AKP Sözcüsü AYM krizini ‘yeni anayasa’ya bağladı

Yayın tarihi: 4 Ocak 2024 Perşembe 10:19 pm - Güncelleme: 4 Ocak 2024 Perşembe 10:19 pm

AKP Sözcüsü Ömer Çelik, “Anayasa’da birbirine muhalif hükümler var. Dolayısıyla yeni anayasa olmadığı müddetçe siyasetle devlet hayatının önüne bu ve şimdi tahmin edeceğimiz bir sürü kriz gelecek” dedi.

AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Habertürk’te Mehmet Akif Ersoy’un konuğu oldu. Yargıtay’ın, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) tutuklu TİP Hatay Milletvekili Can Atalay hakkındaki ikinci ihlal kararını da tanımamasına ilişkin konuşan Çelik, çözümü ‘yeni anayasa’da buldu. Çelik şunları söyledi:

“Yüksek mahkemeler arasında bir çelişki var. Bu gündemle ilgili ortaya çıkan durum. Milletvekilliği dokunulmazlığı söz konusu. Bir de bunun istisnaları var. AYM ‘Yeterince açık belirtilmemiş’ diyor. Yargıtay da ‘Bu konuda oluşmuş içtihatlar var. Bir içtihat birliği var’. AYM ‘Anayasa Mahkemesi kararları bağlayıcıdır’ diyor. Anayasa’da birbirine muhalif hükümler var. Bütün bunlardan uzaklaşacağımız mesele Türkiye’de yeni bir anayasa yapmak. Yeni bir anayasa yapılmadığı sürece devlet organları arasında bu çelişkilerin ortaya çıkması mukadderdir. Yarın da başka bir şey çıkabilir.

“YENİ ANAYASA OLMADIĞI MÜDDETCE BİR SÜRÜ KRİZ GELECEK”

Toplum hayatının çeşitli meselelerinde çeşitli çelişkiler ortaya çıkabiliyor. Yargıtay’ın, Anayasa Mahkemesi’nin sınırları nerededir? Bu taraf haklıdır, bu taraf haksızdır diyeceğimiz bir mesele değil. Sayın Cumhurbaşkanımız ‘Ben burada hakem pozisyonundayım’ dedi. Bunun da ötesinde yazılımla ilgili mesele. Yazılım nedir, anayasadır. Dolayısıyla yeni anayasa olmadığı müddetçe siyasetle devlet hayatının önüne bu ve şimdi tahmin edeceğimiz bir sürü kriz gelecek.

Cumhurbaşkanlığı makamı olarak iki yargı kurumu arasındaki krizde hakem pozisyonu olduğunu söyledi. Yüksek yargı organlarının arasında çelişki hoş bir durum değil. Bunu giderecek şey yeni bir anayasanın yapılmasıdır. Cunta anayasası diyoruz, bir sürü müdahale yapılmış. Siyaset yapanların borcu yeni bir anayasayı yeni nesillere hediye etmektir. Bir anayasanın sahip olması gereken temel niteliklere sahip metnin her ortamda çıkarılabileceğini düşünüyorum. İdeolojik kavgaların parçası haline getirecek bir metin istemiyorsak. Bizim anayasal geleneğimizde zaman zaman anayasalar yasamaya zaman zaman yargıya zaman zaman yürümeye öncelik vermiştir. Daha önceki deneyimde illere kadar gidilip, vatandaşlarla bir araya gelinip, aşağıdan yukarıya bütün veriler alınıp, incelenip değerlendirdikten sonra bir noktaya gelinmişti. Ondan sonra maalesef mümkün olmadı. Partide de yaptık, taslaklar ortaya çıkardık. Burada asgari müştereklerde buluşacak bir iradenin ortaya çıkması büyük bir sorumluluk olarak önümüzde duruyor.”

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’ndan ‘Can Atalay’ açıklaması: İtiraz gelmezse göndereceğiz

 

Ömer Çelik, Riyad’daki ‘Süper Kupa’ krizine ilişkin olarak ise, “Aslında baktığınızda İstiklal Marşı protokole bağlanmış. Atatürk sonra gündeme gelmiş. Sayın Cumhurbaşkanımızı, hükümetimizi, partimizi suçlama kampanyasına dönüştü. Bütün bunlardan bağımsız olarak vatandaşlarımız hiçbir krizin parçası olmaksızın bayrak, milli marş ve Atatürk’le ilgili hassasiyetlerini ortaya koydu” dedikten sonra şöyle devam etti:

“KEŞKE ATATÜRK’LE İLGİLİ BİLDİRİMLER YAPILSAYDI…”

“Artık maç oynanmamış, kriz başka bir şeye dönmüş. Eminim herkes bununla ilgili ders çıkarmıştır. Oraya gidilmesi herkesin onayıyla olmuş. Böyle bir tablo ortaya çıksın istenmezdi. Keşke en başta İstiklal Marşı, bayrakla beraber keşke Atatürk’le ilgili bildirimler yapılsaydı. O gün CHP’nin genel başkanı ve sözcülerin açıklamalarına. Atatürk’e sahip çıktın, çıkmadın diye. Suudi Arabistan’la ilgili olarak ne gerçekleşti bilinmeden, sosyal medya üzerinden belli bir ırkı, ülkeyi aşağılamaya dönük, yanlış ve nefret suçu olacak yaklaşımlar. Bizi ve o ülkeyi bağlayan şey FIFA kuralları. Atatürk’le ilgili bir şey konuşulduğunda bütünleştirici konuşmak lazım. Ben Atatürk’le ilgili hassasiyete sahip çıkan bütün vatandaşlara teşekkür ediyoruz dedim. CHP ‘Atatürk’e biz sahip çıktık, iktidar sahip çıkmadı’ gibisinden kampanyaya dönüştürmeye başladı. Birisi Atatürk deyip başkasına saldırıyorsa bu sahip çıkma değil; saldırıdır. Atatürk, bayrak, İstiklal Marşı ülkenin ortak değeridir. Ayrıştırmaya gitmemek lazım. Bu toplumu radikalleştirme operasyonudur. Daha sakin, makul, soğukkanlı şekilde meselenin ne olduğunu tam anlayarak yapmak lazım. Ortak değerler üzerinden ayrıştırıcı söylem içerisine girmemek lazım. Bunu ilişkide olduğumuz ülkeler için de yapmamak lazım. Türkiye’ye yanlış yapıldığında tepkimizi gösteriyoruz zaten.

Suudi Arabistan ‘protokole bağlı kalarak oynansaydı keşke’ açıklaması yaptı. Filmi geriye saracak halimiz yok. Buradan herkesin ders çıkarıp, doğru protokollere bağlanması gerekir. Burada bir planlama hatası yapılmış. Şu sorumlu diye bir duruma girmemek lazım. Bundan sonrasında özellikle ulusal değerlerin bu tip tartışmaların konusu haline getirilmemesi lazım. Ulusal değerlerimiz ve sembollerimiz kullanılacağı zaman bu konulardaki hassasiyetleri yabancı ülkeyle karşılıklı imza atılan protokollere bütün ayrıntılarıyla yazılması lazım. Benim durduğum yer budur. O gece bunu bir siyasi kutuplaşma malzemesi haline getirmeye çalıştılar. Atatürk’le ilgili hassasiyete vurgu yapılıyorsa toplumu bütünleştiren dil kullanılıyorsa samimidir. Ama toplumu ayrıştıran, hemen tutup da meseleyi anlamadan Cumhurbaşkanlığı makamını, partimizi suçlama varsa bunun istismar olduğunu defalarca gördük. Herkes kendi değerlendirmesini yapıyor. Benim değerlendirmem, bütün bunların baştan protokole bağlanması lazımdı.

“SUUDİ ARABİSTAN’LA İLİŞKİLERİMİZİ SABOTE EDİLMESİNİ REDDEDİYORUZ”

TFF Başkanının istifası benim değerlendireceğim bir konu değil. Suçlu aramaktan ziyade bir planlama hatası var burada. Hem FIFA’nın uygun gördüğü takvimde hem maça gitme kararı alındığında hangi ülke olursa olsun, Rum kesimle oynandığında belli kararların alındığı söyleniyor. Burada tercihiniz ya bütün dediğinizi yaptırmak ya da maçı oynamak şeklinde oluyor. Burada birilerinin çıkıp Suudi Arabistan’a karşı olanı geçip, neredeyse belli bir kampanya şeklinde Kabe’yi aşağılamaya varan birtakım görseller üretmesi, buradan faşizan duygu çıkarmaya çalışması krizin başka bir şeye evrilmeye çalışıldığını gösteriyor. Hiçbir ülkeye karşı mesnetsiz nefret siyaseti yapacak bir şeye girilmemesi lazım. Zaten en baştan itibaren kulüpler kabul etmiş, karşı tarafın davetine icabet edilmiş. Daha sonra Suudi Arabistan’la ilişkilerimizi sabote edilmesini kategorik olarak reddediyoruz. Karşılıklı olarak bu mesajları onlar da görüyor. Onlar da ‘bizim bağlı olduğumuz protokol’ var diyorlar. Zaten Türkiye’ye ‘kardeş ülke’ diyorlar.

“ATATÜRK İLE MESELEMİZ YOK…”

Bizim Atatürk’le bir meselemiz tabii ki yok. İlk Cumhurbaşkanımız Mustafa Kemal Atatürk, ülkemizin kurucusu. Cumhurbaşkanımız sık sık ifade eder. ‘Bu ülkeye hizmet etmiş, iyilik yapmış herkesi rahmetle anarız. Ülkenin kurucusuna gereken saygıyı gerektiği şekilde gösteririz’ der. Atatürk istismarı yapanlarla aramızda bir tartışma. Kendi kafalarında engizisyon mahkemesi kurup kimin meşru olup, olmaya karar verme yetkisini gören sakıncalı bir zihniyet. Bu zihniyet demokrasi ile yan yana duramaz. Atatürk’e saygısızlık sözkonusu olduğunda karşı çıktığımız gibi, Atatürk’le ilgili toplumu ayrıştırıcı istismar söz konusu olunca da buna karşı çıkıyoruz.”

Kaynak: TELE1