AKP’li eski bakan Erdoğan Bayraktar yıllar sonra ’17-25 Aralık’ı itiraf etti

Yayın tarihi: 30 Ağustos 2021 Pazartesi 1:01 am - Güncelleme: 30 Ağustos 2021 Pazartesi 7:42 pm

Gazeteci Altan Sancar, Erdoğan Bayraktar ile bir görüşme yaptığını duyurdu. Erdoğan Bayraktar “Benim dosyamda ne varsa, hepsi doğrudur. Benim dosyamda ne varsa, hem teknik takip hem de tapeler doğrudur” ifadelerini kullandı.

Eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın dün sosyal medya hesabından yaptığı ve AKP içindeki bazı kesimleri hedef alarak, “Açıkgözler, tatlı su kurnazları, tüfekçiler, çöp çatanlar ve çalışmadan edinenler bitiriyor bizi” ifadesini kullandığı açıklamasının yankıları sürüyor. Tweetler, AKP’ye ‘mesaj’ ve ‘ayar’ gibi gibi yorumlarla haberlere konu oldu.

Erdoğan Bayraktar’dan AKP’ye: Babanıza güvendiniz

Gazeteci Altan Sancar, Erdoğan Bayraktar ile bir görüşme yaptığını duyurdu. Altan Sancar görüşmesini şöyle aktardı:

‘YAĞCILIK DEVRİ DE BİTTİ, ŞEBEKLİK DEVRİ BAŞLADI’

 

Geçtiğimiz gün bir tweet attınız ve dediniz ki “Tavassutla iş yapmanın birçok mahsurları var… Açıkgözler, tatlı su kurnazları, tüfekçiler, çöp çatanlar ve çalışmadan edinenler bitiriyor bizi…” Bu tweet AK Parti’ye dair bir eleştiri olarak algılandı. Böyle bir mesaj amacınız var mıydı?

“Ben şu an aktif siyaset yapmıyorum, partiye gidip gelmiyorum ve organik bir ilişkim bulunmuyor. Fakat ben, AK Parti’nin içindeyim, üyesiyim. Ben bu partinin ilçe teşkilatlarında bulundum, vekillik de yaptım. Partiyi ahara karşı, yani kamuoyunun önünde eleştirmem. Ama şu var… Yağcılar… Hatta yağcılık devri de bitti, yağcılık geçmiyor. Şebeklik devri başladı. Onlar makama ve mevkiye geliyorlar. Benim yaşım geçti zaten, bu saatten sonra görev istemem ve bana görev verilmesi de yanlış olur. Ancak, bir toplumun kalkınması ve gelişmesi için, hep liyakat, ehliyet ve emniyet diyoruz.

Şu anda bakıyoruz, berberden kasap, kasaptan terzi, terziden kuyumcu, tüccardan ormancı var. Böyle bir durumla karşı karşıyayız ve bu durum herkesi üzüyor. Bunun siyaset ve hükümetle alakası yok, devlet bizim devletimiz. Devlet de fiziksel bir nesne değildir, ilahi bir mevhumdur. Devlete herkesin sahip çıkması lazım. Şu andaki durumun iyi olmadığı açık. Bunu sen de görüyorsun ben de görüyorum.

‘REİS BENİ HIRSIZ ÇUVALININ İÇİNE KOYDU VE ATTI’
Burada kastınız ne? Bir isim mi yoksa bir grup mu?

Bu durumun düzelmesini istiyorum. Bütün dünyada da var, ama bizim memlekette daha fazla, “Ben nasıl, ne olurum?” düşüncesi var. Onlar da bir şekilde bir şey oluyorlar. Hedef koyuyorlar, “Ben genel müdür, bakan ya da şu olmak istiyorum” diyorlar ve oluyorlar. Ancak, “Ben memlekete nasıl başarılı olabilirim” diye düşünenler kulis tarafını beceremiyorlar. Örneğin, ben 1973’ten beri inşaat işindeyim. Devlet işi de yaptım biraz, ama ağırlıklı olarak yap sat işindeyim. Ben inşaatı iyi yaparım, arazi uzmanıyım, ama satmayı beceremem. Arsa ya da daire satamam. Ama şimdi millet gözüne kestiriyor, uyduruktan kendini yetiştirmemiş biri gidiyor ve bir makamı işgal ediyor. Devleti tıkıyor. Yazıktır!

Devletin düzelmesi için hakikaten, Allah’tan korkan, vatanını ve milletini seven, üretim yapan, katma değeri yüksek mal üreten insanların bir yerlere gelmesi lazım. Benim şimdi tuzum kuru. Özel sektördeyim. Beni şimdi attılar. ‘Reis’, sayın cumhurbaşkanım beni hırsız çuvalının içine koydu ve attı.

‘DÖVERLER BENİ ÖLDÜRÜRLER, O KADAR GÜCÜM YOK’

Aslında ben Zarrab’ı tanımam (17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarının kilit ismi Rıza Sarraf’ı kastediyor). Benim dosyamda hırsızlık yok, görevi kötüye kullanma var. FETÖ bana, hırsız, yolsuz ya da rüşvetçi diyememiş.

Kahpe FETÖ’nün savcısı bile benim soruşturma dosyama rüşvet ve yolsuzluk kelimelerini koyamadığı halde beni rüşvet ve yolsuzluk çuvalının içine koydular.

Beni de aynı çuvala koyunca liderim, dört tane bakan ile beni de hırsız diye tasvir ediyorsun. Yüzde 60, yüzde 40 ya da 50 öyle tasvir ediyor. Hâlbuki yakından tanıyanlar beni ayırabiliyor. Ben kendimi ayırmak istedim orada, ama gücüm yetmedi. Benim gücüm yetmez, döverler beni öldürürler beni bilmem ne yaparlar. O kadar gücüm yok benim.

‘HEM TAPELER HEM TEKNİK TAKİP DOĞRUDUR’

Ayrılmak için bir mücadele verdim, Zarrab’ı tanımam etmem. Bende bir para yakalanmadı, öyle bir şey yok. Benim dosyamda ne varsa, hepsi doğrudur. Benim dosyamda ne varsa, hem tapeler doğrudur, hem teknik takip doğrudur hem de benim telefon konuşmalarım A’dan Z’ye kadar doğrudur. Onlarınkiler yanlış olabilir, benimkiler doğru.

Bu ülkede yaşayanların dayanışmaya ihtiyacı var. Bu ülkede vatanını milletini sevenin dayanışmaya ihtiyacı var. Ben şimdi 72 yaşımı doldurdum, 73’e girdim, 24 saat çalışıyorum. Allah bana yardım ediyor, sağlığım iyi, moralim iyi, işim iyi, ödenmeyecek bir borcum yok, iyileşmeyecek hastalığım yok. Yani bu dünyada 50 tane mutlu adam varsa, onlardan biri olduğumu düşünüyorum. Biz yeteri kadar şükretmiyoruz, yoksa çalışınca Allah yardım ediyor.

Beni attılar! Bir kabine değişikliği oldu da ben bakanlıktan ayrılmadım. Normal bir bakanlık yaparken, hırsızlık çuvalına koyarak bizi attılar bakanlıktan.

Kırgınlığınız var mı peki?

Var tabii, olmaz olur mu! Kırgınlığım var tabii!

AK Parti’de liyakatte bir azalma olduğunu mu düşünüyorsunuz?

Evet düşünüyorum. Kırgınlığım da var, hepsi de var. Ama Türkiye’de şu anda A, B, C, D diye liderler var. Çoğunu da tanıyorum, yakından çalıştım. Bunların içinde yine en delikanlısı Recep Tayyip Erdoğan’dır. En sağlam adam budur. Bana kötülük yaptı, büyük kötülük yaptı. Bana yaptığı kötülüğü kabul etmiyorum. Ama mertlik ve liderlik konusunda da –etrafını sardılar şimdi, o ayrı mesele- Erdoğan’ın eline su dökecek lider yok şu anda.

“Etrafını sardılar” derken ne demek istediniz?

Genel olarak bunu söylüyorum. Şu anda liyakat, emniyet ve ehliyet kayboldu.

Peki, Erdoğan ile bu yaşananların ardından görüştünüz mü?

Ben görüştüm, bir buçuk senedir görüşmüyorum. Baktım, artık görüşmenin bir faydası yok. Yoksa oradan beni attıktan sonra ilişkimi koparmadım. Benim yine liderimdir. Ama beni çağırmasını da istemem, görev de istemem. Ama ben dua ediyorum ona, Allah yardımcısı olsun.

‘DOSYADA NE VARSA KABUL EDİYORUM’
Bu durum AKP açısından tehlikeli mi?

Ben onu bilemem, şu anda AK Parti’de aktif görevde değilim. Ama özel olarak davet ederlerse, il toplantılarına eski bir bakan olarak gidiyorum; yoksa gitmiyorum. İşime bakıyorum. Biz 17-25 Aralık operasyonu içinde bulunduk, oradaki operasyonda bize de dosya yaptılar, benim dosyam var.

Suçlu olanın cezasını çekmesi lazım, ama şu anda geldiğimiz noktada Allah beni kayırdı ve kurtardı. Şu anda çok iyiyim, atmaca gibiyim.

İşin siyaset tarafına beni fazla sokma.

Dosyam var, dosyada ne varsa kabul ediyorum, benim suçum. Telefondaki konuşmalar bana aittir, tapeler bana aittir, renkli çekilen kameralar, teknik takiptekilerin hepsi bana aittir.

‘CEMİL ÇİÇEK DE BENİ SEVMEZ’

Benim çocuklarımdan tutuklanan olmadı. Benim dosyamdan kimse tutuklanmadı. Dosyamda Cemil Çiçek (eski başbakan yardımcısı), yalvardı onlara. Çiçek de beni sevmez, Erdoğan’ın adamı olduğum için. Çiçek, “Erdoğan dosyasını buna sokmayın, bu ayıptır. Onların dosyası başka, bunun dosyası başka” dedi. Ama beni de o dosyanın içine soktular. Ama ben kimseye bir şey demiyorum. Kimde hakkım varsa, helal olsun.

‘İLK GÜNDEN İTİBAREN BENİ GÖNDERME NİYETLERİ VARDI’

Zaten benim bakanlığa geldiğim ilk günden itibaren beni gönderme niyetleri vardı. Rize’de ‘Reis’in yanına gittim, bir şey anlatmak için yüksekte oturuyordu, onu dinlemek için eğildim ve “Reis Erdoğan Bayraktar’ı çömeltti” diye manşet attılar. Bizim ülkemizde çalışan ve üreten kesimi yaşatmazlar.”

 

“ERDOĞAN BAYRAKTAR HERGÜN VİCDAN MUHASEBEDİ YAPIYOR”

Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ayhan Sefer Üstün TELE1e yaptığı açıklamada Mecliste kurulan soruşturma kurulunda önde bakanların yüce divana gönderilmesi gerektiği yönünde kararın çıktığını ancak daha sonra araya siyasi figürlerin girerek kararın değiştiğini belirterek şu ifadeleri kullandı:

 

 

“AKP’liler 17 aralık ile 25 Aralık’ı net bir şekilde ayırmışlardı. 17 Aralık’ta 4 bakanla alakalı -Bazılarının çocukları bazıların kendileriyle alakalı- bir takım operasyonlar vardı. 25 Aralıkta ise sayın başbakanın evine yönelik operasyonlar vardı. 4 bakanla ilgili bir takım tapeler yayılınca önce istifaları alındı sonra dönemim başbakanı Erdoğan’ın da olurlarıyla birlikte mecliste soruşturma komisyonu kuruldu. Karar toplantısına kadar özellikle 3 bakanın yüce divana gidilmesi konusunda bir fikir birliği vardı. Sadece Erdoğan Bayraktar hakkında burada görevi kötüye kullanma olabilir ama bu bir yolsuzluk gibi algılanmıyor dolayısıyla ağır bir uygulama olabilir onu ayırt edelim 3’ünü gönderelim Erdoğan bayraktarı ayıralım konusunda AKP’de bir görüş birliği vardı. Ama komisyonda 4’nü de gönderdiler. Toplantı 1 hafta sonraya ertelendi. Toplantı zamanı geldiğinde bu sefer AK Partili üyeler tapeler usulsüz kanunsuz bir delil olarak kabul edilebilir çünkü mahkeme kararıyla alınmamıştır. İzinsiz dinlenmiştir. Dosyada başka da bir delil olmadığına göre, hepsinin sevkine gerek yok diye karar çıkarttı. Genel kuruldaki oylamalarda ise sayın Bayraktar’ın haricinde AKP’nin bazı vekilleri diğer 3 bakanın yüce divana gitmesi konusunda oy kullandılar. Özellikle Egemen Bağış kıl payı ile yüce divana gitmekten kurtuldu. Çok da büyük baskı vardı. Üç bakan yüce divana gitmekten kurtuldu. 4 bakanında sevk edilmesi yönündeki karar Başbakan Ahmet Davutoğlu’na gelmişti. Başbakan da şunu söyledi, “Sizin kararlarınıza ben müdahale etmem ama bu çok ciddi bir karar siz bu kararın arkasında durabilecek misiniz?” dedi. Orada bulunan arkadaşlar ki savcılardır kendileri dediler ki biz yıllarca kürsülerde adalet dağıttık, bize kimse müdahale edemedi biz bu kararın arkasında sonuna kadar duracağız dedi. Davutoğlu’da “o zaman ben de izin arkanızdayım” dedi. Ama bunu söyleyen arkadaşlarımız ertesi sabah Beştepe’ye çağırıldıklarında orada maalesef sözlerinin arkasında duramadılar. 2 saat sonra geldikleri komisyonda bir gerekçe ile komisyonu ertelediler. 1 hafta sonra da farklı bir karar aldılar. Bu tabi bir vicdan muhasebesi. Demek ki Erdoğan Bayraktar her gün bir vicdan muhasebesi yapıyor ve sıkıntı çekiyor. Keşke bu vicdan muhasebesini diğer bakanlar da ve komisyon üyeleri de yapsalar. çünkü biz orada şahidiz ki onlar kararı alırken hür vicdanlarıyla aldılar ama kararlarının arkasında maalesef duramadılar.”

 

“17-25 ARALIK’I YAPANLAR DA BU İKTİDAR TARAFINDAN GÖREVE GETİRİLDİLER”

Sedat Bozkurt ise TELE1′ yaptığı açıklamada Erdoğan Bayraktar’ın söylediklerinin bir iddia olmadığını ve bir itiraf lduğunu söyleyerek,

“Sedat Peker ve Erdoğan Bayraktar’ın söyledikleri birer iddia değil itiraftır. Erdoğan Bayraktar görevimi kötüye kullandım diyor. Kötüye kullanılmasına neden olan kişiyi de söylüyor. Ortak bir suç var ortada. Bunun yargı tarafından denetlenmesi gerekir ama sanmıyorum. Çünkü o dönem Erdoğan Bayraktar’a görevi kötüye kullandıracak eylemleri hangi güç yaptırıyorsa bugün de yargıyı aynı güç kontrol ediyor. Mecliste Aklanmadılar sadece bir siyasi irade araya girerek yargılanmalarının önüne geçti. 17-25 Aralık’ı yapan emniyet ve yargı mensupları bu iktidarın tercihi ile olmuştur. Bu tercihlerdeki en önemli özellik ise Cemaat mensubu olmalarıydı. Egemen Bağış önemli bir figür. Egemen bağış neden büyük elçi yapıldı diğer 3 bakanın günahı neydi? Gözlerden kaçırdığınıza göre bu suçluluk psikolojisi. Neden Egemen Bağış Büyükelçi oldu? Egemen Bağış’ın eşi ‘Konuşursak kıyamet kopar’ dedi. 1 hafta sonra Egemen Bağış Prag’a büyükelçi olarak atandı.” ifadelerini kullandı

 

Sedat Peker’in AKP için düzenlediği mitinge dair de konuşan Ayhan Sefer Üstün, “Sedat Peker’i şuan hala AKP MYK’da bulunan birisi bize getirdiler miting yapsın diye. Biz buna karşıyız dedik. Ahmet Davutoğlu bir tebliğname yayınladı, “Sedat Peker ve benzer yapıların miting yaptırılmayacağına ve destek verilmeyeceğine dair” dedi.