Af Örgütü 2019 raporu: Türkiye’de yargı baskının aracı olmaya devam etti

Yayın tarihi: 29 Nisan 2020 Çarşamba 9:01 pm - Güncelleme: 29 Nisan 2020 Çarşamba 9:01 pm

Uluslararası Af Örgütü, 2019 hak ihlalleri raporunu yayımladı. Rapora göre; dünyanın halkları, haklarına sahip çıkmak sokakları doldurdu, Türkiye’de ise yargı baskı aracı olmaya devam etti.

Uluslararası Af Örgütü, tüm dünyada 2019’da insan haklarının durumunu incelediği bölgesel yıllık raporlarını yayımladı. Online yapılan toplantıda Uluslararası Af Örgütü Türkiye Direktörü Ece Ünver Mataracı, Kampanyalar ve İletişim Direktörü Tarık Beyhan ve Kampanyalar ve Savunuculuk Direktörü Ruhat Sena Akşener hazırlanan raporları paylaştı.

Raporlara göre dünya genelinde hak ihlallerini devam ettiren hükümetlere rağmen, insan hakları savunucuları her türlü baskıya karşı mücadele etti. Dünyanın dört bir yanında geniş halk kitleleri haklarına sahip çıkmak; baskılar, yolsuzluk, şiddet ve cezasızlıkla mücadele etmek için sokakları doldurdu.

Hazırlanan raporlarda dikkat çekici başlıklar şöyle:

TÜRKİYE: OHAL KALKTI ANCAK UYGULAMALARI SÜRDÜ

Olağanüstü hal dönemi Temmuz 2018’de sona ermesine rağmen, muhaliflere yönelik baskıların 2019’da da devam ettiğine dikkat çeken raporda Türkiye’de yaşanan ihlaller şöyle sıralandı:

  • Binlerce kişi, uluslararası hukukta tanımlanmış bir suç işlediklerine ilişkin güvenilir bir kanıt olmadan, terörle mücadele yasaları ve başka yasaların keyfi kullanımıyla soruşturuldu, yargılandı ve uzun süreli tutuklu yargılamalarla cezaevinde tutuldu.
  • Yargı reformu paketi Meclisten geçti ancak yapılan değişiklikler yargı üzerindeki şiddetli siyasi baskılar ile adil olmayan, siyasi güdümlü yargılamalara ve mahkumiyet kararlarına son vermedi.
  • Mahkemeler internetteki birçok içeriği engelledi ve yüzlerce sosyal medya kullanıcısına cezai soruşturmalar açıldı.
  • Ağustos ayında, internette yayın yapan platformların içeriklerini RTÜK denetimine tabi tutarak RTÜK’ün internet üzerinde sansür yetkisini artıran yeni düzenleme yürürlüğe girdi.
  • 2019’da gazeteciler sadece işlerini yaptıkları için gözaltına alındı ve yargılamalarla sindirilmeye çalışıldı. Onlarca gazeteci ve medya çalışanı tutuklu yargılandıkları veya hapis cezası aldıkları için halen cezaevinde. Yine onlarca insan hakları savunucusu, insan hakları çalışmaları nedeniyle ceza soruşturmaları ve yargılamalarıyla karşı karşıya kaldı, gözaltına alındı veya hapsedildi.
  • 31 Mart yerel seçimlerden sonra, devletin kayyum atadığı 20 HDP’li belediyenin seçilmiş belediye başkanları tutuklu yargılandı. Bunlardan 18’i yıl sonu itibariyle halen tutuklu yargılanıyordu. Eylül ayında, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu “Cumhurbaşkanına hakaret,” “kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret,” “halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme” ve “terör örgütü propagandası yapma” suçlarından dokuz yıl sekiz ay hapis cezasına mahkum edildi.
  • Çok sayıda vali, barışçıl toplanma hakkını sınırlandırmak için olağanüstü hal döneminin sona ermesinin ardından çıkartılan yasaların valilere tanıdığı olağanüstü yetkileri kullanmaya devam etti.
  • Ülkenin dört bir yanındaki çeşitli şehirlerde kamuya açık tüm toplantı ve gösteriler süresiz şekilde yasaklandı. Polis protestoları şiddet kullanarak dağıttı. Onlarca barışçıl protestocu hakkında “terör örgütü propagandası yapma,” “yasa dışı toplantı ve gösteriye katılma” ve “polise mukavemet etme” gibi suçlamalarla ceza soruşturmaları ve davaları açıldı.
  • İstanbul’daki 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü ve 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde toplanan binlerce kadına biber gazı ve diğer türde aşırı güç kullandı. Ayrıca, İzmir’deki “Las Tesis” protestosuna katılan 25 kadına ceza soruşturması açılırken, İstanbul’daki kadınlara polis müdahalesi gerçekleşirken antalya’da ise kadınlar engellendi.
  • 2016’daki darbe girişiminden sonra olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleriyle (KHK) keyfi olarak işinden ihraç edilen 129 bin 411 kamu sektörü çalışanından 115 bininden fazlasının kamu sektöründe çalışması hala yasak ve bu kişiler hala pasaport alamıyor.

AVRUPA: BASKILARA KARŞI KİTLESEL EYLEMLER YÜKSELDİ

Dünyada ise baskılar devam ederken pek çok ülke kitlesel protestolarla çalkalandı.

Avrupa genelinde protestoları bastıran ve hesap vermekten kaçınmak için yargı bağımsızlığını zayıflatan bölge hükümetleri insan haklarını ihlal etti. Birçok insan tehdit edildi, korkutuldu, yargılandı, polisin aşırı güç kullanımına maruz kaldı ve ayrımcılığa uğradı.

Polonya, Macaristan ve Romanya’da yargı bağımsızlığına müdahale edildi, hakimler sıklıkla taciz edildi, birçok saldırıya uğradı ve iktidar partileri yargıyı kontrol etmek için adımlar attı.

Avrupa Birliği’ndeki devletler, uluslararası yükümlülüklerinin aksine insan haklarını korumak yerine sınır denetimini tercih etti; göçmen ve sığınmacıların gerekli korumaya erişemedikleri Türkiye ve ülkedeki güvenlik durumunun kötüye gittiği Libya ile göçmenleri ve sığınmacıları ülkelerinde tutmaları için işbirliği yapmayı sürdürdü.

Doğu Avrupa ve Orta Asya’da Belarus’tan Kazakistan’a kadar birçok ülkede toplanma özgürlüğü hakkı sert bir biçimde sınırlandırdı; birkaç istisna dışında sokaklarda yapılacak tüm protestolar resmi izne tabi tutuldu.

Azerbaycan’dan Rusya’ya kadar çeşitli ülkelerde barışçıl yürüyüşlere polis şiddeti ile karşılık verildi, yürüyüşleri düzenleyenler ve katılanlar hakkında ceza soruşturmaları açıldı. Bölgedeki tüm ülkelerde ifade özgürlüğüne saldırıldı. Türkmenistan’da yetkililer, ülkelerini ‘karalamasınlar’ diye insanların yurt dışına çıkmasını yasaklayacak kadar ileri gitti. Moldova ve Ermenistan gibi çeşitli ülkelerdeki yargı sistemleri siyasi baskılara karşı savunmasızdı.

Ancak tüm bunlara karşı durma cesareti gösteren ve devletlerden hesap soran insanlardan oluşan halk hareketleri gelecek için umut vermeye devam etti.

Fransa, Avusturya, Polonya, Romanya, Çek Cumhuriyeti ve Macaristan gibi çeşitli ülkelerde kitlesel protestolar gerçekleştirildi. Bu ülkelerde halk kemer sıkma önlemlerine ve yolsuzluğa karşı çıkmak, sosyal adaleti ve yargı bağımsızlığını savunmak için protestolara katıldı. Rusya’da yetkililerin muhalefet partilerinden adayların kent seçimlerine katılmasını engellemesine karşı son yılların en geniş katılımlı protestoları düzenlendi. Protestolara baskılarla yanıt verildi, polisin hukuksuz güç kullanımıyla birçok protestocu yaralandı.

ORTA DOĞU VE KUZEY AFRİKA: İRAN VE IRAK’TAKİ GÖSTERİLERDE 800 PROTESTOCU ÖLDÜRÜLDÜ

2019’da başta Cezayir, İran, Irak, Lübnan ve İşgal Altındaki Filistin toprakları olmak üzere Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesinin dört bir yanında yaygın kitlesel protestolar gerçekleştirildi. Yetkililer, protestoları bastırmak için aşırı güç kullandı ve protestocuları keyfi olarak gözaltına aldı. İran ve Irak’ta korkunç şekilde öldürücü güç kullanımıyla en az 800 protestocu öldürüldü, binlerce kişi ise yaralandı. İsrail’in askeri ve güvenlik güçleri Gazze Şeridi ve Batı Şeria’daki protestolarda uzun yıllardır yaptıkları gibi onlarca Filistinliyi öldürdü. Bölgenin çeşitli yerlerindeki hükümetler ifade özgürlüğünü ve sivil toplum faaliyetlerini ağır şekilde sınırlandırdı, bazı hükümetler ise özellikle sosyal medyada yetkilileri eleştiren kişilere baskı uyguladı. Yüzlerce insan hakları savunucusu hedef alındı.

Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesinde sahada değişen ittifaklara ve dış askeri kuvvetlerin çıkarlarına göre şiddetin boyutlarının artıp azaldığı Irak, Libya, Suriye ve Yemen’de silahlı çatışmalar sivillerin hayatını mahvetmeye devam etti. Gazze’de ve İsrail’in güneyinde, İsrailli ve Filistinli silahlı güçler arasında zaman zaman şiddetli çatışmalar yaşandı. Suriye’de hükümet ve silahlı muhalif gruplar; Suudi Arabistan’da Husiler; Yemen’de hem Husi güçleri hem karşıtları, hem de Suudi Arabistan ve BAE öncülüğündeki koalisyon; Libya’da hem Ulusal Mutabakat Hükümeti hem de Libya Ulusal Ordusu dahil olmak üzere bölgedeki silahlı çatışmaların neredeyse tüm aktörleri savaş suçları da dahil olmak üzere birçok ciddi insancıl hukuk ihlali gerçekleştirdi. Aktörler gelişigüzel saldırılar gerçekleştirdi; hava saldırılarında ve sivillerin yaşadığı bölgelere yönelik top, havan topu ve roketlerle gerçekleştirilen bombardımanlarda aralarında kurtarma ve sağlık görevlilerinin de bulunduğu yüzlerce siviller öldürüldü ve yaralandı. Bazı aktörler doğrudan sivillere veya sivil altyapıya yönelik saldırılar gerçekleştirdi.

Yıl boyunca insanlar yerinden edilmeye devam etti. Suriye’nin kuzeybatısı ve kuzeydoğusuna gerçekleştirilen askeri harekatlar, 500 binin üzerinde kişiyi yerinden ederek, ülke içinde yerinden edilenlerin toplam sayısını 6 milyon 600 bine çıkardı. Yemen’de, ülkenin güneyindeki Ed Dali ilinde Husi güçleri ile Husi karşıtı güçler arasında savaşın yeniden patlak vermesi sonucunda binlerce kişi yerinden edildi ve ülke içinde yerinden edilen Yemenlilerin sayısı 3 buçuk milyonu aştı. Irak’ta kendini İslam Devleti olarak adlandıran gruba karşı verilen savaş sonucunda yerinden edilen 1 buçuk milyonun üzerinde kişinin büyük çoğunluğu kamplarda ve kayıt dışı yerleşimlerde yaşıyor. Libya’nın başkenti Trablus ve civarındaki savaş 140 binin üzerinde kişiyi yerinden etti.

Başta Körfez ülkelerinde olmak üzere birçok ülkede, göçmen işçileri korumayı öngören reformların yapılacağı duyuruldu; ancak göçmen işçilere yönelik sömürü ve istismar devam etti.

Suudi Arabistan, ayrımcı erkek vasi sisteminde oldukça geciken önemli değişiklikleri yaparak kadınların seyahat özgürlüğü üzerindeki ağır kısıtlamaları hafifletti fakat kadınların evlenmek için halen erkek bir vasiden izin alması gerekiyor. Tunus ve Ürdün 2018’de kadınları ve kız çocukları şiddete karşı koruma mekanizmalarını geliştirmek amacıyla attıkları adımların devamını getirdi. Tunus yetkilileri 2018’de bir şikayet mekanizması kurulmasının ardından, hane içi şiddete uğrayan kadınlardan on binlerce şikayet aldılar. Umman ise kadın sünnetini daha ağır bir suç haline getirdi. Ürdün’de aile üyeleri tarafından öldürülme tehlikesi altında olan kadınlar için 2018’de kurulan sığınma evi 2019 yılı boyunca onlarca kadına koruma sağladı. Kadın hakları ve kadınlara yönelik şiddet konusunda yasal ve kurumsal düzeyde birtakım olumlu gelişmeler kaydedilse de, İran ve Suudi Arabistan gibi ülkelerde kadın hakları savunucularına uygulanan şiddetli baskılar bu gelişmelere gölge düşürdü.

AMERİKA KITASI: EŞİTSİZLİK, ŞİDDET, YOLSUZLUK, CEZASIZLIK…

Amerika kıtası genelinde eşitsizlik, yolsuzluk, şiddet, çevre sorunları ve cezasızlık milyonlarca insanın haklarını ihlal eden yaygın sorunlar olmaya devam etti. İnsanlar hesap verebilirlik ve insan haklarına saygı talep etmek için sokaklara çıktı. Hükümetler çoğunlukla bu protestolara baskı ve aşırı güç kullanımı ile karşılık verdi. Protestolara yönelik şiddet sonucu Amerika kıtası genelinde en az 210 kişi hayatını kaybetti.

Bölgede 208 hak savunucusu öldürüldü, birçoğu taciz edildi, zorla kaybedildi ve hak savunuculuğu suç haline getirildi.

BM Latin Amerika ve Karayipler Ekonomik Komisyonu’nun Kasım ayında açıkladığı rakamlara göre, 2018’de 16 Latin Amerika ülkesi ve 9 Karayipler ülkesinde en az 3 bin 500 kadın cinayeti gerçekleştirildi.

Venezuela’da süren insan hakları krizi nedeniyle yaklaşık 4.8 milyon kişi mülteci oldu. Bu, Suriye’den sonraki en yüksek sayı.

Trump yönetimi, ABD’nin uluslararası yükümlülüklerine aykırı olarak sığınmacıların Meksika sınırından geçmesini engelleyecek önlemler ve politikalarla sığınmacılık kurumunu saldırmaya ve zayıflatmaya devam etti.

AFRİKA: İNFAZ, ZORLA KAYBETME VE İŞKENCE…

Afrika Birliği’nin başlattığı yaptırıma uğramadan yasadışı silahların teslim edilmesini öngören “Silahları Susturma” kampanyasına devletlerin taahhütleri için son tarihe ulaşılmasına rağmen çatışmalar devam etti.

Orta Afrika Cumhuriyeti, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Sudan ve Güney Sudan’daki uzun süreli çatışmalar, sivillere hedef alan veya sivilleri ayırmayan saldırılarla devam etti. Kamerun, Mali, Nijerya, Somali ve diğer yerlerdeki silahlı gruplar, öldürmeler ve kaçırmalar da dahil olmak üzere toplu zorla yerinden edilmelere neden olan birçok ihlal gerçekleştirdi. Devletlerin güvenlik güçleri de duruma yargısız infaz, zorla kaybetme ve işkence de dahil olmak üzere ciddi insan hakları ihlalleriyle karşılık verdi.

20’den fazla ülkede barışçıl protestolar hukuksuz şekilde yasaklandı, bu protestolarda aşırı güç kullanıldı, keyfi gözaltılar gerçekleştirildi ve protesto hakkı bu şekilde hakkı ihlal edildi.

Sudan’dan Zimbabve’ye, Kongo’dan Gine’ye, barışçıl protestocular, darp edilmelerine ve mermilere rağmen haklarını savunmak için protestolar gerçekleştirdiler. Bu protestolar Sudan ve Etiyopya gibi ülkelerde ciddi kurumsal reformlar ile sonuçlandı.

ASYA-PASİFİK: ELEŞTİRİLERE KARŞI ‘DIŞ GÜÇLERİN PİYONLARI’ SÖYLEMİ

Güneydoğu Asya’da baskıcı hükümetler daha fazla sertleştiler, muhaliflerini ve medyayı susturdular ve birçok ülkede barışçıl bir protestoya katılmanın bile tutuklanmayla sonuçlanacağı kadar sivil alanı küçülttüler.

Çin hükümetinin tüm baskılarına rağmen Hong Konglular haklarını sokaklarda cesaretle savundu. Milyonlarca insan vatandaşlık kanununda Müslümanlara karşı ayrımcılık yapan yeni düzenlemeye karşı Hindistan’da sokaklara çıktı. Azınlıkları milli güvenlik sorunu olarak gören bakış açısı nedeniyle Uygurlar, Çin’in Sincan bölgesinde “yeniden eğitim kampı” adı verilen yerlerde zorla tutuldu. Hindistan’ın Müslüman çoğunluklu tek eyaleti olan Keşmir’in otonom statüsü kaldırıldı ve eyalet yıl sonunda hala kuşatma altındaydı.

Asya çapındaki hükümetler, baskılarını meşrulaştırmak için, kendilerini eleştirenleri, “dış güçlerin piyonları” olmakla suçladı. Fakat tüm zorluklara rağmen, kıtadaki gençler büyük riskler alarak yerleşik düzene meydan okumaya devam etti. Pakistan’da, Peştun Muhafaza Hareketi, zorla kaybetmelere ve yargısız infazlara karşı on binlerce kişinin katıldığı protestolar düzenlemeye devam etti. İklim grevleri için binlerce insan sokaklara çıktı. Afganistan’da yüzlerce kişi, yüzyılın başından beri süren çatışmalara bir son verilmesi için ciddi tehlikeleri göze alıp barış yürüyüşü gerçekleştirdiler. Vietnam’da insanlar Çin’in politikalarını protesto ettiler.