28 Şubat sanıkları için yandaş basında “Cuntacıların hapiste ölmelerini beklemek yerine, Erdoğan’ın af yetkisini kullanması onlara en büyük ceza olacaktır” yorumları başladı.

28 Şubat sanıklarının yaşları 73 ile 89 arasında değişen 14’ü cezaevinde... Dün iki yazarın kaleme aldığı yazılar dikkat çekiciydi... Nagehan Alçı, Habertürk’teki köşesinde, “Evet bu 14 general de 28 Şubat askeri darbesine imza atmış generaller” dedi ve “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın elindeki yetkiyle, 104. maddeye dayanarak 80 yaşını geçmiş tüm mahkûmların cezasını ev hapsine çevirmesini yine rica ediyorum” ifadesini kullandı... Sabah gazetesinden Şebnem Bursalı’nın yazısıysa şöyle bitiyordu: “Keser döner sap döner bir gün gelir hesap döner demiş atalarımız. Bu hesabı onlar yaşarken ödettirdi bu millet. Şimdi de adalet önünde hesap verdiler ve müebbet dahil çok ağır cezalarını aldılar. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin şerefli üniformasını yıllarca taşıyan bu cuntacıların rütbeleri de söküldü. Buraya kadar her şey tamam. Ama ben en ağır cezanın asıl şimdi verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Yıllar önce millet vicdanında en ağır cezayı alanlara, yargı da cezalarını verdi. 90 yaşına merdiven dayamış bu cuntacıların hapiste ölmelerini beklemek yerine, devlet merhametini, şahsının yüksek merhametiyle temsil eden Başkan Erdoğan’ın af yetkisini kullanması en büyük ceza olacaktır. Yalanla dolanla hapse attırdıkları, milletvekili bile seçtirmedikleri Erdoğan tarafından affedilmek asıl onların ömür boyu vicdanlarına hapsedilmeleri olacaktır...” Peki, bu yazılar Cumhurbaşkanı’nın 28 şubat sanıklarını ‘affedeceği’nin işareti mi? Cumhuriyet'ten İpek Özbey'e konuşan hukukçular ve askerler affı şöyle yorumladı:

‘MERHAMETLE ALAKASI YOK’

Ahmet Yavuz- Emekli Tümgeneral Yavuz’a göre yapılan işin darbe olmadığını kendileri de biliyor ve Türk yargısının siyasi olarak verdiği kararı meşrulaştırmaya çalışıyorlar: “Onların itibarını ortadan kaldırabilmek maksadıyla ‘Cumhurbaşkanı Erdoğan kendisine karşı darbe yapanları affetti’ algısını devreye sokmak istiyorlar. Hem Erdoğan’ı yüceltmek hem de kişiye dayalı sistemi meşrulaştırmak için uğraşıyorlar. Bunun akıl alır bir yanı yok. Bir ülkede önemli olan ulusal sözleşmeye uygun olarak mahkemelerin siyasi erkin etkisi altında kalmadan sağlıklı karar vermeleridir. İki yazar da belli ki bir algıya çalışıyor. Bu çok aşağılayıcı bir şey. Affedilen insanların affedilmeyi ya da edilmemeyi kabul haklarının olması lazım ama 104. madde bu hakkı onlara vermiyor. Bence çirkin bir oyun oynanıyor. Bunların vicdanla, merhametle falan alakası yok. İçlerinde en yakından Sayın Çetin Doğan Komutanımızı tanırım. Kendisi gerçek bir subay gibi alnı açık, hiç kimseye boyun eğmeden, düşüncelerini ifade ederek hapishaneye gitti. Ortada bir darbe yok ama siyasi bir yargılama var. Asıl düzeltmemiz gereken budur. 28 Şubat davasının hukuksuz yargılamaları esnasında ilk derece mahkemenin kararının ardından bu kişiler ne dedi bilmem ama aynı familyadan olanların bir kısmı, utanmadan “Bunlar kaçar niye tutuklamadınız” diye başka bir algının peşine düşmüşlerdi. Gördük ki hiçbiri kaçmadı. Kimlerin kaçtığını da bu millet gördü.”

‘ERDOĞAN’A GOL PASI’

Alican Türk- Emekli Albay/Bitmeyen Sömürü 28 Şubat kitabının yazarı Türk, her iki yazarın yazılarını da “Erdoğan’a gol pası” olarak değerlendiriyor: “Böylece Cumhurbaşkanı da ‘bağışlayıcı insan’ olacak. Cezaevine girmeden önce Erol Özkasnak paşamla da konuştum. Erdoğan’dan af çıkışı beklediğimi söyledim. Ailelerle konuştuğumda orada ölecekleri endişesi taşıdıklarını görüyorum. Aileler üzerinden baskı oluşturabilirler. Şahsen ben olsam böyle bir affı kabul etmem. Affı kabul etmek, haksızlık karşısında boyun eğmek, 28 Şubat’ın da bir darbe olduğunu kabul etmektir. Ben cezaevinde de hakimlere mektup yazdım, “Hakkımda sakın tahliye kararı vermeyin, sizin elinizden tahliye olmaktansa içeride kalmayı tercih ederim” dedim. Bu insanların yaşı 80 üstünde. Direnme, dayanma gücü ne kadardır, bilmiyorum. Dışarı afla çıkabilirler, ama bu susmak demek değildir.”

‘AFFETMESİN, ÖZÜR DİLESİNLER’

Celal Ülgen- Avukat Ülgen, bu ceza ilk onandığında AKP’nin bu konuda gizli bir ajandası olduğunu, kendi seçmenlerini konsolide etmek, biraz da Millet İttifakı içinde durmaya kararlı görünen Saadet Partisi’nin altını oymak için 28 Şubat davasıyla ilgili infaza başlayacaklarını, sonrasında Cumhurbaşkanı kararıyla 14 kişinin affedilebileceğini söylediğini hatırlatıyor: “Anlıyorum ki yavaş yavaş dillendirmeye başlamışlar. Bu komutanların verilen cezaya göre cenazeleri cezaevinden çıkacak. Böyle bir şeyi vicdanların kabul etmesi mümkün değil. Bunun getireceği yıpranmayı önlemek “Bak biz affettik” diye böbürlenmek için böyle bir yol seçiyorlar. Af, işlenmiş suça karşı işleme konur, işlenmemiş bir suçun affı olmaz. Benim tanıdığım komutanlar kesinlikle bu affı istemezler... Affetmesinler, özür dilesinler...”

‘SİYASİ DAVA İKRARI’

Aykanat Kaçmaz- Davanın avukatı Kaçmaz’a göre, en başta “90 yaşına merdiven dayamış bu cuntacıların hapiste ölmelerini beklemek yerine, devlet merhametini, şahsının yüksek merhametiyle temsil eden Başkan Erdoğan’ın af yetkisini kullanması en büyük ceza olacaktır” sözleri 28 Şubat davasının bir siyasi dava olduğunun açık ikrarını içeriyor: “Bu dava, siyasi dava olmasaydı hiçbir hükümlü Cumhurbaşkanı’nın af yetkisini kullanmasından rahatsız olmaz ya da istemezlik etmezdi. Demek ki Cumhurbaşkanı bu davanın siyasi bir figür olarak tarafıdır. Gelelim Cumhurbaşkanı’nın yetkisine. Bu yetki, hükümlünün isteğine bakılmaksızın kullanılan bir yetkidir. Yani, sanık ya da hükümlü “Ben Cumhurbaşkanı’nın beni affetmesini istemiyorum kardeşim” dese dahi Adli Tıp’tan bu yönde bir rapor gelmesi durumunda cezaevinde kalmak gibi bir talebi olamaz.” Peki, tutuklu isimler af işine nasıl bakıyor. Aykanat Kaçmaz yanıtlıyor: “Neredeyse tamamı ‘O zaman bir gelsin, konuşuruz’ dediler. Ben bir avukatım. Müvekkillerimin yaşam hakkını önemserim. Yaşları da bunu gerektirmektedir. Müvekkillerim istemese bile bu talepte bulunacağım. Delillerin sahte olduğuna dair raporlar var ve benim müvekkillerim buna rağmen mahkûm olmuştur. Müvekkilimi kimin dışarı çıkardığının hiçbir önemi yoktur. Ben sonuca bakarım, müvekkillerimin özgürlüğüne kavuşturulmasını isterim.”
Muhabir: Alp Yanardağ