“2021 psikolojimizi bozdu! “

Yayın tarihi: 11 Ocak 2022 Salı 3:30 pm - Güncelleme: 11 Ocak 2022 Salı 3:30 pm

Avusturalya Queensland ve ABD Washington Üniversiteleri tarafından yapılan araştırmalara göre 2021 yılında Dünya çapında en çok artan psikopatolojik rahatsızlıklarda ilk sıraları kaygı bozukluğu ve depresyon aldı. Söz konusu araştırma verilerine göre 2021 yılında depresyon %26, kaygı bozuklukları ise %28 artış gösterdi. Uzmanlara göre tüm dünyada sadece bu yıl yaklaşık 246 milyon kişi depresyon, 374 milyon kişi ise kaygı bozukluğu yaşıyor.

Araştırma sonuçlarını değerlendiren Psikolob Psikoloji Enstitüsü kurucusu Uzman Psikolog Ezgi Kılavuzoğlu ülkemizde de vaka artışı gözlemlendiğine dikkat çekerek “Maalesef Türkiye için de benzer bir artış söz konusu. Bu yıl Psikolob Psikoloji Enstitüsü’ne başvuranların yaklaşık %47’sinde depresyon ve kaygı bozuklukları olduğunu tespit ettik. Son yıllarda tüm araştırmalarda gördüğümüz sonuç aynı, psikolojik rahatsızlıklar yaşayan insanların sayısı artıyor, psikolojimiz giderek daha da bozuluyor. Bunu pandemi ile beraberinde gelen ekonomik sorunlar ve yüksek enflasyondan bağımsız düşünemeyiz.” dedi.

“BİTMEK BİLMEYEN PANDEMİ SÜRECİ, DEPRESYONU ARTTIRDI”

Depresyon ve kaygı bozukluklarının en sık karşılaşılan psikopatolojik vakalar arasında olduğu tespitinde bulunan Kılavuzoğlu, son yıllarda bu derece aşırı yüksek oranların ortaya çıkmasının en temel sebebinin ise bir türlü sonu gelmeyen, uzadıkça uzayan pandemi gündeminin yarattığı olumsuz etkiler olduğu değerlendirmesini yaptı. Kılavuzoğlu “Pandemi, olağan yaşantımızı sürdürürken birçok şeyi aniden değiştirdi. Hayatımıza maske, mesafe, kapanma, testler, hes kodu, yasaklar gibi alışık olmadığımız kavramlar girdi. Sürekli olarak korunmamız gereken, nereden bulaşacağını bilmediğimiz küresel bir tehditle yaşıyoruz artık. İlk başlarda geçici bir olay gibi bakmıştık ama sonra kabullenmek zorunda kaldık ve hayatımızı artık pandemiden bağımsız düşünemez olduk. Sürecin uzamasıyla etrafımızda ailemizden, tanıdığımız, bildiğimiz insanlardan kayıplarımız olurken doğal olarak beraberinde ortaya çıkan “Hastalık kapabilirim, ya ağır geçirirsem, ya sevdiklerimden birini kaybedersem, ya ben birilerine bulaştırırsam” gibi tehlike algısı kaygı bozuklukları ve depresyon için ciddi bir zemin hazırlamış oldu.
Pandemi tüm dünyada ekonomik olarak işten çıkarmalar, kazancın sürekli düşmesi, iş yerlerinin kapanması, artan fiyatlar, aile ve özel hayata kadar her kavramı negatif yönde etkiledi. İnsanlar çok basit bir olayda bile aşırı reaksiyonlar, beklenmedik tepkiler gösterebiliyor. Herkes küçük bir kıvılcımda patlamaya hazır bomba gibi. Kaygılarla beslenen depresyonun yarattığı gerilim, çoğu zaman maalesef etraftaki her tür canlıya karşı şiddete dönüşerek öfke patlaması olarak da açığa çıkabiliyor.” dedi.

“YENİ NESİLDE SINAV STRESİNİN YERİNİ EKONOMİK KAYGILAR ALDI ”

Gün geçtikçe toplumda karamsarlığın gözle görünür bir şekilde arttığını savunan Kılavuzoğlu özellikle gençlerin baskı altında olduğunu vurgulayarak “Toplumda karamsarlaşma belirgin, insanlar günlük yaşamda birbirlerine sürekli olumsuz bir şeyler paylaşarak bu kaygı ve endişenin daha da yaygınlaşmasına neden oluyorlar. Son dönem sosyal medyada yapılan paylaşımların çoğunun merkezinde ekonomi var. Medya da zaten sürekli gündemimiz ekonomi ve pandemi. Türkiye’de eski kuşak krizlerle yaşamayı deneyimledi ve bir şekilde üstesinden geldi. Yeni nesil ise kriz kavramıyla bu boyutta hiç karşılaşmadı dolayısıyla bocalıyorlar. Ayrıca günümüzde kriz tanımı eskilerin anlattığı gibi de değil bambaşka. Büyükler yol gösteremiyor, farklı bir dünya var artık, o dönemin çözümleri geçersiz. Tüm bunlar yetişkinlerde ailenin ihtiyaçları ve çocuklarının geleceği konusunda tedirginlik, gençlerde ise gelecek kaygısı ve umutsuzluk yaratıyor. Eskiden gençlerde en sık görülen vaka sınav stresiydi ama artık onun yerini ekonomik kaygılar aldı.” dedi.

BU BELİRTİLERE DİKKAT, DEPRESYONDA OLABİLİRSİNİZ!

Depresyonun öne çıkan bazı belirtileri hakkında uyarılarda bulunan Klavuzoğlu “Kendimi sebebini bilmediğim şekilde sürekli mutsuz ve gerginim, hiçbir şeyden zevk alamıyorum, insanlarla buluşmak istemiyorum, üstüme ölü toprağı atılmış gibi hissediyorum” veya “sürekli kaygılıyım, ya hastalık kaparsam, ölürsem, ya sevdiğim biri ölürse, ekonomi kötüye gidiyor, ya borçlarımı ödeyemezsem” benzeri şikayetler duyuyoruz. Eğer son zamanlarda normalde yaptığınız eylemlere ilginiz azaldıysa ve sadece yapmak zorunda olduğunuz şeyleri yapıyorsanız, kendinizi günün büyük çoğunluğunu mutsuz ve üzgün hissederek geçirirken buluyorsanız, insanlarla buluşmak, sosyal faaliyetler benzeri etkinliklerden uzaklaştıysanız, kilonuzda ciddi bir azalma ya da artma olduysa, kolay ağlıyor, kırılıyor, öfkeleniyorsanız, her şeyden kaygı duyuyor, sürekli aklınızda sizin ya da sevdiklerinizin başına kötü bir şey geleceği gibi düşünceler varsa, yardım almak için hiç vakit kaybetmeden mutlaka bir uzmana danışın.” dedi.

“HER SORUNUN BİR DE ÇÖZÜMÜ VAR”

Uzman Psikolog Ezgi Kılavuzoğlu sözlerini “Tüm bu faktörlerin depresyon ya da kaygı bozukluklarına davetiye çıkarması elbet şaşırtıcı değil ama bu kaderimiz olamaz. Her hastalıkta olduğu gibi direnmeli, inanmalı, mücadeleci olmalıyız, teslimiyetçi bir yaklaşım yanlış. Bu tür konularda psikoloji biliminde etkinliği kanıtlanmış birçok gelişmiş yöntem var. Biz bunlardan yararlanarak kişiye özgü bir program hazırlıyor ve çözüme ulaşabiliyoruz. Terapiye başlarken umutsuz görünen danışanlardan terapi sonunda aldığımız ‘gerçekten buraya çok büyük beklentilerle gelmemiştim, bu kadar kısa sürede düzeleceğini hiç düşünmemiştim ancak mümkünmüş’ şeklinde bolca geri bildirim bunu kanıtlar nitelikte. Unutmamalıyız ki evrende problem ve çözüm bir aradadır, hayatta her şeyin püf noktası vardır. Önemli olan doğru zamanda, doğru yolda, doğru adımı atabilmektir. Yeter ki sorunlarla yüzleşecek, çözüme yönelecek iradeniz olsun” şeklinde noktaladı.