Akşener: Nerenin tacizcisi, tecavüzcüsü, sapığı varsa memleketimizde

Yayın tarihi: 15 Haziran 2022 Çarşamba 10:32 am - Güncelleme: 15 Haziran 2022 Çarşamba 4:51 pm

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu. Sığınmacı sorunu hakkında konuşan Akşener “İstanbul; dünyadaki kara paranın, suç örgütlerinin, mafya babalarının ve yabancı istihbarat servislerinin, âdeta cirit attığı, bir şehre dönüştü. Nerenin tacizcisi, tecavüzcüsü, sapığı varsa, memleketimizin dört bir yanına saçıldı. İnsanlarımız artık, çocuklarını parka göndermekten bile, endişe duyuyor. ” dedi.

Akdeniz Üniversitesi’ndeki canına kıyan öğrenciler hakkında konuşan Akşener “Antalya’da Akdeniz Üniversitesi’nin içerisinde bulunan Elmalılı Hamdi Yazır KYK Yurdu’nda yaklaşık bir aydır intihar vakaları yaşanıyor. Zor buldukları yurtlarda neler yaşadıklarını bilmek zorundayız. ” dedi.

Ekonomik koşullara değinen Akşener “AK Parti 20 yıl önce yolsuzluklarla, haksızlıklarla mücadele etmek için yola çıkmıştı. Bizzat sebep oldukları ekonomik sıkıntılara çözüm olarak da milletimize şükretmeyi öğütlüyorlar. Nereden nereye?” ifadelerini kullandı.

Asgari ücretin artırılması için çağrı yapan Akşener “Asgari ücrete rekor zam yaptık diye böbürlenenler hemen her ürüne neredeyse her gün gelen zamlarla zerre ilgilenmiyor. Bugün yeniden iktidara seslenmek istiyorum. Asgari ücretli vatandaşlar evine ekmek götüremiyor. Bir an önce asgari ücreti güncelleyin. ” dedi.

 

Meral Akşener’in açıklamalarının satır başları şu şekilde:

“Geçtiğimiz hafta ülkemizin çeşitli bölgelerin sel felaketleri meydana geldi. Zarar gören vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimizi iletiyorum. Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza rahmet, ailelerine sabırlar diliyorum. Dengesini bozduğumuz doğamızın bize bir mesajı var. 2 gün sonra 17 Haziran günü Dünya Çölleşme ve Kuraklıklaşma ile Mücadele Günü. Ülkemizin içinde bulunduğu Akdeniz havzası insan eliyle meydana gelen iklim değişikliği ile gittikçe daha da kuru bir bölge haline geliyor.

İKTİDARA AÇIK ÇAĞRI

Isınma nedeniyle su kaynaklarımızdaki kayıpların derin bir su krizine yol açması riskiyle de karşı karşıyayız. Artan maliyetler nedeniyle toprağını boş bırakmak zorunda kalan çiftçilerimiz için çok daha hayati. Biz İYİ Parti olarak ülkemizin yeni bir krizi kaldıramayacağının farkındayız. İktidar mensuplarına açık bir çağrıda bulunmak istiyorum. İklim krizi meselesi iktidar-muhalefet meselesi değil, Türkiye’nin geleceğini kurtarma meselesidir. Biz ülkemiz için hayati öneme sahip iklim kriziyle ilgili atacağınız her türlü olumlu adımın yanında olacağız. O adımı atmak sizin sorumluluğunuzda.

KYK YURDU TEPKİSİ: “GERÇEKLER BİR AN ÖNCE GÜN YÜZÜNE ÇIKMALI

Antalya’da Akdeniz Üniversitesi’nin içerisinde bulunan Elmalılı Hamdi Yazır KYK Yurdu’nda yaklaşık bir aydır intihar vakaları yaşanıyor. Zor buldukları yurtlarda neler yaşadıklarını bilmek zorundayız. Eğer ortada gençlerimizin hayatlarını baskılayan şartlar varsa bunu öğrenmek zorundayız. Öğrencilerimizin barınma sorunu onları özel yurtlara mecbur bırakırken ve Enes’in acısı hale tazeyken KYK yurtlarının da başıboş yönetimlere bırakılmasına göz yumamayız. Gerçeklerin bir an önce gün yüzüne çıkarılması için konunun takipçisi olacağız. Gençlerimizi karanlığa hapseden nedenlerin peşini bırakmayacağız.

Akşener’den altılı masa toplantısı öncesi liderlere ziyaret

“ÜÇ MAYMUNU OYNUYOR”

Ben defalarca bu kürsüden Erdoğan’ın vicdanına seslendim. Gel iktidar ve muhalefet el ele verelim bu ülkenin lügatından kadın, çocuk ölümlerini silelim dedim. Bu konuda tek bir somut adım atmadı, atmıyor. Çünkü kürsü şovları peşinde koşup hala üç maymunu oynuyor.

Herkes sussa da biz İYİ Parti olarak susmayacağız. Evlatlarımızın göz göre göre hayattan kopuşuna seyirci olmayacağız. Milletimizin herbir ferdi için yaşanabilir Türkiye’yi mümkün kılacağız.

“HER GÜN SAÇMASAPAN AÇIKLAMALAR”

Ülkemizin ekonomisi adım adım ödemeler dengesi krizine doğru gidiyor. Açıklanan makro ekonomik verilerden daha korkunç bir şey daha var. Liyakattan nasibini almamışların hala yönetimde olması. Her gün saçmasapan açıklamalar dinliyor, akıl dışı kararlarla karşı karşıya kalıyoruz. AK Partili bir vekil “Devlet memurlarının da bütçeye yükü var” dedi. Nobellik bir söz.

“MİLLETİMİZE ŞÜKRETMEYİ ÖĞÜTLÜYOR”

Diğer AK Partili vekil ise altta kalmamak için “Akaryakıt pahalı ama sebebi biz değiliz Dua edin bol akaryakıt çıksın” dedi. Şaşırdık mı, maalesef şaşırmadık. Başını “Enflasyon yok, hayat pahalılığı var” gibi sözlerle Bay Kriz’in çektiği bir siyasi kadronun milletvekillerinin de böyle konuşmaları şaşırtıcı değil. AK Parti 20 yıl önce yolsuzluklarla, haksızlıklarla mücadele etmek için yola çıkmıştı. Bizzat sebep oldukları ekonomik sıkıntılara çözüm olarak da milletimize şükretmeyi öğütlüyorlar. Nereden nereye?

“YANDAŞ ENDEKSLİ SENET (YES)”

Nebati bakan bu kafayla GES’ten sonra milleti tamamen denklemden çıkarıp yandaş ekosistemin tamamı paylaşabilsin diye YES yani Yandaş Endeksli Senet çıkarırsa şaşırmayın. Gelire Endeksli Senet’ten önceki KKM’nin ülkemize maliyeti 220 milyar lirayı bulacak. Bu para bir çivi bile çakmadan Hazine’nin kasasından çıkacak. Bu para ile milletimize ve memleketimize çok daha faydalı işler yapılabilirdi. 220 milyar lirayla okullarda, sokaklarda, her yerde şahit olduğumuz çocuk yoksulluğu ve yoksulluk bitirilebilirdi. Mesela devlet okullarında 11 milyon öğrencimize ücretsiz kahvaltı ve öğle yemeği verilebilirdi. Yıllardır Hazine’de para yok diye görmezden gelinen kazanılmış hakları için mücadele veren EYT’li arkadaşlarımızın hakları verilebilirdi. Tüm bunlar esasında bir öncelik meselesi. Ne var ki AK Parti iktidarının hiçbir programında öncelik milletimiz olmuyor. İktidarın altına imza attığı tüm yanlışlara rağmen ülkemizi içinde bulunduğu bu çukurdan çıkarmaya geliyoruz.

Akşener’den ‘Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü’ mesajı

“EMEKLİNİN FERYADI HER YERDEN DUYULUYOR”

Memleketimizi kasıp kavuran derin yoksulluğun izleri her yerde hissediliyor. Evine ekmek bile götürmekte zorlandığı için ailesine mahcup hisseden babaların, önüne engeller çıkartılan gençlerin, ay sonunu getiremeyen emeklilerin feryadı her yerden duyuluyor. Geçen hafta Sakarya’daydık. İnsanlarımız içine hapsedildikleri yoksulluktan dertliydi. İsrail’den deport edilen erkek bir kişi villa alıyor, sonra da vatandaşlık alıyor. İn midir cin midir bilmiyoruz.

“SARAY’DAN YAN GELİP YATANLAR KILINI BİLE KIPIRTDATMIYOR”

Fotoğrafçılıkla telefonculuğu bir arada yapan, genç bir esnafımızın sözleri de çok etkileyiciydi. Dedi ki; ‘İşler çok kötü. Artık bahane üreten siyasetçi istemiyoruz. Sizin yaptığınız gibi, insanlarla dertleşmek, çok mu zor? Çıksınlar dinlesinler derdimizi. 40 yıl öncenin kuyruklarını dinlemek istemiyorum artık’ Ferizli’de asgari ücretli çalışanları olan bir esnaf kardeşim ise dedi ki, ‘Asgari ücrete zamma ihtiyaç var’ Bakın, bunu söyleyen esnaf kardeşim, kendisinin de zora gireceğini biliyor. İktidarın, asgari ücretin vergisini üstlenmeyeceğini de biliyor. Yani, kendi maliyetlerinin de artacağını biliyor. Ama yine de, bu zammı istiyor. Çünkü etrafında yaşananları anlıyor. Çünkü asgari ücret zammının, daha 6’ıncı ayında eridiğini biliyor. Çünkü enflasyon canavarı yüzünden, insanlarımızın, zamdan önceki günlerini aradığını biliyor. Bunu, Ferizli’deki esnaf kardeşim biliyor, görüyor ve anlıyor. Ancak Saray’da yan gelip yatanlar, kılını bile kıpırdatmıyor. Haram olsun zıkkım olsun.

“ÜRÜNLERE GELEN ZAMLARLA İLGİLENMİYORLAR”

Asgari ücrete rekor zam yaptık diye böbürlenenler hemen her ürüne neredeyse her gün gelen zamlarla zerre ilgilenmiyor. Bugün yeniden iktidara seslenmek istiyorum. Asgari ücretli vatandaşlar evine ekmek götüremiyor. Bir an önce asgari ücreti güncelleyin. Milletimizi ayın ortasına bile gelmeden eriyen maaşlar ile açlığa, çaresizliğe mahkum edemezsiniz. Kendi eş, dostunuzu ihya ederken bu milletin evlatlarını görmezden gelemezsiniz. Artık kabul edin, sizin bu aziz millete verecek hiçbir şey kalmadı. Artık yapılacak belli. Getirin sandığı, millet karar versin. Türkiye sahipsiz değil, milletimiz de çözümsüz değil. Madem yapamıyorsunuz o zaman daha fazla gölge etmeyeceksiniz. Siz sadece sandığı getireceksiniz sonra da muhalefet saflarında yerinizi alıp oturup izleyecek ve ders çıkaracaksınız. Bu kadar basit.

“DEV YATIRIM DEDİKLERİ FABRİKA SÖKÜLÜYOR”

Bay Kriz’in peşkeş çekilen stratejik kurumumuzla ilgili ne nutuklar atıldı! Önce satmadık, kiraladık. Bunların hepsi aynı şahıs söyledi. Son olarak da peşkeş çekilmesini örtbas etmek için başka yalan uyduruldu. Dendi ki ‘Karasu’da farklı bir fabrika kuruyoruz, istihdamı artırıyoruz.’ Yandaş medya da günlerce yayın yaptı. Fabrikaya gittik. Yatırım matırım yok. Fabrika sökülüyor. Yanlış duymadınız. ‘dev yatırım’ dedikleri fabrika yerinden sökülüyor. İşte size Bay Kriz’in mangalda kül bırakmadığı yerli ve milli yatırım anlayışı. Milli ve stratejik kurumlarımızı yabancılara peşkeş çekmeyeceksin. Erdoğan’ın yerli ve milliliği lafta. Kendisinin son icraatı da yerli kaynaklarla elektrik üreten firmaları zora sokmak.

İndirim lafta kaldı! Motorine bir zam daha geliyor

“ORADA SEBZE YETİŞTİRMEK TAVUK BAKMAK İNEK BESLEMEK MÜMKÜN DEĞİL.”

Benim yaşımdakiler küçük ilçelerde büyüyenler tam 56 sene geriye gitmişiz. O devirlerde evler vardı hatırlar mısınız bodrum katları denilen evler vardı çok ucuz katlarda. O evlerden içeri girdiğinizde çok tuhaf bir koku karşılardı sizi. O zamanlar buzdolabı yaygın değildi tel dolaplar vardı. En azından günlük pişirme bir yemek eylemi söz konusuyla. Köylerden o ailelere sebze meyve süt yoğurt yumurta gibi gıda malzemeleri gönderirdi. Bir kere bütünleşmiş şehirle köy diye bir kavram kalmadı. Bütün merkez köyler mahalle oldu iki. Orada sebze yetiştirmek tavuk bakmak inek beslemek mümkün değil. Çünkü sadece su parasından bahsedeyim. Büyükşehirlerde yaşayan insanların ödediği su parasından sebze meyve sulanamaz. O üç harfli zincir marketlerin şeylerinin bulunduğu köyler haline geldiler. Birer dükkanın bulunduğu yerler haline geldiler.

“56 YIL ÖNCESİNDEN DAHA KÖTÜ”

Benim çocukluğumdaki 56 yıl evvelindeki o evlerin daha beterini gördüm. Ama bizim o dönemlerde o küçük yerlerde yaşayan çocukların Allah biliyor aç değildik. Böyle bir şey görmedim ben. 56 yıl öncesinden daha kötü. Tüketim anlayışı değişmiş ama buna karşılık gelir sıfıra yakın. 3 yaşındaki çocukları kucağınıza aldığınızda kemiklerini tek tek sayabilirsiniz. Bakın buradan her bir ekonomik durumu tavan yapmışı, bu ülkeyi yönetenleri uyarıyorum böyle bir durumu tekrar söylüyorum 56 yıl önce görmedim. O derecesinde bir yokluk yoksunluk ve yoksulluk var.

” O DİPSİZ KUYURUDAKİLER ‘YETER ARTIK’ DİYOR”

Yoksulluğu yaratıp yoksulluğu yönetmişsin ama o dipsiz kuyudakiler diyor ki ‘yeter artık.’ O dipsiz kuyudaki her bir kadın, genç, yaşlı birer Nayman Ana. Nayman Analar seni gönderiyor Erdoğan.

“DIŞ POLİTİKA AKP İÇİN İÇ SİYASETE MALZEME ÜRETMEK VE OY TOPLAMAKTAN İBARET”

Dış politikada da derin bir krize sürükleniyoruz. Bay Kriz hangi konuda bilmişlik taslasa kriz çıkıyor. Haklı olduğumuz konularda da haksız konuma düşüyoruz. Bağımsızlığı, gerçekçiliği, barışçılığı esas alan Atatürkümüzün dış politika vizyonundan iktidarın her fırsatta nefret kustuğu İsmet İnönü’nün ortaya koyduğu net tavrımızdan bugünlere nasıl geldik biliyor musunuz? Cumhuriyetimizi bir kişinin şahsına indirgeyenler yüzünden geldik. Halbuki dış politika, bir ülkenin ön savunma hattıdır. Ancak ne yazık ki AK Parti iktidarı iç siyasete malzeme üretmek, ülke gündemini değiştirmek ve oy toplamaktan ibaret.

“ERDOĞAN YÜZÜNDEN HAKSIZ DURUMA DÜŞMEKTEN KAYGILIYIZ”

Mesela Mısır ile aramız Erdoğan’ın Mursi’nin intikamını almak istemesiyle bozuldu. Mavi vatan savunmasında kendisini tek bir tarafı seçti ve diğer ülkelerle karşı karşıya geldik. Sayın Erdoğan bir tarafı seçmekle kalmıyor, seçtikten sonra çıkıp bağırmaya başlıyor. ‘Ey’ diyor. ’15 Temmuz’u bunlar yaptırdı’ diyor. Her defasında büyük gürültüler çıkartıp ondan sonra tüm bağırdıklarıyla ya kanka ya dost oluyor. Bu tek taraflı çok bağıran sonra da geri adım atan tavırlar Türkiye’nin de başını öne eğiyor. Nitekim bugün Yunanistan ile yaşanan sorunda aynısının olmasından endişe ediyoruz. Sonuna kadar haklıyız ama Erdoğan yüzünden haksız duruma düşmekten kaygılıyız. Erdoğan’ın devlet ciddiyetinden uzak davranışları birçok sorunu beraberinde getiriyor. Sığınmacı sorunu da bu sorunların başında geliyor. Daha sığınmacıların sayısı konusunda bile ortak karara varılamıyor. Dünya üzerinde görülmemiş plansızlık ve programsızlıktaki göç politikasının daha doğrusu politikasızlığının sonuçlarını yaşıyoruz.

SIĞINMACILARI ÜLKELERİNE GÖNDERMENİN YEGANE YOLU BAY KRİZ’İ EVİNE GÖNDERMEKTİR”

Devletin yıllardır sürdürdüğü bir göç politikası vardı. Ama bunlar diğer tüm alanlarda olduğu gibi kurumsal göç anlayışımızı yok saydılar. AB’nin geri kabul anlaşmasını imzalayarak milletimizin çıkarları ile kendi çıkarları arasında bir tercihte bulundular yani parayı seçtiler. Bugün öncelikli olarak mevcut sorunların bir bilinçsizlik olmadığını, maruz kaldığımız sorunların iktidar tarafından kasıtlı bir politikasızlık olduğunu bilmemiz gerekiyor. Düzensiz göç sorunun suçlusu bizzat Recep Tayyip Erdoğan’dır. Esas mesele sığınmacıların kendisi değil, para karşılığı hendek ülke olmayı kabul eden iktidarın kendisidir. Dolayısıyla sığınmacıları ülkelerine geri göndermenin yegane yolu da Bay Kriz’i evine göndermektir.

SIĞINMACI SORUNU

“Bugün, maruz kaldığımız sığınmacı sorununda; Ak Parti iktidarının uygulamalarını incelediğimizde, 4 temel sorun oluşturduklarını görüyoruz. Bunlardan birincisi; Vatandaşlık garantili, ev satışı… Yani, yandaşlara yeni gelir kapısı oluşturmak için, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığının, konut karşılığında satışı… İktidarın, vatandaşlık değerlerimize saldıran bu uygulamasının sonucunda; Yaklaşık 10 milyar dolarlık, bir piyasa oluştuğunu, bu paranın da ağırlıklı olarak, yandaş müteahhitlerin cebine girdiğini biliyoruz.

YABANCIYA OTORUM VE VATANDAŞLIK HAKKI

Bunun yanında, Türkiye’de kira kontratı yapan bir yabancı, 1 yıllık oturum iznine sahip olabiliyor. Peki bütün bunların bedelini kim ödüyor? Yani, yabancıya oturum ve vatandaşlık hakkı karşılığında, ev satan veya kiralayan müteahhitler ve aracılar kazanırken, kaybeden kim oluyor? Milletimiz oluyor. Artık milletimiz için ev almak, bir hayalin de ötesinde, imkansızlık hâline geldi. İstanbul ve Antalya gibi popüler bölgelerde, ev kiralamak ise, günden güne imkânsızlaşıyor. Konut ve kira fiyatlarının yükselmesi de, doğrudan memleketimizin refahını etkiliyor. Üstelik, müteahhitlerin ve komisyoncuların kazandığı para da; milletimizin cebinden çıkıyor.

“NERENİN TACİZCİSİ, TECAVÜZCÜSÜ, SAPIĞI VARSA, MEMLEKETİMİZİN DÖRT BİR YANINA SAÇILDI.”

İkinci temel sorun; Millî güvenlik endişesi… Parayı basana, vatandaşlık veren bu iktidar için; paranın nereden geldiği, nasıl kazanıldığı, vatandaşlık alan kişinin, adli sicil kaydının ne olduğu, hiç önemli değil. Bu nedenle bugün, İstanbul; dünyadaki kara paranın, suç örgütlerinin, mafya babalarının ve yabancı istihbarat servislerinin, âdeta cirit attığı, bir şehre dönüştü. Nerenin tacizcisi, tecavüzcüsü, sapığı varsa, memleketimizin dört bir yanına saçıldı. İnsanlarımız artık, çocuklarını parka göndermekten bile, endişe duyuyor. Zaten her an şiddet, tecavüz ve ölüm korkusuyla yaşayan kadınlar, artık bu korkuyu, daha da derinden hissediyor.

Üçüncü temel sorun; Kayıt dışı iş gücü ve istihdam… Geçtiğimiz haftalarda, İçişleri Bakanı’nın da itiraf ettiği gibi, bugün ülkemizde, kaçak göçmen işçilerin sağladığı iş gücü, bizzat iktidar tarafından, göz yumulan bir olgu. Hammadde ve enerji fiyatlarını düşüremedikleri için, belli ki çareyi, iş gücü maliyetlerini, bu yolla düşürmekte bulmuşlar… Ancak bu durum; Ülkemizdeki kayıtlı istihdam piyasasını mahvediyor. Vergisini veren, sigortasını yatıran milletimizi, âdeta cezalandırıyor. Ve mevsimlik işçilik başta olmak üzere, Türk işçisini değersizleştiriyor. Peki bir ekonomi, bu şekilde ayakta kalabilir mi? Elbette kalamaz. Ancak iktidardakiler, her konuda olduğu gibi, bu konuda da, kulaklarının üzerine yatmayı, tercih ediyor.”

“ESAD ‘ÜLKENİZE DÖNÜN’ DİYOR, ERDOĞAN ‘DURUN’ DİYOR”

“Ve son olarak, dördüncü temel sorun ise; Avrupa Birliği ile imzalanan, geri kabul anlaşması… Bu anlaşma, her bakımdan; Türkiye’yi aşağılayan, Avrupa’nın dışına iten ve ülkemizi, bir kaçak göç hendeğine, bir mülteci kampına çevirmeyi amaçlayan bir anlaşmadır. Sayın Erdoğan ise, bu anlaşmayı imzalayarak; Hem, ucube sistemine, Avrupa’dan sınırsız kredi sağlamış, hem de şu ana kadar, Avrupa Birliği’nden, 9 buçuk milyar Euro yardım almıştır. Hatta hatırlarsanız, Sayın Erdoğan’ın bizzat kendisi; Avrupa Birliği vatandaşlarının, sokaklarında, özgür ve güvenli şekilde gezmelerinin, Türkiye sayesinde mümkün olduğunu da söylemişti. Yani ülkemize ettiği ihaneti, düpedüz itiraf etmişti. Sömürge valisi edasıyla, ülke yönetmeye çalışan Sayın Erdoğan, belli ki anlamıyor ama, ben yine de, kendisine hatırlatmak istiyorum:

“TÜRKİYE ORTADOĞU BATAKLIĞINA MAHKUM OLACAK BİR ÜLKE DEĞİLDİR”

Sayın Erdoğan; Türkiye, bir sömürge ülkesi değildir! Türkiye, Ortadoğu’nun bataklığına mahkûm olacak bir ülke de değildir! Türkiye, egemen, bağımsız ve onurlu bir cumhuriyettir! Ecdadımızın kanıyla, canıyla, tüm varlığıyla ortaya koyduğu irade ile kurulan devletimizi, sizin şahsi çıkarlarınıza, menfaatlerinize ve ayak oyunlarınıza bırakmayız. Bunu böyle bilesin. Aziz milletim, sevgili gençler; size garanti ediyorum. İYİ Parti iktidarıyla birlikte, Türkiye’de sığınmacı sorunu diye bir sorun kalmayacak. Ancak özellikle gençlerimizden, bir şey rica ediyorum: O da öfkenize yenilmemeniz… Sizleri haklı öfkeniz üzerinden, kendi oyun sahasına çekmeye çalışanları, lütfen dinlemeyin. Berbat göç politikalarına kurban arayanların, sizi manipüle etmelerine, sakın izin vermeyin. Kendi beceriksizliklerine kılıf arayanların tuzağına, asla düşmeyin. Şunu bilin ki; sığınmacıları geri göndermek, uluslararası hukuktan doğan, en doğal hakkımız. Beşar Esad, kapsamlı bir af çıkartıp, sığınmacılara, ‘Ülkenize dönün’ diyor. Ama Sayın Erdoğan, ‘Durun daha karpuz kesecektik, durun daha vatandaşlık verecektik’ diyerek, buna engel oluyor. Yani şu anda, sığınmacıların dönmesini istemeyen ve bunu engelleyen, tek bir kişi var; O da bizzat Sayın Erdoğan. Ama hiç endişe etmeyin. İYİ Parti’nin iktidar, Ak Parti’nin de, muhalefet olduğu bir Türkiye’de, bu sorunun çözülmeme ihtimali yok.”

“ÖFKEYLE DEĞİL SAĞ DUYUYLA ÇÖZECEĞİZ”

“Dolayısıyla; sorunu öfkeyle değil, sağ duyuyla çözeceğiz. Nefret tiratlarıyla değil, diplomasi diliyle çözeceğiz. Boyun eğerek değil, dik durarak çözeceğiz. Sulandırmadan, saptırmadan, Türk Milleti’ne yakışır biçimde, devlet ciddiyetiyle çözeceğiz. Hiç merak etmeyin; çok az kaldı! Aziz milletim; evet, büyük sorunlarımız var. Evet, zor günlerden geçiyoruz. Ama Türkiye, büyük bir ülke. Türkiye potansiyeli olan bir ülke. İnanın, Türkiye’nin çözülemeyecek hiçbir sorunu yok. Tek yapmamız gereken, Artık iyice lüzumsuz hale gelen ampulü söndürüp, İYİ Parti güneşinin tadını çıkartmak. Vizyonumuzla, projelerimizle, çözümlerimizle, güçlü, zengin ve mutlu bir Türkiye’yi inşa etmek için, biz hazırız. Türkiye’yi, ekonominin e’sinden bile anlamayan, bu beceriksizlikten, bu vasatlıktan kurtarmak için biz hazırız. Türkiye’nin en donanımlı ekonomi kadrosuyla, milletimizi, içine sokulduğu bu yoksulluk sarmalından, kurtarmak için, biz göreve hazırız.

Beylikdüzü’nde tahliye gerginliği