünüdür bunlar. Tabii ki bunlara oy veren kitleler hariç. Onlar ayrı. İkinci dünya savaşı örneğini unutmayalım. Hitler'in de büyük oranda halktan oy aldığı biliniyor. Ama asıl mesele yönetici elitlerdir. Fakat hemen bu açıklamayı yaptıktan sonra şimdi parantezi kapatıyorum.
"DEVLET BU YANLIŞ DAHA FAZLA SÜRDÜRMEMELİDİR"
"Bütün vekiller en acil engeldirler. Ahmet Türk, Remzi Kartal'dan yeğen Ömer'e kadar. Fakat devlet metotta yanlış yapıyor" demişim. Anlatabiliyor muyum? Metot da şudur: Yani, halk tarafından seçilmiş unsurlara yönelmek bir metot değildir. Şu veya bu şekilde. Sevseniz de sevmezseniz de halk tarafından oy almışlar. Doğru, metot. Seçim metodu da saçma sapan. Ahmet Türk'ün nasıl aday olduğu kamuoyunda biliniyor. Öcalan'ı savunan Batman Belediye Başkan adayı en fazla iki kat oy alan ön seçimde Mehdi Öztüzün'ün konumu biliniyor. Bu adamdan yağdan kıl çeker gibi adaylıktan görüşü bile alınmadan atıldı. Yerine iki tane genç unsur atandı. Bunlar çözümsüzlük unsurları.
Fakat hukukta derler ki, usül esastan önce gelir. Çok önemli. Yani esas inkar edilmez. Fakat usülü iyi yapmazsanız esasta kaybedersiniz. Onun için usül esastan önce gelir. Dolayısıyla bu kayyım işini devletin içinde hangi odaklar yapıyor onu tam henüz öğrenmiş değiliz. Doğru metot değil, bozuk usuldür. Astarı yüzünden pahalı, kaş yapayım derken göz çıkarma sonuçlarına götürebilir. Devlet bu yanlışı daha fazla sürdürmemelidir. İşin gerçek güç kaynağı Abdullah Öcalan'dır. Bahçeli tekrar etti. Dolayısıyla bu detayları ya da teferruatı Öcalan'a bırakmak lazım. Öcalan'ın işine el atmamak lazım. Çünkü Öcalan diyor ki benim örgütüm. Dolayısıyla bizim çözüm örgütlenmesine ihtiyacımız var diyor Öcalan. Onun için bu işi Öcalan'a bırakmak lazım.
"ÖCALAN DİNLENMEDİ DİYE BİR ŞEY YOK"
-Öcalan gerçekten bu kadar etkili mi? Yani siz bir mesaj getirdiniz İmralı'dan. O mesaj geldiğinde büyük bir tartışma çıktı. Öcalan etkili olamadı.
Öcalan dinlenmedi diye bir şey yok. Tam tersine ben, Öcalan ve Amerika'daki oğlum dinlendi. Bizim dediğimiz çıktı. Selahattin dinlendi diyenler yalan söylüyor. 5 yıllık yalan. Selahattin'i dinlediyse neden? 2019'u geç. 2023 seçimlerinde Selahattin eşiyle birlikte ortalığa çıktı. Aday oldu sonra vazgeçti. Biz dedi Meral Hanım'ın, Meral Danış'ın arkasındayız. Eee Meral Danış niye 12'nin üzerindeki oyu 2.5'a düşürdü? Niye halk Selahattin'i dinlemedi? O dönemde Öcalan'ı dinledi. Bu dönem de Öcalan'ı dinledi ve dinleyecek. Nasıl dinleyecek size söyleyeyim. Denemesi bedava yani. Anlatabiliyor muyum? Çünkü Öcalan bana dedi ki, "Avukatsız okursan ters teper. Karşı tarafın oyu fırlar" dedi. "Sakın böyle yapmayın. Avukatların birini sağına, birini soluna oturt öyle konuş" dedi bana.
O zamanki devlet aklı. Avukatsız okuttu ve sonuç Öcalan'ın dediği çıktı. Benim de dediğim çıktı. Selahattin'in falan dediği çıkmadı. Kimse Selahattin'i dinlemedi. Selahattin'i bu halk dinleseydi 2013'te dinlerdi. Niye dinlemedi?
"ÖCALAN 'AVUKATSIZ OKUTMAYIN' DEDİ"
Abdullah Öcalan ayakta vedalaşırken 2 kez sordum. Önce kapalı uçlu, açık uçlu sordum. Sonra kapalı uçlu sordum. "Avukatlar gelmezse ne yapayım" dedim. Bağırdı çağırdı. "Nasıl gelmezler" dedi. Ben yine ikna olmadım. İkinci kez dedim ki "Lütfen avukatlar gelmezse ben yine açıklamayı yapayım mı?" İşte o zaman sakin bir sesle sakin bir tonla bana ve 3 tane devlet yetkilisine baş parmağını göstererek "Sakın" dedi. Avukatsız okursanız ters teper. Ve ters tepti. Erdoğan'ın liderliği, liderliğinin tarihinde ilk büyük tuğlası düştü. Erdoğan liderliğinin liderlik tarihinde ilk düşüşünün başlangıcıdır bu.
Bedelini ödetti, ödetmeye devam ediyor. İnşallah bu kayyımların da önüne geçilir. Aynı akıl sanki 2019'daki o Erdoğan liderliğine kaybettiren akıl, kayyım işlerinde devreye girmiş durumda görünüyor. Öyle görünüyor. Çünkü bu bir devlet aklı değildir. Yani yağdan kıl çeker gibi bu çözümün önündeki engeller yağdan kıl çeker gibi. Bu düzeltilecek. Bu düzeltilmezse yine bu çözüm de herkesin başına yıkılır. Ve bu sefer bir daha kimse çözüme gidemez. Ve bin yıllık Türk-Kürt ilişkileri Allah korusun muhafaza yeni bir boğazlaşma dönemine girer.
"ÖCALAN BENİM BAHÇELİ İLE GÖRÜŞME FİKRİME 'ÖNEMLİ' DEDİ"
-Ali Kemal Bey, siz görüşürken Öcalan Bahçeli'nin rolüyle ilgili bir şey söyledi mi?
Tabii ki. Ben söyleyeyim. Onu da söyleyeyim. 2019'da ben Öcalan'a dedim ki, Bahçeli'yle de görüşmeyi düşünüyorum. İkinci görüşmede. Oradaki Devlet yetkilisi bir şeyler söylüyordu. Hemen sözünü kesti. "Bir dakika, bir dakika, bir dakika." dedi parmağını uzatarak bana. "Hocanın dediğini duydunuz mu?" Bahçeli'yle görüşeceğim dedim ya, devlet yetkilisinin lafını ortadan keserek, "Hocanın dediğini duydunuz mu? Çok önemli."
Çünkü ben de Öcalan da ısrarla söylüyoruz ki, çatışanlar barışır. Dostlar arasında barış olmaz. Allah'ın izniyle bir engel çıkmazsa Bahçeli'yle de görüşmemiz fazla uzun sürmez.
BAHÇELİ İLE GÖRÜŞECEK Mİ?
-Başvuracak mısınız siz Bahçeli'yle görüşmek için?
Ya benim başvurularım sabah akşam devam ediyor. Resmi başvurusu olmaz.
- Ne zaman görüşeceksiniz?
Bu işler resmi başvuruyla olmaz. Dilekçeyle olmaz.
-Nasıl olur?
Yalnız bize bırakın ya, lütfen. Biz nasıl gideceğimizi biliriz.
-Yani başvurunuz açık, aslında hep devam eden bir durum yani. Bunu söylüyorsunuz değil mi?
O sizin gündeminizde.. Bizim gündemimizde öyle bir şey yok. Bizim gündemimizde görüşme var. Nasılı yok.. Nasılı sizin gündeminizde ise, buyurun devam edin.
"ÖCALAN MECLİS'E ÇAĞRI İÇİN GELMEZ"
-Öcalan sizinle görüşmede Meclis'le ilgili bir şey söyledi mi?
Hayır, Meclis'e gelmesi sembolik bir ifadedir. Ya da yine Bahçeli'nin yanlış bilgilerle manipüle edilmesidir. Öcalan Meclis'e çağrı için gelmez. 2019'da iki gün arayla toplam 6-7 saate yakın konuşan benim. İstanbul seçimleri son 5 dakikada önümüzde geldi. Defalarca söylemiş bulunuyorum. Anlatabiliyor muyum? Yani demek ki 6 saat aşkın konuşmayı bunları konuşmuşuz. İstanbul seçimlerini değil. İstanbul seçimleri tarihi bir vesile oldu benim için.
Öcalan Meclis'e işi bitirdikten sonra gelir. Bir ara devlet yetkilisinin bir iması sonucu dedi ki, başka kanallara söylemedim size söyleyeyim. Hapisten çıkmak için Öcalan taviz veriyor falan gibi söylemler var. Öcalan burada sözünü kesti yine yetkilinin dedi ki: "Hayır benim buradan çıkma isteğim yok. Çünkü şu anda burası benim için dünyada en güvenli yerdir". Hatta ekledi, dedi ki: "Ben burada olmasaydım şimdi fiziken sağ değildim. Yani fizik olarak canlı değildim." Yani öldürülmüştüm demek istedi. Açık net söyledi. Dolayısıyla Abdullah Öcalan İmralı'dan çıkıp Meclis'e gelme gibi bir planı, programı, projesi yok.
Öcalan Meclis'e 'bu işi nasıl çözdün', 'bu işi nasıl başardın' sorusunun cevabını vermek üzere gelir. Bu işi “Terörden, 40 yıllık çatışmadan, şiddetten, gerçekten insanların haddinden fazla bedelini ödediğimiz kayıpları nasıl durdurdun” sorusuna cevap vermek üzere Meclis'e gelir. Ve bunu da ülkücü kamuoyunun, ülkücü camianın, Meclis'te Öcalan çizgisine yakın camia ile el ele kol kola halaylar eşliğinde yapacaktır. Davul zurna o zaman olacak. Şimdi davul zurnaya gerek yok.
"AHMET ÖZER TASFİYE EDİLDİ"
-Ali Kemal Bey Esenyurt Belediye Başkanı’nın tutuklanmasını takip etmişsinizdir. Şimdi orada tutuklamaya gerekçe gösterilen Remzi Kartal ile bir görüşmeden bahsediliyor. Yani kendi soruşturmasının içerisine dahil edilen. Geçen gün Cumhuriyet Gazetesi'ne bir yazı çıktı. Siz böyle bir soruşturma mı geçirdiniz?
Ahmet Özer'in tutuklanması meselesinin Remzi Kartal görüşmesi ile alakası yoktur. Ahmet Özer benim 25 yıldan beridir tanıdığım bir kişiliktir. 10-15 yıllık arkadaşlığım oldu ama sonra 10 yılı aşkındır ilişkim olmadı. Çünkü çözümsüzlük cephesinin üzerinde uzlaştığı bir figürdür Ahmet Özer. Tasfiye olması da gayet normaldir ama tasfiye metodu yanlış.
-Tasfiye?
Tasfiye edilmesi zaruridir ama tasfiye edilmiyor. Abartılıyor şu anda. Ben dedim ya hukukta usul esastan önce gelir. Böyle kayyım metotlarıyla bunlar tasfiye edilmez. Aksi halde bunlar büyütülüyor. Ahmet Özer'in çözümle ilgili üst üste konulmuş üç tane cümlesi yok. Son 10 sene çözüm sürecinden sonra CHP'ye üye oluyor bu profesörümüz. Maalesef Allah yardımcısı olsun. İnşallah belki içeride aklını başına aldıracak bir takım girişimlerinde bulunan dostları olur. Bazı şeyleri o da itiraf eder. Neden CHP'ye üye olduğunu anlatır ve sürecin yıkılmasından sonra özellikle sürecin Erdoğan ve Öcalan şahsında Türkiye'nin başına yıkılmasından sonra CHP üyeliğinin nasıl gerçekleştiğini halka millete açıklar ve kendini de biraz kurtarma yoluna koyar.
"REMZİ KARTAL'LA 8 SAAT GÖRÜŞTÜM"
-Sizin Remzi Kartal'la o süreçte bir görüşmeniz oldu mu hiç?
Ben defalarca söyledim Twitter'da. Özgür (Özel)Bey 8,5 saat söylüyor. Ama 8,5 saat değil, 8 saat görüştüm, 8,5 saat değil. Onu da düzeltmiş olayım. Ama ne için görüştüğüm önemli. Ben görüşmelerle ilgili detayları yazıyorum. Bunları, Öcalan'a esir deyip, Öcalan'ın liderlik sancağı altında, "Sayın Öcalan, Kürt Halkı Önderi Öcalan, Başkan Apo, Rehber Apo" bayrakları altında Öcalan'ın İmralı'dan cenazesini çıkarma yolundan geri almak istedim bunları. Bu manadan, bu yoldan kurtarmak istedim. 8 saati bunun için harcadım.