AKP'li Ankara Milletvekili Tuğrul Türkeş, "Anayasaların her 3-5-10 veya 20 yılda bir sil baştan değiştirilmesi veya değiştirilmek istenilmesi hadisesi hem dünyada eşine az rastlanır bir durumdur hem de son derece sakıncalıdır" dedi.

AKP Ankara Milletvekili Tuğrul Türkeş, Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk, Kardeşlik ve İşbirliği Vakfı'nın (TÜDEV) sitesinde Anayasa çalışmalarını değerlendirdi.  Türkeş, TÜDEV sitesinde 'Anayasa Dükkanı Talan Ediliyor?' başlığıyla yayımlanan yazısında, şu ifadelere yer verdi: "Hiç şüphesiz anayasalar şartlara ve ihtiyaçlara göre onarılabilir. Ancak anayasaların her 3-5-10 veya 20 yılda bir sil baştan değiştirilmesi veya değiştirilmek istenilmesi hadisesi hem dünyada eşine az rastlanır bir durumdur hem de son derece sakıncalıdır. Ne üzücüdür ki Türkiye bu konuda literatürde istisnalar arasındadır ve anlaşılan odur ki bu “kazanılmış” vasfından kolay kolay kurtulmaya da hevesli değildir. Savaşlardan ve devrimlerden sonra anayasa yazmak nispeten kolay bir iştir zira içinde bulunulan durum alabildiğine şeffaftır, berraktır. İktidar genelde toplumun ezici bir çoğunluğunun rızasını elde etmiştir ve çelişkiler bütünüyle olmasa bile ileri derecelerde çözümlenmiştir. Ne var ki demokratik düzenlerde kurucu, bağlayıcı ve herkesçe paylaşılan bir müşterek “yeminleşme” metnini toplumsal zeminde inşa etmek oldukça zordur. Zordur çünkü hem arzu edilen en geniş mutabakatı yakalamak ve milleti teşkil eden kitleden kimseyi dışarıda bırakmamak hem de kendi iktidarı doğrultusunda belli bir siyasi amaç gütmek, dahası bunları eşzamanlı yapmak eşsiz bir esneklik ve olgunluk ister. Oysa Türkiye’de faaliyet gösteren hemen hemen her siyasi partinin seçim vaatleri arasında mutlaka bir “yeni anayasa” sözü vardır. Bu eskiden de böyleydi, günümüzde de böyledir. Öyle ki bugün Türkiye’nin gündeminde yine “yeni anayasa” mevzuu belirmiştir. Özellikle 1982 Anayasası etrafında yoğunlaşan ve başta “Kenan Evren” ismi ile 12 Eylül askerî darbesi perspektifinden ele alınan tartışmalar Türkiye’nin yakın tarihine önemli ölçüde damgasını vurmuştur, vurmaya da devam etmektedir. Peki ama adına “1982 Anayasası” denilen anayasadan -ki bu anayasanın halk oylamasında yüzde 92’ye yakın bir oranla kabul edildiği de bilinmektedir- geriye ne kaldı? Daha doğrusu herhangi bir şey kaldı mı? “Değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez” ilk 4 madde dışında 1982 Anayasasının çok büyük bir kısmı bugün zaten değişmiş vaziyettedir. Buna rağmen; yeni bir anayasa yapılabilir mi? Ve yapılırsa kim tarafından, nasıl ve niçin yapılır? 2021 yılında anayasa konusunda cevaplanmaya muhtaç sorular işte bunlardır. Belki de soruya bir kez tersten bakmak gerekiyor. Toplumun tümünün kendini mensup hissedeceği ve “Evet ben birey olarak bunun içinde varım” diyebileceği yeni bir anayasayı hazırlamak; 21. yüzyılda kalıcı ve toplumu onlarca yıl taşıyabilecek ve yönlendirecek bir anayasayı hazırlamak; ne mazilerinde maluliyet bulunan hukuk adamlarının işidir, ne de meclisin herhangi bir döneminde herhangi bir partiden meclise girmiş, hukuk okumuş ve/veya diploması olanların ve/veya bir sonraki dönem “Acaba bana da bir yerden fırsat doğar mı?” ümidindeki üniversite kadrolarının işi değildir. Bu hiçbir şekilde bu şahısların hakkı da haddi de değildir. Bu yazılanlara kimsenin alınganlık göstermemesi gerekir. Tabii ki yukarıda tasnif ettiklerim de dâhil toplumun bütün kesimleri velhasıl herkes Anayasa ile alakalı fikirlerini zikredecektir. Ancak tarihî perspektifi ve insan gerçeğini göz ardı eden çaba ve çalışmalar göstermiştir ki bu tarz yaklaşımlar çözümleyici olmaktan çok zorlaştırıcıdır ve meseleyi karmaşık hale getirmektedir. Burada işaret etmek istediğim, anayasanın diğer kanunlardan farklı olarak toplumun tümünü ilgilendirdiği ve bağlayıcı olduğu gerçeğidir." TIKLAYIN - Sedat Peker’in iddiaları, Tuğrul Türkeş’in yıllar önce MİT tırları ile ilgili söylediklerini akıllara getirdi
Muhabir: Alp Yanardağ