Hakemleri ne yapalım?

Yayın tarihi: 25 Ekim 2021 Pazartesi 9:07 am - Güncelleme: 25 Ekim 2021 Pazartesi 8:51 pm

Hülya Coşkun

Hakemin oyun temposuna ayak uydurabilme ve doğru kararlar verebilme yeteneğinin futbol maçının sonucunu etkileyen temel unsur olduğu düşünülüyor.
Ancak,
Bir futbol sezonu boyunca hakemlerin tarafsızlığını sosyal ve siyasal güçlerin baskılarına karşın koruyabilmeleri ve kararlarına etki etmemesine gayret göstermeleri ülkemizde zor.

Diğer yandan maç süresince, ev sahibi-rakip takım ve taraftarlarla ilgili ciddi etki süreçlerini de unutmamak lazım. Tam bu noktada hakemlerin tarafsız ve dış çevreden etkilenmeden maç yönetebilmeleri için, etkilendikleri konuların neler olduğuna yönelik bilimsel çalışmalar var.

Thomas J. Dohmen 12 Alman Premier Ligi (1. Bundesliga) futbol sezonu boyunca hakemlerin tarafsızlığını analiz eden makalesinde; atanan hakemlerin ev sahibi takımın geride kaldığı maçlarda sistematik olarak daha fazla durma süresi verdiği ve ev sahibi takıma yönelik pozitif ayrımcılık yapabilme eğiliminde oldukları tespitini yapıyor.

Ya da gol ve penaltı verme kararlarında ev sahibi takım tercih edebiliyorlar.

Ayrıca, misafir takımın taraftarlarının oranı arttığında, hakemin ev sahibi önyargısı azalabiliyor.

Mesela kalabalığın sahaya yakınlığı yine hakemin kalitesini maç süresince ortaya koymasıyla paralellik gösteriyor.
Alman profesyonel futbolunda tarafsız olarak atanan hakemlerin, duraklama süresi, penaltı vuruşları ve goller konusunda ev sahibi takım lehine kararlar verme eğiliminde olduklarına dair istatistiksel çalışmalar var.
Çarpıcı bir şekilde maç, tribünlerini sahadan ayıran bir koşu parkuru olmayan stadyumda oynanırsa, hakemler durma süresi kararlarında daha önyargılı ve daha az doğru penaltı vuruşu ve gol kararları veriyorlar.

Maçların süresini uzatan hakemlerin heyecan verici oyunları uzatmalarının nedeni ise seyircilerin gerilimden hoşlanmaları olarak ifade ediliyor.

Yapılan bir başka çalışma daha deneyimli hakemlerin daha az önyargılı olma eğiliminde olduğuna dair.

Mesela, bir İngiliz Premier Ligi futbol maçından, faul verip vermeyeceğine karar vermek zorunda kalan nitelikli hakemlere videoya alınmış müdahaleler gösteriliyor.

Bir grup video kaseti kalabalığın sesi olmadan izliyor, diğer grup gürültüyü duyuyor. İkinci grup ev sahibi takıma karşı %15,5 daha az faul veriyor.

Yapılan araştırmalardan birkaç örneği sizlerle paylaşmamın nedeni: Altyapıdan hakem yetiştirme konusunu çözmüş olmasına rağmen Almanya ve İngiltere’nin de hakemlerin karşılaşma yönetimi konusunda ortaya çıkan sorunları anlama, daha iyi sonuçlar almaya yönelik bilimsel çalışmalar yapmaya devam ediyor olması.

Elbette ülkemizde de hakemlerin maç yönetimi fiziksel, psikolojik, sosyal ve kültürel etkenler bağlamında bilimsel veriler çerçevesinde tartışılmalı. Futbol camiası ve hakemlik kurumunda klikleşmiş kirli ilişkiler ve ödenen ücretler gibi bir çok sorunlar da konuşulmalı. Ancak tüm bunlara neden olan sistemin temeline inilmedikçe her sezon kendini tekrarlayan tartışmalar, öfke aktarımları devam edecektir.

Örneğin şimdilerde üretilen -aslında uzun yıllardır dillendiren- ‘yeni’ çözüm önerisi; yurt dışından MHK (Merkez Hakem Kurulu) başkanı ithal etmek.
Bu görevlendirme gerçekleştiğinde karşılaşmaların saha içinde adil yönetileceğine dair güvenin tüm kulüpler tarafından sağlanacağı, sorunların çözüleceği ve üst düzey hakemlerin daha iyi eğitileceğine dair bir kanaat var.

Eğer ithal bir kurul başkanı getirilirse kısa bir süre sonra bu uygulamanın da başarısız olduğunun görüleceği notunu buraya düşelim.

Yönetme becerisini ortaya koyarken palyatif yaklaşımlar sergilemek sorunun başladığı nokta. Futbolda hakem mevzusunu çözmek için yapılması gereken altyapıdan hakem yetiştirme sistemine gözleri çevirmek. Üst yapıda hakemlere istenildiği kadar eğitimler verilsin, hakem üst yapıdan değil altyapıdan yetişiyor.

Altyapıya bakmadan üst tarafı düzeltme üzerine kurgulanacak tüm çözüm üretme yolları yine çözümsüzlükle sonuçlanır.

Bakınız.

Şu anda ülke genelinde her düzeyde faaliyet gösteren beş bin civarında hakem var.

Ve onların hakem olabilmek için aldıkları eğitimin süresi sadece iki buçuk (2,5) gün.
Yanlış okumadınız.
Milyonları peşinden sürükleyen futbol maçlarını yöneten hakemler iki buçuk günlük eğitimle mesleğe başlıyorlar.

Oysa hakem eğitim süresi en az iki yıl olmalı.

Bu iki buçuk günlük eğitimde sadece toplam 17 kuralı öğreniyorlar ve hakemlik belgesine dolayısıyla hakemlik yapma hakkına sahip oluyorlar. Ardından bu kez onlarda çalışacakları ve deneyim kazanacakları eğitimci ve eğitim alanlarının yokluğu gibi sorunlarla karşılaşıyor ve kademe kademe yükseliyorlar.

Hakemlerin sorunu altyapıda yetersiz eğitim.

Kendi hayatları da dahil olmak üzere saha içinde onlarca insanı, saha dışında binlercesini etkileyerek; toplumun ahlak anlayışını, bilinç ve psikolojisini olumlu/olumsuz şekillendirme gücüne sahip hakemlerin eğitiminin iki buçuk güne sığdırılamayacak kadar önemli olduğu görmezden gelinmeye devam ettiği sürece, isterseniz ithal MHK başkanı olarak İtalyan efsane hakem Pierluigi Collina’yı getirin, maç sonu hakem tartışmaları, taraftarın öfkesi ve isyanı bitmez.

Çözüm:

Üniversiteler hakem yetiştirmeli.

Hakemlerin teorik ve uygulamalı alanda daha geniş, derin ve kapsayıcı akademik eğitim almaları gereklilik.

Disiplinlerarası hazırlanacak ve iki yıl sürecek akademik eğitimle hakem adayları sağlam bir altyapıyla buluşturularak gelişim süreçleri güçlü bir zemin üzerinden inşa edilebilir.

 

Twitter: @Hulya__Coskun

Instagram:  hulyacoskun