Akşener: Bu ülkenin Cumhurbaşkanı kaçırılmış evlatlarımıza esir diyemez

Yayın tarihi: 17 Şubat 2021 Çarşamba 10:44 am - Güncelleme: 2 Mart 2021 Salı 9:59 am

İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Gara’daki 13 şehit için Erdoğan’ın ‘esir’ demesine tepki gösteren Akşener, “Devletin zirvesi, bu ülkenin kahraman evlatları için “Esir” kelimesini kullanamaz. Esir, savaşta alınan tutsaktır. Türkiye savaşmıyor, Türkiye terörle mücadele ediyor. Buradan Sayın Erdoğan’ı şiddetle uyarıyorum: Şuursuz şuursuz, keyfine göre söylediğin her söz, ileride karşımıza çıkar” dedi. Akşener, Erdoğan’a 13 şehit için ulusal yas ilan etme çağrısında bulunarak, “Türkiye’ye, afra tafra yapan Suudların kralı öldüğünde ilan ettiğin yası evlatlarımıza neden çok görüyorsun” sorusunu sordu.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener partisinin grup toplantısında konuştu.

Akşener, Erdoğan’ın Rize’de yaptığı kongreyi eleştirerek, “Dedi ki; “Bakın bir kongre yapıyoruz. Salgının olduğu günlerde kongre yapıyoruz. Salon lebalep dolu” Bunu bir de utanmadan, sıkılmadan, sevinerek söyledi. E biz de doğal olarak soracağız salonların lebalep dolmasından memnunsun da, on binlerce esnafımızın, milyonlarca vatandaşımızın günahı ne Sayın Erdoğan?” ifadelerini kullandı.

Akşener, kürsüye ev kadını Münevver Acar’ı çıkarttı. Acar, “Bu kürsüye çıkacağımı hayal bile demezdim diyerek Akşener’e teşekkür etti ve “Tencerelerimiz kaynasın, çocuklarımızın anne ve babaları banka kredileri için ölmesin istiyoruz!” dedi.

Akşener’in konuşmasından satır başları şöyle:

Ülkeyi yönetenler devlet adabına, devlet idaresinin sorumluluğuna uygun davranmasalar da biz cümlelerimizi seçerek konuşacağız. 10 şehrimize ateş düştü, milletçe yüreğimiz yandı. Gara’da şerefsiz, alçak, hangi iğrenç sıfatları söylersek söyleyeyim terör örgütü PKK’ya yönelik operasyon milli bir meseledir. Herkesin sözlerine dikkat etmesi gerekir ama bu dikkat yapılan bir yanlış varsa üzerini örtmek için bahane olamaz. Devletin değil algının yönetimidir.”

Bu işte siyasettin parmağı var mı yok mu bilmek isteriz. Siz şehit anasını kongreye bağlayıp felaketten siyasetten devşirme peşinde koşabilirsiniz, biz koşamayız. Siz meclis kürsülerinden linç kampanyası başlatıp şehitlerimizi sizden olmayana saldırmak için araç yapmaya cüret edebilirsiniz, biz edemeyiz.

“KAHRAMAN EVLATLARIMIZA ESİR DİYEMEZSİN”

Bu olayların ardından, özellikle devleti idare edenlerin her sözlerine dikkat etmeleri gerekir. Devleti idare edenler, terör örgütünün alıkoyduğu evlatlarımıza, “Esir” demez, diyemez.

Devletin zirvesi, bu ülkenin kahraman evlatları için “Esir” kelimesini kullanamaz. Siz hiç yabancı devlet görevlilerinin, kaçırılan vatandaşları için “esir” dediğini duydunuz mu? Ciddiyet sahibi görevlilerden bunu duyamazsınız, çünkü bunun bir sebebi vardır. Esir, savaşta alınan tutsaktır.

Türkiye savaşmıyor, Türkiye terörle mücadele ediyor. Buradan Sayın Erdoğan’ı şiddetle uyarıyorum: Şuursuz şuursuz, keyfine göre söylediğin her söz, ileride karşımıza çıkar.

Ve senin iş bilmezliğinin faturasını bu aziz millet öder. Unutma! Sen bu devleti, 83 milyon adına temsil ediyorsun. İşini ciddi yapacaksın, ağzından çıkana dikkat edeceksin.

“MİLLİ YAS İLAN ETMEK İÇİN NEYİ BEKLİYORSUN”

Milli bir meselede, milli bir acıda, milli yas ilan etmek için daha neyi bekliyorsun? Rengini, şehitlerimizin, o kahramanlarımızın kanından alan ay yıldızlı bayrağımızı, yarıya indirmemekle, neyin hesabını yapıyorsun? Yoksa sen de minik ortağın gibi, “Aman canım, 13 kişi öldü diye yas mı ilan edilirmiş?” diyorsun?

Gara’daki operasyonda yaşananlar, senin için milli yas değilse nedir? Senin işin, kongre salonunda, yüreği yaralı bir anayı telefona bağlatıp, “şeref dağıtmak” değil, o anaların evlatlarını yaşatmaktır.

Gara’daki kahrolası o mağara, lebalep şehit doluyken; Sen, “pandemiye rağmen kongre salonu lebalep dolu.” diye sevinemezsin. Böyle şuursuzluk, böyle aymazlık olmaz.

Biz seni, böyle bir acının ardından, bir defalık da olsa, her zamanki lakayt tavırlarını bırakıp, gök kubbeyi katillerin başına yıkacak bir çalışmada görmek isterdik.

Bir defalık da olsa, ayrıştırmak yerine, birleştirdiğini görmek isterdik. Bir defalık da olsa, kürsülerde, AK Parti genel başkanını değil, memleketin Cumhurbaşkanı’nı görmek isterdik. Siyaseten lazım olduğunda, gömleğinin kollarını sıyırıp, harekat odasından fotoğraf vermeyi biliyorsun.

“BÖYLE ŞIMARIKLIK, BÖYLE İZANSIZLIK OLMAZ”

Buyur! Bu günler, tam da o harekat odasında olman gereken günler. Poz vermek için değil, işini yapmak için orada olman gereken günler. Ama sen ne yapıyorsun? Partinin kongrelerinde, boynunda spor kulübü atkısıyla, espriler yapıp, şakalaşıyorsun.

Sarayda konserler düzenletip, hoşça vakit geçiriyorsun. Böyle şımarıklık, böyle izansızlık olmaz. Böyle devlet yönetilmez. Bizlerin yüreği yanarken, kongre heyecanlarına, tam gaz devam eden Sayın Erdoğan’ın, o ibretlik sözünü tekrar hatırlatmak isterim.

Dedi ki; “Bakın bir kongre yapıyoruz. Salgının olduğu günlerde kongre yapıyoruz. Salon lebalep dolu” Bunu bir de utanmadan, sıkılmadan, sevinerek söyledi. E biz de doğal olarak soracağız:

Salonların lebalep dolmasından memnunsun da, on binlerce esnafımızın, milyonlarca vatandaşımızın günahı ne Sayın Erdoğan?

Dükkanını açamayan esnafımıza, geçim derdi çeken milletimize geldi mi, “Maske, mesafe, temizlik” demeyi biliyorsunuz, parti kongreleri olunca, hepsini unutuyorsunuz.

Milletimize böyle mi örnek olacaksınız? Dükkanın kapısını açtırmayıp, açlığa mahkum ettiğiniz esnafımızı, çalışanlarımızı, kongre salonlarını lebalep doldurarak mı doyuracaksınız?

Pandemi boyunca ailesinden uzak kalma pahasına, virüsle kelle koltukta mücadele eden sağlık çalışanlarımızın yüzüne nasıl bakacaksınız? Hiç mi utanmayacaksınız? Hiç mi sıkılmayacaksınız?

Yoksa kongrelerinizdeki gibi, “Durmak yok, sırıtmaya devam.” mı diyeceksiniz? Devlet insanlığı böyle zamanlarda belli olur. Devlet ciddiyeti böyle zamanlarda lazım olur.

Oturulan koltuğun hakkı böyle zamanlarda verilir. Ne var ki sen, daha nicesinde olduğu gibi bu felakette de sınıfta kaldın.

“BİZ SENİN ADINA UTANMAKTAN BIKTIK”

Hani bazen başkası adına utanırsın ya; Biz, senin adına utanmaktan bıktık, sen bizleri utandırmaktan bıkmadın Sayın Erdoğan. Değerli milletvekilleri, Öyle bir zamandan geçiyoruz ki, Sayın Erdoğan’ın öncülüğünde, bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete…

Halil Soyuer’in dizelerindeki gibi; “Gönül Dağlarıma Kar Yağdı Yazın, Böylesi, Ne Zaman, Nerde Görülmüş? Ağrı’da, Nemrut’ta, Uludağ’da mı? Başımdaki Duman, Nerde Görülmüş?” Ülkemizin başını duman sarmış, iktidar bambaşka bir dünyada yaşıyor.

Silah arkadaşları, şehitlerimizin hesabını sormak için emir bekliyor, Sayın Erdoğan, kongrelerde geziyor. Türkiye’de, iş bulmaktan umudunu kesenlerin sayısı, işsizlerimizin sayısından fazla, İktidar, buna çare bulmak yerine, TÜİK’in başkanını görevden alıyor.

Çocuklarını komşuya bırakıp, hayatlarına son veren anne-baba, dünyadan umudunu kesiyor, bunlar “Ay’a gidiyoruz” diye şapkadan müjde çıkarma peşinde koşuyorlar.

Millet aç, esnaf perişan, sen hâlâ havaya bakıp ıslık çalıyorsun. Sabretti, dişini tırnağına taktı, elde avuçta ne varsa idare etti, Senin umurunda değil. Bu aziz milleti daha ne kadar sömüreceksin? Bu cefakar millete daha ne kadar eziyet edeceksin?

Seni oraya getiren bu yüce iradeye, hiç mi saygın, hiç mi vefan kalmadı? Değerli milletvekilleri; Bu iktidar, uzun zamandır hayattan, hakikatten koptu. Milletimizin sesini, esnafımızın, emeklimizin feryadını, sarayda duyan yok. O nedenle biz her hafta, bu sesi duysunlar diye uğraşıyoruz.

“DAMAT BAKANININ TAHTINI SALLAYAN TARIM BAKANI”

Geçenlerde bir fındık üreticisi fiyat durduk yere 21 liraya geriledi. Satış zarar edeceğime kırar yer vitamin alırım daha iyi. Duruma bakar mısınız, çiftçimizi bu duruma düşürmeye ne hakkınız var? Yanlış tarım politikaları sonucunda ülkemizin tarım üretimi azaldı. Eski damat bakanın tahtını sallayan tarım bakanının aksine biz İyi Parti olarak tarımı milli güvenlik meselesi olarak görüyoruz. Tarımın önümü anlamazsanız çiftçinin yanında olamazsınız. Gıda fiyatlarını yapısal çözümlerle değil polisiye tedbirlerle çözmeye kalkarsanız işte bu duruma düşesiniz.