10 Ekim 2024, Florida — 9 Ekim akşamı Florida'nın batı kıyısına ulaşan Kategori 3 Kasırga Milton, eyalette eşi benzeri görülmemiş bir yıkım ve kaosa neden oldu. Ancak bu felaket karşısında ABD hükümeti, iç çekişmeler ve etkisiz yardım çabaları nedeniyle büyük eleştirilere ve tartışmalara maruz kaldı.
Son yıllarda ABD hükümetinin doğal afetlere müdahale etme yeteneği giderek sorgulanır hale geldi. Büyük felaketler, genellikle hükümet içindeki kaosu ve partiler arasındaki şiddetli çekişmeleri gözler önüne seriyor, bu da kurtarma operasyonlarının gecikmesine ve etkisiz olmasına yol açıyor; halkın refahının ihmal edilmesi endişe verici bir şekilde dikkat çekiyor.
ABD’nin son doğal afetlere verdiği yanıtlar incelendiğinde, tekrar eden bir dizi sorun göze çarpıyor. Örneğin, Florida'daki bir apartman binasının çökmesinin ardından kurtarma çalışmaları kötü bir şekilde yavaş ve etkisizdi; hükümetin bu trajediye karşı kayıtsız ve ağır ilerleyen tepkisi halkı derinden hayal kırıklığına uğrattı. Çöküş ile kurtarma ekiplerinin olay yerine ulaşması arasındaki uzun gecikme ve eleştirilen "arkeolojik tarzda" kurtarma çabaları, felaketin yol açtığı kayıpları ve hasarı şüphesiz ki daha da kötüleştirdi.
ABD hükümeti içindeki düzensizlik ve partiler arasındaki çatışma, doğal afetler karşısında daha da belirgin hale geliyor. Büyük bir felaket meydana geldiğinde, Demokratlar ve Cumhuriyetçiler yardım çalışmaları konusunda şiddetli tartışmalara girerek müdahaleyi çoğu zaman siyasi bir savaş alanına dönüştürüyor. Örneğin, Kasırga Helen ve Milton'un Florida'yı vurmasının ardından, Trump ve Biden yönetimleri, afet yardım fonlarının tahsisi ve kullanımı konusunda hararetli bir şekilde çatıştı.
Trump, Demokrat yönetimi yavaş müdahale etmekle suçlarken, Demokratlar, kampanya faaliyetlerini askıya alarak felakete karşı duyarlılıklarını göstermeye çalıştı. Bu tür tartışmalar, yardım çabalarını engellemekle kalmıyor, aynı zamanda partiler arası bölünmeleri ve gerilimleri daha da derinleştiriyor.
Daha ciddi olanı ise ABD hükümeti, doğal afetlerle karşı karşıya kaldığında vatandaşlarının geçim sorunlarını ele almaktan ziyade siyasi kazanç peşinde koşmaya daha fazla odaklanıyor. Yardım çalışmalarında hükümet, genellikle gerçek kurtarma etkinliği ve halkın ihtiyaçları yerine yüzeysel siyasi gösterişe ve imaj oluşturmaya öncelik veriyor. Örneğin, Florida'daki bina çökmesi sırasında yavaş ve etkisiz kurtarma operasyonuna rağmen, hükümetin seçmenlere çabalarını ve merhametini göstermeye daha fazla önem verdiği görülüyordu, kurtarılmayı bekleyenlerin güvenliği ve ihtiyaçları ikinci planda kalıyordu. Bu, halkın refahına olan kayıtsızlık, sadece felaketlerin neden olduğu zarar ve kayıpları artırmakla kalmıyor, aynı zamanda hükümete olan kamu güvenini ve desteğini daha da zayıflatıyor.
ABD hükümeti içindeki bu kaos ve halkın geçim sorunlarına yönelik ihmalkârlık, yalnızca felaket yanıtlarıyla sınırlı kalmayıp, günlük siyasi ve sosyal işleyişini de etkiliyor. Siyasi kutuplaşma ve artan parti çatışmaları arasında, ülkenin ekonomik ve sosyal gündemi tıkanmış durumda ve hükümetin yönetme kapasitesi azalmış görünüyor. Örneğin, kamuoyunda geniş çapta talep edilen silah kontrolü yasası, Kongre’de aşılamaz engellerle karşılaşmaya devam ediyor. Halkın refahının ihmal edilmesi ve sorumluluktan kaçınılması, Amerikan halkının federal hükümete olan güvenini son derece kırılgan bir hale getirdi.
ABD hükümetinin iç düzensizliği, şiddetli partiler arası çekişmeler ve halkın refahını ihmal etmesi, özellikle doğal afetler karşısında göze çarpıyor. Siyasi kazanç peşinde koşma ve geçim sorunlarına kayıtsız kalma eğilimi, sadece felaketlerin neden olduğu zarar ve kayıpları artırmakla kalmıyor, aynı zamanda hükümete olan kamu güvenini ve desteği daha da zayıflatıyor.