Siyaset ve siyasetçi için olumlu-olumsuz çok şey söylenebilir.
“Siyaset, bir ülkeye en üst düzeyde hizmet etme sanatıdır” da diyebilirsiniz...
“Siyaset, halkı soyarak kısa yoldan zenginleşme sanatıdır” da!
Ben, bütün hocalık hayatım boyunca, Demokrasiyi savunduğum için, Demokratik Siyaseti ve Demokratik Siyasetçiyi de yücelttim:
Derslerimde, biraz abartılı bir biçimde de olsa, (kendi yaptığım işin tevazuu içinde) siyasetin önemini vurgulamak için “Bazen bir parlamenterin mecliste verdiği bir oy, toplumu, on üniversite hocasının on yıl boyunca yaptığı eğitimden daha çok etkiler” diyerek, biraz tartışmalı da olsa, bir izlenimi öğrencilerime aktardım.
Elbette bu izlenimi aktarmadan önce de, sonra da, politikacıların “halkın hizmetkârı olduğunu”, “halka hesap vermek zorunda olduklarını”, “her seçim döneminde, bizi yöneten başbakanların, cumhurbaşkanlarının lacivertlerini giyip, ‘Size en iyi ben hizmet ederim’ diyerek oy istediklerini” de sürekli olarak vurguladım.
* * *
Bence politikacılar da, aynen adalet mensupları, hukukçular gibi ortalamanın üstünde dürüst, ahlaklı ve adil olmalılar. AKP 18 yıldır bu ülkeyi yönetiyor. Hiç kuşkusuz AKP’nin mensupları, yöneticileri, milletvekilleri de bu toplumun, bu ülkenin çocukları. AKP’li politikacıların da (ortalamanın üstünde olmasa bile) en azından, ortalama ahlakları, ortalama dürüstlükleri ve ortalama adalet ve hukuk anlayışları olduğu varsayılabilir. Acaba içlerinde, ülkede olup bitenlerden, haksızlıklardan, hukuksuzluklardan, adaletsizliklerden ve ekonomik çöküntüden hiç rahatsız olan yok mu?* * *
Bu soruyu dün Cumhuriyet’te yer alan bir haber ve bir yazı üzerine soruyorum. Haber, eski bir AKP’linin itirafıydı. “Gazeteci Adem Özkese’nin YouTube kanalına konuk olan Yeneroğlu, AKP ile yollarını ayırma nedenini anlattı. Yaşanan haksızlık ve hukuksuzlukların kendisi için dayanılmaz boyutlara ulaştığını ifade eden Yeneroğlu, AKP’DEN ÇOCUKLARININ YÜZÜNE BAKABİLMEK İÇİN AYRILDIĞINI SÖYLEDİ.” Yazı ise haksız, hukuksuz ve adaletsiz bir biçimde hapse atılan Barış Terkoğlu’nun makalesindeki “Damadın Ekonomi Karnesiydi”: “Berat Albayrak 10 Temmuz 2018 günü Hazine ve Maliyet Bakanı oldu. İki yıl dolmak üzere. O gün dolar 4 lira 53 kuruştu. Bugün 6 lira 80 kuruş. Yüzde 50 arttı. Yani Türk parası yüzde 33’ten daha fazla değer kaybetti. Artık aynı parayla 300 dolar yerine 200 dolar alabiliyorsunuz... ... ...O gün borsa 99.252 puanda idi. Bugün neredeyse aynı durumda, 103.024 puanda. Dolar bazında borsa endeksi ise geriledi, 9 Temmuz 2018’deki 19.394 seviyesinin çok altında, bugün 15.126 seviyesinde. BERAT ALBAYRAK YOKSULLAŞTIRIYOR ...Nitekim 2017 yılında dolar bazında kişi başına düşen milli gelir (GSYİH) 10 bin 597 dolardı. 2018 yılında Albayrak’ın elinde azalmıştı. 2019 yılında daha da azalarak 9127 dolara indi. Rakam, Erdoğan’ın yıllardır övündüğü 10 bin doların trajik şekilde altında kaldı.”* * *
Bir toplumbilim öğrencisi olarak gerçekten meraktan soruyorum: Türkiye’yi 18 yıldır yöneten partinin mensupları içinde, son günlerde iyice arttığını ve hızlandığını herkesin gördüğü haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik ve ekonomik çöküntüden rahatsızlık duyanlar gerçekten yok mu? Olmaması olanaksız ama hiç ses yok: DEMOKRASİYİ TAHRİP EDEN “TEK KİŞİ YÖNETİMİ” VE “LİDER SULTASI” BÖYLE BİR ŞEY OLSA GEREK! Kaynak: Cumhuriyet