Ahmet Davutoğlu: Artık beyin kanamasına dönüştü!

Yayın tarihi: 1 Mart 2021 Pazartesi 6:45 pm - Güncelleme: 1 Mart 2021 Pazartesi 6:45 pm

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, partisinin İstanbul İl Başkanlığında düzenlediği toplantıda açıklama yaptı. Davutoğlu yaptığı açıklamada, “Bir insan hakları eylem planının kangren haline gelmiş bu soruna el atmaması; OHAL Komisyonuyla ilgili yeni düzenlemelere gitmemesi, süreci hızlandırıp mağduriyetleri gidermemesi beklenemez” dedi.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, yarın açıklanacak İnsan Hakları Eylem Planı’nın samimi bir içerik taşıması için planda sivil ve siyasal hakların garanti edildiğini gösteren kesin taahhütlerin yer alması gerektiğini belirtti.

Davutoğlu, partisinin İstanbul İl Başkanlığında düzenlediği toplantıda çevrim içi konuşma yaptı.

Türkiye’de şu an temel meselenin insan hakları olduğunu belirten Davutoğlu, KHK’lıları hatırlatarak “KHK’larla ihraç meselesi, artık bir beyin kanamasına dönüşmüştür. Bir insan hakları eylem planının kangren haline gelmiş bu soruna el atmaması; OHAL Komisyonuyla ilgili yeni düzenlemelere gitmemesi, süreci hızlandırıp mağduriyetleri gidermemesi beklenemez” diye konuştu.

Davutoğlu’nun açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:

“Bugün açıklamamı tek bir konuya odaklamak istiyorum: İnsan Hakları. Gelecek Partisi olarak sadece hukuk ve yargı alanında değil, sağlık, çevre, ekonomi gibi alanlarda da önceliğimiz insan hak ve onurunun korunmasıdır. Bugün iktidarın insan hakları reformundan bahsediyor olması geç kalmış olmakla birlikte sevindiricidir. Ancak böylesi bir reformun başarılı olması önce sağlıklı bir muhasebe ve özeleştiri yapılmasına sonra da samimiyetle ve tutarlılıkla yaklaşılmasına bağlıdır. Türkiye’de 15 Temmuz hain darbe kalkışmasının ardından, darbecilerle mücadele adına alınan siyasi kararlar günümüze dek birikerek gelen insan hakları ihlallerine yol açan siyasal, sosyal, ekonomik ve yargısal sorunlar üzerinde etkili olmuştur.

OHAL SÜRECİNE TEPKİ

OHAL süreci ve bunun uzantısı olarak ilan edilen Cumhurbaşkanlığı kararnameleri kadar, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle birlikte gelişen siyaset etme modeli de sorunlar yumağının büyümesinde etkili olmuştur. Selçuk Özdağ’ın öldürmeye teşebbüs ile silahlı ve sopalı saldırıda yaralanmasının ardından zanlılar önce tutuklanmış daha sonra iktidar ortağı MHP’li milletvekillerinin savcıları açık bir şekilde tehdit etmesi üzerine bir ay bile geçmeden serbest bırakılmışlardır.

Böyle bir ortamda yargıdan adalet dağıtmasını beklemek, bir hayalperestliktir. Böyle bir ortamda insan hakları reformundan bahsedilemez. Hakimler ve Savcılar Kurulu özerk kılınmadıkça yargı bağımsızlaşamaz. Yargı bağımsızlaşmadıkça Türkiye’nin insan hakları sorunu da çözülemez. Türkiye’de insan hakları alanındaki önemli sorunlardan biri de tutukluluğun ceza hükmü yerine geçirilmesidir. Tutukluluk, ceza yargılamasının ancak istisnaen başvurulması gereken bir unsurudur.

‘SİYASETİ DİZAYN ETME HEDEFİ’

Seçim kazanmak için kırmızı bültenle aranan Osman Öcalan’ı, TRT’ye çıkarmakta terörist başından mektup getirtmekte beis görmeyenlerin terör iddiasıyla milyonlarca vatandaşın oylarına lanet okuyarak parti kapatmaya yönelmesi siyaseti dizayn etme hedefine yöneliktir. İnsan haklarının garantisi olan Anayasa hükümlerinin göz göre göre uygulanmaması, yürütme gücünün yargıyı hakimiyeti altına almasının eseridir. Diğer bir deyişle bu tablo, Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin ürünüdür.

Cumhurbaşkanı’nı yargının en yüksek amirine dönüştüren Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ilga edilmedikçe bu uygulamalar sona erdirilemeyecek ve insan hakları ihlalleri de engellenemeyecektir. Türkiye’deki insan hakları ihlallerinin temelinde yer alan diğer bir faktör, Anayasanın 119. maddesinin 6. fıkrasının Cumhurbaşkanına sunduğu Olağanüstü Hal Kanun hükmünde kararnamesi çıkarma yetkisidir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Bakanlar Kurulu’nu ilga ettiği için yeni düzende bu yetkiyi Cumhurbaşkanı tek başına kullanmakta. Üstelik Anayasanın 148. maddesi, OHAL KHK’larına yargı bağışıklığı sunduğu için bunlar, Anayasa Mahkemesi’nce denetlenemiyor.

İKTİDARA ÇAĞRI

OHAL mutlak bir keyfilik rejimine dönüşüyor ve yoğun insan hakları ihlallerine yol açıyor. Nitekim Temmuz 2016 ve Temmuz 2018 tarihleri arasında kabul edilen 31 OHAL KHK’sıyla onbinlerce kişi, aileleriyle birlikte mağdur edildi ve sivil ölüme terk edildi. Bu tablonun bir kez daha tekrarlanmaması için OHAL KHK’sı kavramının tümüyle ilgası gerekiyor. İktidara çağrımız: Bugüne dek yapmayı beceremediğiniz işi yapın ve hukuk devleti ilkelerine uyun. Evrensel insan hakları değerlerine saygı gösterin. Bunu gerçekleştirecek yargıyı da bağımsız kılın. KHK’larla ihraç meselesi, artık bir beyin kanamasına dönüşmüştür. Bir insan hakları eylem planının kangren haline gelmiş bu soruna el atmaması; OHAL Komisyonuyla ilgili yeni düzenlemelere gitmemesi, süreci hızlandırıp mağduriyetleri gidermemesi beklenemez.”