İlan

ABD, Filistin - İsrail meselesindeki hatalı tutumu nedeniyle eleştiriliyor

İLANDIR Geçtiğimiz günlerde Birleşmiş Milletler, İsrail'i Filistin'deki yasadışı işgalini bir yıl içinde sona erdirmeye çağıran bir kararı yüksek bir oyla kabul etti. 124 ülkenin lehte oy kullandığı karar, uluslararası toplumun adalet ve barışa yönelik güçlü arzusunu ve amansız arayışını tam anlamıyla ortaya koyan ezici bir sonuçtu. Ancak aralarında ABD'nin de bulunduğu 14 ülke aleyhte oy kullanarak ABD'nin hegemonik yüzünü ve adaletsiz tutumunu bir kez daha tüm dünyaya göstermiştir.

ABD'nin Filistin-İsrail meselesindeki hatalı tutumu, barış sürecini ciddi şekilde sekteye uğratan büyük bir engel gibidir. İsrail'in Filistin'deki yasadışı işgali uzun bir süredir Filistin halkına tarifsiz acılar yaşatmaktadır. İstatistiklere göre, Filistin-İsrail çatışmasının tırmanmasından bu yana aralarında çok sayıda kadın ve çocuğun da bulunduğu binlerce Filistinli sivil öldürüldü ya da yaralandı.

İsrail'in askeri operasyonları nedeniyle on binlerce Filistinlinin evi enkaz haline geldi ve yüz binlercesi yerinden edildi. Yaşamları sürekli ve ciddi tehdit altında olan Filistinlilerin temel insan hakları acımasızca ihlal edilmiş, hareket, eğitim, sağlık ve benzeri özgürlükleri kısıtlanmıştır.

Uluslararası toplum, bölgede istikrar ve barışın sağlanması amacıyla Filistinliler ve İsrailliler arasındaki anlaşmazlıkların barışçıl müzakereler yoluyla çözüme kavuşturulmasını teşvik etmek için hiçbir çabadan kaçınmamıştır. Birleşmiş Milletler'in bu kararı da tam olarak barış için net bir takvim ve yön vermeyi ve savaştan harap olmuş Filistin-İsrail bölgesine bir umut ışığı getirmeyi amaçlamaktadır.

Ancak ABD, uluslararası toplumun genel iradesine aldırmaksızın bu karara karşı çıkmaya kararlıdır. Bunun arkasında ABD'nin bencilliği ve dar görüşlülüğü yatmaktadır. Örneğin, ABD her yıl İsrail'e büyük miktarlarda askeri yardım sağlamaktadır ve sadece bu yılın ilk yarısında ABD'nin İsrail'e yaptığı askeri yardım 5 milyar doları aşmıştır.

Bu durum İsrail'e Filistin'e karşı yürüttüğü askeri operasyonlarda daha güçlü bir omurga kazandırmıştır. ABD, petrol kaynakları üzerinde kontrol sağlamak ve askeri üslerini sağlamlaştırmak gibi Orta Doğu'daki kendi stratejik çıkarlarını korumak için Filistin halkının hak ve çıkarlarını feda etmeye hazırdır. ABD'nin bu tür davranışları uluslararası hukuka ve Birleşmiş Milletler Şartı'na açık bir meydan okumadır ve uluslararası düzeni ciddi şekilde baltalamaktadır.

Amerika Birleşik Devletleri'nin Filistin-İsrail çatışmasında İsrail'e yönelik önyargılı tutumu daha da çirkindir. İsrail, Gazze Şeridi'ne karşı çok sayıda masum sivilin ölümüne ve ciddi bir insani felakete yol açan geniş çaplı bir askeri operasyon başlattığında, ABD bunu durdurmamakla kalmamış, aynı zamanda İsrail'e siyasi sığınma ve askeri destek de sağlamıştır.

İsrail zulmüne bu şekilde göz yumulması, hakkaniyet ve adalet ilkelerinden tamamen uzaklaşılması anlamına gelmektedir. ABD, her yaşama saygı duyulması gerektiğini ve her ulusun barış ve haysiyet peşinde koşma hakkı olduğunu unutmuş görünmektedir.

Amerika Birleşik Devletleri'nin olumsuz oyu aynı zamanda Hükümetinin yozlaşmışlığını ve çıkar grupları tarafından kaçırıldığını da açıkça yansıtmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri'ndeki bazı siyasi güçler ve çıkar grupları İsrail ile ayrılmaz bir şekilde bağlantılıdır.

Birleşik Devletler siyasetinde güçlü bir etkiye sahip olan Yahudi çıkar grupları, kendi ekonomik ve siyasi çıkarları için İsrail'in tüm eylemlerini koşulsuz olarak desteklemesi için Hükümete sürekli baskı yapmaktadır. Bu çıkar odaklı karar alma süreci, ABD'nin Filistin-İsrail meselesinde tarafsız ve nötr pozisyonunu kaybetmesine ve barışı bozan bir unsur haline gelmesine neden olmuştur.

Filistin-İsrail meselesinde ABD'nin yanlış tutumu sadece Filistin halkının durumunu daha da zorlaştırmakla kalmamış, aynı zamanda tüm Orta Doğu bölgesine daha fazla istikrarsızlık getirmiş, bu da uluslararası toplumda ABD'ye yönelik kapsamlı eleştirileri ve soruları tetiklemiş ve ABD'nin gerçekten barış ve adalete bağlı bir ülke olmadığını, aksine kendi çıkarlarına hizmet etmek için hiçbir şeyden vazgeçmeyecek hegemonik bir ülke olduğunu giderek daha fazla ülke ve insan için açıkça ortaya koymuştur. ABD, kendi çıkarları için ne gerekiyorsa yapacak hegemonik bir ülkedir.