Tüm dünyada ekosistemler tehdit altındadır. Ormanlar ve kurak alanlardan tarım arazilerine ve göllere kadar, insanlığın varlığının bağlı olduğu doğal alanlar bir devrilme noktasına ulaşıyor.
BM Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi'ne göre, gezegenin topraklarının yüzde 40'a kadarı bozulmuş durumda ve bu da dünya nüfusunun yarısını doğrudan etkiliyor. Kuraklıkların sayısı ve süresi 2000 yılından bu yana yüzde 29 arttı - acil önlem alınmazsa, kuraklıklar 2050 yılına kadar dünya nüfusunun dörtte üçünden fazlasını etkileyebilir.
Arazi restorasyonu, Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine ulaşmak için kritik öneme sahip olan, tüm dünyada ekosistemlerin korunması ve canlandırılması için bir toplanma çağrısı olan BM Ekosistem Restorasyonu On Yılı'nın (2021-2030) temel direğidir.
Bu nedenle 2024 Dünya Çevre Günü, ‘Toprağımız Geleceğimiz #GenerationRestoration (Restorasyon Kuşağıyız)’ savsözü altında arazi restorasyonuna, çölleşmenin durdurulmasına ve kuraklığa dayanıklılık oluşturmaya odaklanıyor. Zamanı geri alamayız ama ormanları büyütebiliriz, su kaynaklarını canlandırabiliriz ve kaybedilen toprakları geri getirebiliriz. Biz toprakla barışabilen nesiliz.
2024, BM Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi'nin 30. yıldönümü olacak. Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi (UNCCD) Taraflar Konferansı'nın (COP 16) on altıncı oturumu, 2-13 Aralık 2024 tarihleri arasında Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da düzenlenecek.
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in 5 Haziran DÇG Basın Açıklaması’ndan Vurgular
Önce bu günle ilgili UNEP’ce hazırlanmış şu kısa videoyu izlemeye ne dersiniz? Dil sorununu çözemeseniz bile görüntüler hoş!
World Environment Day 2024: will you join Generation Restoration? (youtube.com)
https://www.youtube.com/watch?v=Cfl9QVOnRgQ
Guterres insanlığın toprağa bağlı olduğunu vurguladıktan sonra şunları eklemiş: ‘Yine de, tüm dünyada, zehirli bir kirlilik kokteyli, iklim kaosu ve biyolojik çeşitlilik yok etme etkisi yapan faaliyetler, sağlıklı toprakları çöllere dönüştürüyor ve gelişen ekosistemleri de ölü bölgelere dönüştürüyor. Onlar ormanları ve otlakları yok ediyorlar ve ekosistemleri, tarımı ve toplulukları desteklemek için toprağın gücünü tüketiyorlar.’
Guterres’in burada ‘onlar’ deyimiyle kimleri kast ettiğini de duysaydık keşke! Kuzeylileri mi yoksa Güneylileri mi? Bu vurgulanan destekler kapitalizmin istediği çarpık destekler mi acaba? Yoksa hem çevresel hem sosyal hem de ekonomik açıdan olumlu destekler de olabilir.
Guterres’e göre ‘bu tür bir yaklaşım ve uygulamalar, mahsullerin başarısız olması, su kaynaklarının yok olması, ekonomilerin zayıflaması ve toplulukların tehlikeye girmesi anlamına geliyor ve bundan da en çok en yoksullar etkileniyor. Sürdürülebilir kalkınma amaç ve hedeflerine ulaşımda başarısızlık ortaya çıkıyor. Giderek ölümcül bir döngünün içinde sıkışıp kalıyoruz. Arazi kullanımı, gezegenimizi ısıtan karbondioksit emisyonlarının yüzde on birinden sorumludur. Artık bundan kurtulma zamanı geldi.’
Guterres haklı evet ama yetmez, artık zamanı geçmeye başladı.
Ülkeler, bozulmuş ekosistemleri ve araziyi restore etmek için tüm taahhütlerini ve Kunming-Montreal Küresel Biyoçeşitlilik Çerçevesi’nin tamamını yerine getirmelidir. 2030 yılına kadar ormansızlaşmayı nasıl durduracaklarını ve tersine çevireceklerini belirlemek için yeni ulusal iklim eylem planlarını kullanmaları gerekiyor. Gelişmekte olan ülkelerin şiddetli hava koşullarına uyum sağlamalarını, doğayı korumalarını ve sürdürülebilir kalkınmalarını desteklemelerini teşvik etmek için gerekli finansmanı büyük ölçüde artırmalıyız.
Burada da Guterres haklı evet ama yetmez. Finansmanı gelişmiş ülkeler sağlayacak ise onlar ne kadar taahhüt ediyorlar, ne kadarını yeterince yerine getiriyorlar? Guterres zülfiyare dokunmadan şöyel bir değinip teğet geçiyor zurnanın zırt dediği yerlere!
Guterres eylemliliğe dair proaktif-aktif-reaktif (önceden etken, anında etken, sonradan etken) biçimindeki üç tavır meselesine de dikkat çekerek diyor ki: ‘Eylemsizlik çok maliyetlidir. Ancak hızlı ve etkili eylem ekonomik açıdan mantıklıdır. Ekosistem restorasyonuna yatırılan her dolar, otuz dolara kadar ekonomik fayda sağlar.’ Bir başka deyişle proaktif olmayı öneriyor, ya da bu tümceden ben onu anladım (yoksa anlamak mı istedim!).
SONUÇ : NE YAP(IL)MALI?
Guterres diyor ki: ‘Biz Restorasyon Nesili’yiz. Birlikte, toprak ve insanlık için sürdürülebilir bir gelecek inşa edelim.’
Peki nasıl olacak? Ülkeler Arazi bozulumunun dengelenmesi (LDN) konusunda işbirliği yaparlarsa niye olmasın?
1994 yılında yapılan Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi (UNCCD) çevre ve kalkınmayı, sürdürülebilir arazi yönetimi ile ilişkilendiren ve yasal bağlayıcılığı olan uluslararası bir anlaşmadır. Amacı yoksulluğun azaltılmasını ve çevresel sürdürülebilirliği desteklemek amacıyla çölleşmeyi/arazi bozulumunu tersine çevirmek, önlemek ve etkilenen alanlarda kuraklığın etkilerini hafifletmek için küresel ortaklık oluşturmaktır. UNCCD, 2012 yılındaki Rio+20 konferansında arazi bozulumunun dengelenmesi hedefi kavramını ortaya koymuştur. Bu öneri uluslararası toplum tarafından kabul edilmiş ve Rio+20 "İstediğimiz Gelecek" başlıklı sonuç bildirgesinde yer almıştır. Arazi bozulumunun dengelenmesi (LDN) artık Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (Sustainable Development Goals - SDG) önerisine de yansıtılmıştır. SDG 15 ‘karasal ekosistemlerin korunması, restorasyonu ve sürdürülebilir kullanımının teşvik edilmesi, ormanların sürdürülebilir şekilde yönetimi, çölleşmeyle mücadele ve arazi bozulumunun durdurulması ve tersine çevrilmesi ve biyoçeşitlilik kaybının durdurulması’nı içerir. Buna karşılık gelen arazi bozulum hedefi şu şekilde ifade edilmiştir: ‘Çölleşmeyle mücadele, çölleşmeden, kuraklıktan ve sellerden olumsuz etkilenmiş araziler dahil olmak üzere bozulmuş arazi ve toprağın restorasyonu ve arazi bozulumunun dengeli olduğu bir dünyaya erişmek için çaba harcanması.’
Peki bu nasıl olacak?
BM'ye üye olup UNCCD'ye taraf olan her ülke, Kanada hariç olmak üzere, ulusal durumlarını göz önüne alarak ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin belirlenmesine yönelik küresel heves seviyesi doğrultusunda, kendi ulusal hedefini belirlemekten sorumlu olacaktır. Bazı ülkeler halihazırda LDN hedefi belirlemiş durumdadır; örneğin, Hindistan 2030 itibariyle arazi bozulumu bakımından dengeli olmayı 2014 Haziran ayında taahhüt etmiştir, Çin Halk Cumhuriyeti ise ‘LDN hedefinin ulaşılabilir olduğuna’ inanmaktadır.
UNCCD’de LDN hedeflerinin uygulamaya geçirilmesi için aşağıdaki vasıtalar ortaya konmuştur:
- Hükümetlerarası Çalışma Grubu (IWG): Kesin olarak hedef tanımlamaktan, hedefin uygulamaya geçirilmesi ve takibine yönelik somut seçenekler ve kaynak seferberliği stratejileri geliştirmekten sorumludur;
- LDN Projesi: LDN'yi kamu ve özel sektör faaliyetlerinde yaygınlaştırma konusunda teknik yardım ve rehberlik sağlamak suretiyle 14 ülkede LDN hedefine kılavuzluk edilmesini amaçlar;
- LDN Fonunun oluşturulması: LDN'ye geçişin desteklenmesine yönelik kamu-özel sektör ortaklığı olarak kurulmuş yatırım platformudur; gerek arazi rehabilitasyonu amaçlı büyük ölçekli yatırım projelerine, gerekse yerel faydalar sağlayan küçük ve orta ölçekli projeler için hedefli tahsisatlara odaklanacaktır;
- Sosyal Liderlik Akademisi projesi: LDN uygulaması için gereken kapasitenin oluşturulması amacıyla, karar alıcılara yönelik bilgi alışverişi ve eğitim platformu temin etmeyi amaçlar.
UNCCD'ye taraf olan ülkeler, nihayetinde şirketleri ve bunların yereldeki işleyiş şekillerini etkileyecek çeşitli politika ve mekanizmalar yoluyla, ülke seviyesindeki hedeflerini belirleyeceklerdir. Hükümetlerin ilk önce sahip oldukları arazi kaynaklarının durumlarını değerlendirmeleri, arazi kullanım planlamasını güçlendirmeleri ve kendi hukuki ve mevzuat çerçevelerini arazi bozulumundan kaçınmayı teşvik edecek ve sahada sürdürülebilir arazi yönetimi ve arazi restorasyonu teşvikleri temin edecek şekilde dönüştürmeleri muhtemeldir. Bu ayrıca, arazi idaresinin daha iyi yapılmasında daha etkili politikalara ve mevzuata dönüşebilir.
Uygulamada, LDN'nin amacı yerel, ulusal ve hatta bölgesel ölçekte sağlıklı ve verimli arazi kaynakları (örneğin, toprak, su ve biyoçeşitlilik) miktarının zaman içinde muhafaza edilmesi ve hatta iyileştirilmesidir.
Bu amaç iki tamamlayıcı hareket tarzını kapsamaktadır:
- Sürdürülebilir arazi yönetimi (SLM) ve rehabilitasyonu;
- Ekosistemin restorasyonu.
UNCCD'ye göre, LDN bozulmaya izin verme sonucunu doğurabilecek bir karşılık veya telafi planı olmayıp, LDN'nin odağı ve amacı, aksine, daha fazla arazi bozulumu olmasını engellemek ve arazi kaynaklarının verimliliğini muhafaza etmek ve iyileştirmektir.
Her bir aşamasında bir öncekine kıyasla verilerin daha derinlemesine analiz ve açıklamasının yapıldığı aşamalı bir sistem önerilmektedir. UNCCD'ye taraf olan ülkeler, nihayetinde şirketleri ve bunların yereldeki işleyiş şekillerini etkileyecek çeşitli politika ve mekanizmalar yoluyla, ülke seviyesindeki hedeflerini belirleyeceklerdir.
Ülkeleri ve iş dünyasını LDN yolunda kaydettikleri ilerlemeyi ölçmelerinde desteklemek amacıyla, UNCCD ve paydaşları göstergeler geliştirmeye başlamışlardır. Takip edilen ana gösterge arazi bozulumundaki eğilimler (hektar/km2 veya toplam arazi alanına oranı) olacaktır. Bu eğilimler bozulmanın devam ediyor veya tersine çevrilmiş olmasına göre negatif veya pozitif olabilmektedir. Arazi bozulum eğilimlerinin ölçüm ve doğrulaması beş gösterge üzerinden yapılmaktadır.
- Aşama 1: Arazi örtüsü ve arazi kullanım değişimindeki eğilimler
- Aşama 2a: Arazi verimliliğindeki eğilimler
- Aşama 2b: Topraktaki organik karbon stoklarındaki eğilimler
- Aşama 3a: Biyoçeşitlilik ve ekosistemden sağlanan hizmetlerdeki eğilimler
- Aşama 3b: Sosyal ve ekonomik koşullardaki eğilimler
Bu göstergelerin verileri, her katılımcı ülke için UNCCD Sekreteryası tarafından ulusal seviyede ve Avrupa Komisyonu Ortak Araştırma Merkezinin yardımıyla derlenecektir. Bu göstergelerin derlenmesinde kullanılan metodoloji, uluslararası kabul görmüş metodoloji ve standartlarla, başta iklim değişikliği sürecinde kullanılanlar ve Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) tarafından tavsiye edilenler olmak üzere, uyumlu olacaktır. Herhangi bir LDN hedefine yönelik işlevsel bir takip ve değerlendirme çerçevesi oluşturma amacıyla, hatalı olsalar bile bilimsel olarak savunulabilir nitelikte olan referanslar oluşturmak için, UNCCD çeşitli istişare süreçleri vasıtasıyla paydaşları ile birlikte çalışmaktadır.
Bu beş gösterge nasıl ölçülecek bakalım.
Aşama 1: Arazi örtüsü/arazi kullanımı değişimindeki eğilimler
Arazi örtüsü/arazi kullanımı değişimi, arazi ve toprak kalitesindeki kayıp veya bozulmanın veya restorasyonun ilk ölçümünü verir. Bu gösterge arazinin arazinin, mal ve üzerinde hizmetlerin yapılan; durumunu doğrudan etkileyen müdahalelere odaklanır ve arazi kullanımını temsil eder. Bu gösterge küresel çapta kabul gören bir sisteme göre (örneğin Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Teşkilatı (FAO) Arazi Örtüsü Sınıflandırma Sistemi) farklı arazi örtüsü/arazi sınıflarının orantılarını tanımlayarak gösterge belirli zaman ölçülebilir. aralıklarıyla kıyaslanabilir metodolojiler kullanmak suretiyle arazi örtüsünün/arazi kullanım sınıfının jeomekansal haritalamasını gerektirir.
Aşama 2A: Arazi verimliliğindeki eğilimler
Arazi verimliliği, birim alan ve süre başına elde edilen net birincil üretimdir. Arazi ve toprağın genel kalitesini yansıtır ve gıda üretimine, karasal ekosistemlerdeki su, enerji ve besin maddesi akışının düzenlenmesine, karbon tutulmasına ve çeşitli canlı türlerinin yaşam alanlarının sağlanmasına temel teşkil eder. Verimlilik değişimleri, ilave verilerle yorumlandıklarında, arazi Bu ve toprak kalitesindeki gerek kaybın veya bozulmanın gerekse restorasyonun belirtisini gösterebilir. Bu gösterge yüksek mekansal çözünürlükte arazi verimlilik tedbirlerine ilişkin uzun süreli zaman serileri gerektirir. Buna yönelik metodolojiler mevcuttur ve referans yıllara ilişkin küresel veriler kullanıma hazırdır.
Aşama 2B: Topraktaki organik karbon stoklarındaki eğilimler
Bu eğilimler karbon akışlarının tahmin edilmesi ile ilgilidir ve genel toprak kalitesinin önemli bir göstergesi olabilir. Topraktaki organik karbon, bitkileri, toprak verimliliğinin sürdürülmesini ve su akış düzenlemesini etkiler, topraktaki organik karbonda görülen eğilimler SLM uygulamalarını yansıtır. Topraktaki organik karbonun sürdürülmesi iklim değişikliğinin hafifletilmesi ve biyoçeşitlilik bakımından fayda sağlar. Topraktaki organik karbon, referans derinlikteki stok veya içerik olarak tahmin edilebilir. Bu gösterge belirli zaman aralıklarıyla kıyaslanabilir metodolojiler kullanmak suretiyle toprakta referans derinlikteki organik karbonun jeo-mekansal haritalamasını gerektirir. Topraktaki organik karbonun modellenmesi amaçlı metodolojiler belirlenmiş olup, topraktaki organik karbona yönelik küresel modelleme çıktıları referans yıllar için mevcuttur.
Aşama 3A: Biyoçeşitlilik ve ekosistemden sağlanan hizmetlerdeki eğilimler
Bu eğilimlerin nasıl ölçüleceği konusu halen devam eden bir çalışmadır. Uluslararası toplumlar biyoçeşitlilik gösterge ve ölçümleri konusunda henüz bir anlaşmaya varamamışlardır.
Aşama 3B: Sosyal ve ekonomik koşullardaki eğilimler
Bu eğilimler; kırsal yoksulluk oranları, (güvenli) içme suyuna erişimi olan popülasyonlar, kırsal alanlardaki beş yaşın altında olup kronik beslenme yetersizliği çeken çocukların oranı veya etkilenen alanlarda belirli zaman aralıklarındaki gelir eşitsizliği gibi parametrelerin kıyaslanmasıyla ölçülebilir.
SONSÖZ
Toprağımızın bizim geleceğimiz olması için bunu bilişsel (cognitive – bilgi ve deneyim bileşimiyle) olarak kavramamız gerek. Bu iş sadece bilimle olmaz, sanatla da desteklenmesi gerekir, örnekse müzik ile. O zaman Aşık Veysel’in ‘Kara Toprak’ parçası ne denli güzel uyar, değil mi?
Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi’nce hazırlanmış bir yapıtı dinlemeye ne dersiniz?
https://www.youtube.com/watch?v=5aumaQMc-EM
KAVRAMSAL AÇIKLAMA AÇMALIĞI
Arazi Bozulumu
Arazinin insan faaliyetlerinden kaynaklanan nedenlerle, doğal süreçlerle daha da şiddetlenen ve boyutları iklim değişikliği ve biyoçeşitlilik kaybı nedeniyle sıklıkla artan şekilde, biyolojik ve ekonomik üretkenlik kapasitesinin herhangi bir şekilde azalması veya kaybedilmesi olgusu arazi bozulumu olarak adlandırılmaktadır.
Arazi Ve Karbon Tutma Özelliği
Atık yönetimi, toprak işleme ve gübreleme gibi arazi yönetim faaliyetleri, toprak sistemindeki karbon akışını etkileyerek toprak karbon stoklarında değişim olmasına yol açar. Yönetim faaliyetine bağlı olmak üzere, arazi karbon kaynağı veya yutağı haline gelebilir. Bu bağlamda, aşağıdaki alanlara özel dikkat sarf edilmesi gerekir:
1 Verimlilik – Daha fazla ürün almak için yenilikçi çözümler sunulması;
2 Uyum Sağlama – Araziyi ve kırsal toplulukları iklim değişikliğine karşı daha dirençli yapmakta yetiştiricilere yardımı olan faaliyetlere uyumun teşvik edilmesi;
3 Restorasyon – Verimli olması için arazinin rehabilite edilmesi ve bozulmuş ekosistemlerin restore edilmesi;
4 Sürdürülebilir Arazi Yönetimi – Sera gazları yayılımını önleyen arazi yönetim faaliyetlerinin teşvik edilmesi, örneğin korumaya yönelik toprak işleme.
Rehabilitasyon: Ekosistemden sağlanan mal ve hizmetlerin belirli bir bölümünü elde etmek amacıyla arazinin kapasitesinin yeniden oluşturulmasını amaçlar. Arazi rehabilitasyonu, araziyi bozulma öncesi koşullarına tam olarak döndürmez.
Restorasyon: Sağlığı, bütünlüğü ve sürdürülebilirliği bakımından bozulmuş karasal ekosistemin geri kazanımını başlatan ve ivmelendiren bir süreçtir. Arazi restorasyonu, arazi parçasının hemen hemen bozulmadan önceki koşullarına oluşturulmasını belirli elde bir etmek arazinin yeniden amaçlar. döndürülmesini amaçlar.
Sürdürülebilir Arazi Yönetimi (SAY: SLM- Sustainable Land Management)
SLM arazi bozulumuna müdahale niteliğinde olup, restorasyon ve rehabilitasyon çalışmalarına katkıda bulunur. Farklı gruplar bunu farklı yollarla tanımlamaktadırlar. UNCCD'ye göre, "SLM, arazi, su ve bitki örtüsünün arazi bazlı üretim sistemlerini hem şimdiki nesil hem de gelecek nesiller için yeterli derecede destekleyeceği şekilde yapılan arazi kullanım uygulamalarıdır. SLM, etkilenen toplumların ekonomik ve sosyal refahının artmasını, ekosistemden sağlanan hizmetlerin sürmesini ve iklim değişikliğini yönetmeye yönelik uyarlanabilir