Yeni parti kurma hazırlığı içinde olduğu bilinen Ali Babacan, kurucusu olduğu AKP’den istifa etmesinin ardından ilk kez canlı yayına katıldı.
HaberTürk Tv'de yayımlanan Teke Tek programında Fatih Altaylı'nın sorularını yanıtlayan Babacan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
FATİH ALTAYLI: Uzun zamandır son derece sessizdi. Herkes 'sessiz ve derinden mi gidiyor?' diyordu. Ali Babacan AK Parti'den istifasının ardından bir daha kendisinden doğrudan haber alabilen olmadı. Etrafından bilgi parçaları sızdı. Biz de 'Ali Bey konuşmadan siyaset olmaz' dedik. O da 'Günü geldiğinde' dedi. Partisinin kuruluşu nasıl olacak? Neler oldu? Onu konuşacağız. AK Parti'den istifa ettiniz. AK Parti'yle özdeşleşmiş isimlerden biriydiniz. Oldukça da başarılı bakanlık dönemi geçirdiniz. Kısa bir zaman parlamento dışında kaldınız. Bir süre sonra AK Parti'den ayrıldınız? Neden ayrıldınız?
ALİ BABACAN: Aslında bir süreç. Birdenbire verilmiş bir karar değil. 2001 ekonomik krizinden sonra yeni bir siyasi hareketin gerekliliğine karar vermiştik, AK Parti'yi kurduk. Kuruluşta önemli prensipler, değerler vardı. Önce insan diyorduk. İnsan haklarına önem veriyorduk. Türkiye'de demokrasinin iyi işlemediğinden şikayet ediyorduk. Bu değerleri yeniden canlandırmak için yeni bir siyaset olarak AK Parti çıktı. Daha sonra farklar oluşmaya başladı. 2011-2012'de başlayan, 3013 yılında başlangıç değerleri ve ilkeler arasında farklılıklar oluştu. Hukukun üstünlüğü, insan hakları ve demokrasi diyorsak bunlar evrensel ilkeler. Bunların zaman içerisinde örselenmesi hepimizi rahatsız ettik. Baktık ki düzelme olmuyor.
ALTAYLI: Parti içinde kalıp, mücadele etseydiniz...
BABACAN: 2019'a kadar ciddi mücadelemiz oldu. Yola çıkarken ilkeler önce şeffaflık, hesap verebilirlik, yerinden yönetim anlayışı. Kurumların güçlü, itibarlı olması. Kural bazlı yönetim.
"SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZ BENİM AYRILMAMI İSTEMEDİ"
BABACAN: Sadece değerlerde değil ilkelerde de sapma meydana geldi. Türkiye'de her alanda sorunlar büyüdü. Neredeyse ülkenin karanlık tünele girdiğini gördük. Üzerimizde ciddi sorumluluk hissettik.
ALTAYLI: Çoğul konuşuyorsunuz
BABACAN: Arkadaşlarımızın bir kısmı erken zamanda sistem dışına çıktılar.
ALTAYLI: Partiden dışlandığınızı hissettiniz mi? Bütün buna rağmen parti bağrına basıyor muydu sizi?
BABACAN: Sayın Cumhurbaşkanımız benim ayrılmamı istemedi. Bir toplumsal ve ahlaki sorumluluk olarak bunu hissettik. Türkiye'nin başarılı dönemlerinde bir miktar katkısı olarak insanlar olarak içinde bulunduğumuz durum bizi üzdü. Bu problemleri çözmek için yeni bir iddiayla ortaya çıkmak.
"O DÖNEM GÜNAHLARIYLA SEVAPLARIYLA BİZE AİTTİR"
BABACAN: Bir süre mevcut düzene zarar veririz korkusuyla hareket ettik. Bunun vebalinden korktuk. Vicdani terazi öyle bir değişti ki, hiçbir şey yapmazsak bunu vebali ağır bastı. Bize derlerdi ki, 'bütün problemleri görüyordunuz, niye bir şey yapmadınız, geri durdunuz'. Bu büyük bir vebaldi açıkçası.
ALTAYLI: Size yöneltilen en büyük suçlamalardan biri, 'AK Parti treni bu yönde giderken o da içindeydi. En etkili ve işin içinde olan bakanlardan bir tanesiydi'. Hiç mi sorumluluğunuz yok.
BABACAN: Sorumlu olduğumuz dönemdeki sorumluluktan kaçamayız. Günahıyla sevabıyla bizim içimizde olduğu dönem. Türkiye'de parti disiplini ile parti içi demokrasi arasında ciddi ikilem söz konusu. Parti içi demokrasi, öz eleştiri mekanizmaları çalıştırılmayabiliyor. Siyasi Partiler Yasası'nda mutlaka parti içi özeleştiri, demokrasiyi işletecek bazı mekanizmaları, süreçleri mecbur hale getirmek. Bu kültürün değişmesi lazım.
ALTAYLI: AK Parti'nin kuruluş yıllarında çok kuvvetli istişare mekanizması vardı. Her şey konuşuluyordu. Başlangıçta böyle bir dönem yaşandı.
BABACAN: İlk parti grubu tam bir istişare müessesesiydi. Her şey rahatça konuşulabilirdi. O dönemde çok kritik konularda istişare ile sıhhatli kararlar alındı.
"ANAYASA KAMPANYASINA 'BEN BUNU SAVUNAMAM' DEDİM"
ALTAYLI: Cumhurbaşkanlığı referandumu sırasında bir anda geri çekildiniz. Mitinglerde sizi pek göremedik. Orada şöyle izlenim edindik, sanki yeni sisteme inanmıyor gibi. O günden beri buharlaştınız. Ortalıkta Ali Babacan yok. Ta ki geçen sene siyasi hareket var gibi hissedilmeye başlandı. Yine de istifa etmediniz. O arada ne yaptınız?
BABACAN: 2007 Anayasa oylaması olağanüstü şartlarda yapıldı. Anayasa değişikliği rahat tartışılamadı. Parti içinde ve Meclis'te de rahat tartışılamadı. O dönemde benden kampanyaya katılmam istedi, ben 'bunu savunamam' dedim. O dönemde ben AK Parti milletvekiliydim. Daha sonra Başkanlık sistemiyle ilk seçimlere gidildi. Başkanlık sistemiyle nasıl yürütülecek Türkiye? Bu sistem gerçekten yönetilecek bir sistem mi, yoksa problemler üretecek mi? Sistem baktık ki ekonomik krizlerle anılmaya başlandı. O günkü kampanyaların en önemli söylemi 'yeni sistem gelecek koalisyon kalkacak' deniyordu. Şimdi ittifaklar konuşuluyor. Bakanlıktan ayrıldım, milletvekilliği döneminde yurtdışında pekçok toplantılara katıldım. 30 kadar ülkeye gittim. Tek şartım basına kapalı olmak şartıydı. Şu anda çözüm yoluna giren bir konu hemen hemen yok gibi. Yeniden gelecek vizyonu, her alanda düşünülmüş stratejiler, gelecek planlaması artık elzem.
"SON DÖRT YILDA İNSANLARI DİNLEME FIRSATIM OLDU"
ALTAYLI: Bu ekonomik programlara inanmıyor musunuz?
BABACAN: Doğrusu karşılığı yok. Bunun arkasındaki teknik, perspektif ve güven maalesef yok. Türkiye'ye öngörülebilirlik getirmekten uzak.
ALTAYLI: Toplantılar yaptınız. Ali Babacan olarak Türk ve dünya ekonomisi mahiyetinde miydi?
BABACAN: Tabi tabi. Çin'e gittim, Ortadoğu'da Duha'da olsun, Ortadoğu jeopolitiğini anlattım. Avrupa'nın NATO'nun geleceği başlıklı konularda görüşlerimi anlattım. Küresel finans sistemiyle ilgili G-20'ye rapor hazırladık. Küresel finans sistemiyle ilgili en çok tecrübeli isimlerden oluşan bir gruptu. Bir sonraki ekonomik krizi önlemek için bugünden neler yapılır, görüşlerimizi, önerilerimizi hazırladık. Küresel perspektiften dünya bir daha krize girmesin, daha iyi kalkınsın diye düşüncelerimizi G-20'ye sunduk. Görüşlerimizden bazı öneriler liderler kararı olarak geçti. 13 yıl boyunca günde 2-3 saat uykuyla çok yoğun dönem geçirmiştik. Son 4 yıl insanları dinlemek için çok çok iyi fırsat oldu. Hem küresel hem de Türkiye'de yerel anlamında.
"ABDULLAH BEY TÜRKİYE ADINA DOĞRU ŞEYLERİ ONAYLADI"
ALTAYLI: Abdullah Gül Türkiye'de 2002 yılında Başbakanlık koltuğuna oturdu. Sonra Tayyip Bey, yeniden seçilme hakkını elde edince ayrıldı. Uzun süre Dışişleri Bakanı yaptı. Ardından Tayyip Bey'in 'kardeşim Abdullah Gül' demesiyle Cumhurbaşkanı adayı oldu. 367 meselesine takıldı. Ardından 'Ben yine adayım' dedi Cumhurbaşkanı oldu. AK Parti'nin bütün kararlarını onaylayan kişiydi. Hem eleştiri hem destek aldı. Daha sonra da muhalif noktada görülmeye başladı. Gül'ün bu parti içinde sizin yanınızdaki yeri nedir? Abdullah Bey garanticidir derler. Ben buna pek katılmam. Saadet Partisi'nde Erbakan'a karşıydı. Bu kez Abdullah Bey hep ikircikli tavır içerisinde. Herkes diyor ki, Ali Babacan'ın arkasında Abdullah Gül var. Kendisi çıkamadığı için Ali Babacan'ı çıkardı. Abdullah Gül bu partinin neresinde?
BABACAN: Abdullah Bey Cumhurbaşkanlığı'nda Meclis'ten gelenleri büyük ölçüde onaylamıştır. Ancak pekçoğunu onaylamadan önce uyarmıştır. Önleyici şekilde kanunların belli çerçevede gelmesini sağlamıştır. Bunu düzeltmekte karar var. Türkiye adına doğru şeylerin yapılmasına uygun davrandı.
"ABDULLAH BEY BİZE DENEYİMLERİYLE DESTEK VERİYOR"
BABACAN: Abdullah Bey'le bizim kaygılarımız aynı. Ancak Cumhurbaşkanlığı'ndan ayrıldıktan sonra 'Ben artık aktif siyasette yokum' dedi. 'Bundan sonra yeniden bir partide olmam' dedi.
ALTAYLI: Daha sonra Millet İttifakı'nın adayı olma noktasında bir açık kapı politikası vardı.
BABACAN: Herkes mutabık olsaydı 'böyle bir talep var, kaçamam' diye ifade etmişti. Kendisi bizim çalışmalarımıza destek veriyor. Ayda bir iki defa oturuyoruz. Kendisi bize destek veriyor. Bize dışarıdan bilgi ve tecrübesiyle destek veriyor. Biz de bundan memnunuz. Ancak nihai kararları biz veriyoruz.
ALTAYLI: Abdullah Bey'in parti içinde görev alma, Cumhurbaşkanı olmak gibi bir durumu yok mu?
BABACAN: Hayır, hayır. Ben kendisine söyledim. 'Bu işte olacaksınız başımızda siz olacaksınız' dedim. 'Hayır' dedi 'bu iş isiz yapacaksınız' dedi. Bizi partimiz farklı kesimlerin üzerinde ittifak kurulacağı bir çizgiyi oluşturmak amacında. Farklı siyasi görüşlerden gelen insanların uygulanabilecek ve gerçekçi olan yeni bir Türkiye tasarımı. Bu ana akım siyasi bir çalışma olacak.
"SAYIN GÜL İLE EN BAŞINDA NET KONUŞTUK, KAVİLLEŞTİK"
BABACAN: İddialı olarak ortaya çıkacak partinin her konuda net görüşü olması lazım. Bizim ne ittifak derdimiz ne de ortak aday derdimiz var. Amacımız çalıştıklarımızı nihayetinde uygulamak. Halkın en çok teveccüh ettiği siyasi parti olmak.
ALTAYLI: Bu parti Abdullah Gül için kurulmuş bir parti değil. Abdullah Gül bir siyasi büyük, bir ağabey...
BABACAN: O kadar. O konuda baştan çok açık net konuştuk. Baştan akitleştik, öyle başladık. Aksi halde kafa karıştırır. Bir şeyi gösterip de sonradan başka bir şey sunamayız. Halkımıza karşı açık, dürüst, şeffaf olmak zorundayız. Bizim çok sayıda insanla temasımız var. Tek tek çok sayıda insanla görüştüm. Bir siyasi parti kurulurken neler yaşanmış, başa neler gelmiş, olumlu, olumsuz ne tür tecrübeler var bunlardan istifade etmemiz lazım ki, eski hataları yeniden yapmamak için. Bazen oturuyoruz, 3 saat sohbet. Öyle bir laf söylüyorlar ki, 'çok önemli' diyoruz. Hala siyasi itibarını koruyan bir sürü kişiyle görüşüyoruz.
ALTAYLI: Sizin bu hareketi başlatırken sanki yol arkadaşınız gibi görünen eski AK Partili dar bir grup var. Beşir Atalay, Sadullah Ergin var. Sadullah Bey en tartışmak istediğim birisi. Kendisi Adalet Bakanlığı döneminde FETÖ'cü yapılaşmanın etkin olması bakımından bu işin sorumlusu Sadullah Beymiş görünüyor. Gerçi o gün FETÖ'cü olmak çok normal bir işti. Size kimse bir şey diyemiyor. 'Ali Bey'in hırsızlığı, üç kağıtçılığı, ahlaksızlığı yok' diyor. Sadullah Bey'in bagajını taşımak, sayın Beşir Atalay'ın açılım sürecinin bagajını taşımak biraz ağır gelmeyecek mi?
BABACAN: Bizim şu anda siyasi parti kadrosuyla ilgili bir kararımız yok. Biz şu anda sadece Türkiye'nin geleceği için iyi bir hazırlık yapmaya çalışıyoruz. Bilgisi ve tecrübesi olan arkadaşlarımız çok önemli ama bir o kadar da gençlerimizin, kadınlarımızın söz sahibi olacağı kadroyu hedeflememiz gerekiyor. Türkiye'de 82 milyonluk nüfusun siyasi eğilimleri neyse bunun özeti bir kadro oluşturmaya çalışıyoruz.
"DAVUTOĞLU DAHA ÖNCE BİRLİKTE ÇALIŞMA TEKLİFİNDE BULUNDU?"
ALTAYLI: Partinin adı belli oldu mu? Bir isim atıldı ortaya Akıl ve Bilim Partisi diye.
BABACAN: Hayır, birçok yerden isim önerileri geliyor, hatta genç arkadaşlar tasarım bile yapıylor. Kadrolardan sonra ortak ruh ortaya çıktıktan sonro logo ve isim belirlenecek. Biz bugüne kadar daha tek bir il başkanı belirlemedik. Bugüne kadar tek bir kişiye kuruculuk teklif etmedim. 24 başlık, 24 ayrı çalışma grubu oluşturduk. Ocak'tan itibaren projeler geliyor.
ALTAYLI: Siz asla kavga etmeyeceksiniz.
BABACAN: Sataşma olursa cevabını veririz. İş üretmeye hazırız, laf üreten olacağız. Bakın son 10 gün ney tartışılıyor. Memleketin yakıcı sorunlar var ve bunlar büyüyor. Biz çözüm üretmek için burada olacağız.
ALTAYLI: AK Parti'nin içinde yer almış kişilerden sayın Ahmet Davutoğlu. Siz onun kabinesinde yer aldınız. Çalışma arkadışınız. Siyaset lafları çıktığında beraber tatilde fotoğraflandınız. Herkes 'galiba beraber hareket edecekler'. Niye beraber olamadınız sayın Davutoğlu ile? Yoksa Ahmet Bey'in egosu fazladır biraz. O ego mu sizi rahatsız etti?
BABACAN: Ben Dışişleri Bakanı iken Ahmet Bey danışmandı. Defalarca benim heyetimde programlar yaptık. Gelen misafirleri beraber karşıladık. Daha sonra o Başbakan oldu ben Başbakan Yardımcısı oldum. Birbirimizi çok iyi tanıyan insanlarız. Siyasette neyi hedefliyoruz, yöntem, üslup çok önemli. Öncelikle bu işin tamamen kadro hareketi olmasını istiyoruz. Omuz omuza verdik yüzlerce insanla çalışıyoruz. Bu çalışmaların sonucunda ortak kurul oluşacak. Bazı arkadaşlar siyasetin içerisinde yer almak istiyorlarsa karşılıklı mutabakat olursa devam edecekler. Bugüne kadar bir tane il başkanı belirlemedik. Ortak kararla il başkanlarının belirlenmesi lazım. Ahmet Bey daha önce başladı çalışmaya. Belli metod ve önceliklerle başlattı.
ALTAYLI: Ahmet Bey size birlikte çalışma teklifinde bulunmuş, doğru mu?
BABACAN: Beraber çalışma teklifinde bulundu. İl başkanlarını belirlemişti. Düzenli toplantılar yapıyordu. Önemli olan parti içi demokrasinin işliyor olması. Ortak akılla başlaması. Bütün çalışmalara beyaz sayfalarla başlıyoruz.
"GENÇLERLE GÖRÜŞTÜM 'BOĞULMA HİSSİ YAŞIYORUZ' DEDİLER
ALTAYLI: Hiçbir ön kabul yok.
BABACAN: Ama ilkeler var. Önce insan diyeceğiz mesela. İnsanı merkez almayan hiçbir siyasi hareketin o ülkenin insanlarına menfaati olmaz. İnsan hakları, temel hak ve özgürlükler bir esas. Türkiye'de bugün ciddi ifade özgürlüğü problemi var. Genç arkadaşlarla buluştuk. Türkiye'de üniversite sınavlarında ilk bine giren 10 öğrenciyle oturduk. 'En büyük problem olarak neyi görüyorsunuz' dedim. Çocuklar boğulma hissi yaşıyoruz, sosyal medyada yorum yapmaktan, like atmaktan korkuyoruz. Yarın işe başvuracağız diyorlar. Bu konular çok önemli. Bunlar ilke ve değerlere iniyor. Bu konularda aynı kafada değilsek zaten çalışamayız. Demokrasiyi öncelemeyen insanlarla çalışamayız. Şeffaflık, hesap verilebilirlik diyoruz. Bunlar çok temel ilke ve değerler. Sosyal demokrat olabilir, milliyetçi olabilir, etnik köken, din, mezhep hiç önemli değil. Bu ülkenin vatandaşı olan herkesle çalışırız.
ALTAYLI: AK Parti de Alevi çalıştaylardı, Kürt meseleleri çalışmaları vardı. Siz demokrasi, insan hakları, özgürlükler diyorsunuz. Bunlar Avrupa'da aydınlanmadan itibaren ortaya çıkmış değerler. Bu değerler ABD'de aşağı gidiyor, Avrupa'da terör ve göçmenler gerekçesiyle milliyetçilik yükseliyor. Dünyada demode olan bir örneği siz niye öne alıyorsunuz? Değişen bir değerler silsilesine, rüzgara karşı gitmek olmayacak mı bu?
BABACAN: 2008-2009 krizinden sonra artık siyasetçiler bir gelecek perspektifi oluşturmamaya başladı. Bu sefer ne yapıyorlar? Korku siyasetine başvuruyorlar. Amerika'da Meksikalı göçmenlerle, Avrupa'da Müslümanlarla, Türklerle, göçmenlerle korkutuyorsunuz. 'Beni destekle yoksa daha kötüsü olur' diyorsunuz. Bu ülkeleri geleceğe taşımaz. Uluslararası dostluğa zarar verir bu. Pekçok ülke krizle boğuşurken biz yüzde 10 büyüdük. Küresel kriz bizi etkilemedi. Zamanında reforlarımızı yaptık.